Beşiktaş'ın medyadaki kredisi eriyor
Abone olVakit yazarı Hasan Karakaya'nın ardından Radikal'den Asena Özkan da Beşiktaş'a veda etti. Her iki yazarın siyah-beyazlı takımı bırakma öyküsü çok farklı.
Vakit Gazetesi'nin sivri dilli yazarlarından Hasan Karakaya, bundan bir süre önce Beşiktaş'ı bıraktığını açıklamıştı. Karakaya'nın gerekçesi ilgi çekiciydi. Vakit yazarı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Beşiktaşlı olduğunu öğrenmesinin hemen ardından Beşiktaş taraftarlığını askıya almıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi dolana kadar Beşiktaş'ı tutmayacağını ilan eden Vakit yazarı, önce Reha Muhtar, ardından Mehmet Barlas'ın tüm ısrarına rağmen bu kararından dönmemişti. Hasan Karakaya'nın ardından benzer bir istifa da Vakit Gazetesi'nin tam karşıtı sayılabilecek Radikal Gazetesi'nde yaşandı. Radikal yazarı Asena Özkan Beşiktaş'a veda kararı aldı. Çeyrek asırı aşkın siyah-beyazlı camiayı takip ve tahlil eden Beşiktaşlı Asena Özkan, takımına veda etti. Özkan'a göre artık Beşiktaş, Altay'dan farksız. İşte Radikal Gazetesi yazarının "Elveda Beşiktaş" başlığını taşıyan hüzünlü ve düşündürücü yazısı: Sorunsuz dönemlerde 'arkadaş' ya da 'dost' kavramına uygun yeteri kadar insan vardır yanınızda da işinizi, buna bağlı olarak da gelirinizi yitirip zor günler yaşamaya başladığınız bocalama döneminde, çoğu sessizce kaybolur ortadan. Beşiktaş'a geçirmekte olduğu sorunlu dönemde 'Elveda' demek benim yapımla bağdaşmıyor ancak haklı nedenlerim olduğu inancındayım! Yıllarca yandaş değil, yazarken tarafsızlığımdan ödün vermeyen sempatizan olduğumun altını özenle çizdim. Öyle ya, 25 yıllık süre içinde bu takımı izledim, bu takımla deplasmanlara gittim, bu takımın havasını soludum, bu takıma gönül verenler ile sohbet ettim, yedim, içtim, gezdim... Bu takımın oyuncuları ile arkadaş oldum. Gelin görün, köprünün altından çok su aktı ve Beşiktaş artık 'o' geçmişte benim sevdiğim Beşiktaş'tan olmaktan çıktı! Benim sempati duyduğum Beşiktaş farklı yapıya sahipti. Kulüp başkanı mutfakta pişen kuru fasulyeye emekçilerle birlikte kaşık sallar, devletten aldığı maaşı ile geçinmeye çabalardı. Ve o zamanlar Beşiktaş gerçekten halkın takımıydı. Süleyman Seba'nın kişisel çabası ile Beşiktaş'ın kurumsal kimliği yozlaşmaz ve de 'kısmi" temizliğini korurdu. Süleyman Seba'yı yaşlı bulan bir kısım Beşiktaş yandaşı değişim istedi, kaçınılmaz son; değişim de yaşandı. Seba gitti, genç başkan Serdar Bilgili ve ekibi geldi. Ne var ki Bilgili döneminde ortalığı 'toz bulutu' kapladı! Alaattin Çakıcı'nın Beşiktaş'taki varlığını bilmeyen var mıydı, ya Çakıcı'nın Sinan Engin'in mahalleden ağabeyi olduğunu? Doğal olarak ben de herkes kadar bilgi sahibiydim bu gelişmelerden. Ancak, Serdar Bilgili ve ekibi Beşiktaş'ın genetik yapısı ile oynadı ve sonuç olarak; gitti eski Beşiktaş, geldi yeni Beşiktaş... Serdar Bilgili ve taifesi kulübün içine soktukları 'elemanlar' ile nerede ise Beşiktaş'ın tüm sorunlarını çözümlediler! Hatta 100'üncü yılda Beşiktaş'ı şampiyon bile yaptılar! Şimdi de aynı paralelde bir politika izlemeye çabalayan Yıldırım Demirören ile ekibi var! Tüm bunlar Beşiktaş sempatisini yitirmeme neden olamaz değil mi? Geçmiş zamanda Beşiktaş'ın Trabzonspor ile Trabzon'da oynadığı maçlarda üzücü olaylar yaşamıştık. Avni Aker'de mahsur kaldığımız bir maçta Rıza Çalımbay ile Gökhan Keskin beni takımın otobüsü ile havaalanına getirmişlerdi, bir diğerinde de Emniyet güçlerinin koruması ile gelebilmiştim alana. Ama Trabzon'a hiç 'koruma ordusu' ile gitmemiştim. 'Koruma ordusu' kimi, kimden koruyacak? Beşiktaş'ı mı, yoksa yönetici takımını mı? Kimin, kimden korkusu var? Kim, kimlerden korkuyor? 'Elemanlar' doğal olarak kendilerine verilen görevi yapıyorlar, zaten onlara yönelik eleştirim de yok. Ama onlara bu görevi veren kim? Başkan mı, ikinci başkan mı? Beşiktaş'ta o kadar çok şey değişti ki artık Beşiktaş'a sempati ile bakmam olası gözükmüyor. Elbette yine Beşiktaş'ı yazacağım, yine İnönü Stadı'nda olacağım, deplasmana da gideceğim ama artık Beşiktaş bana Altay kadar yakın olacak! Ne daha yakın, ne daha uzak. Yaklaşırsam, benim için tehlikeli olur! Ben 'Halkın Takımı Beşiktaş'ı sevmiştim, yandaş grubu ile bütünleşen futbolcuları, sınıfsal ayrım yapmayan yönetici takımını, paylaşımı sevmiştim. Ama en önemlisi gölgelerinden korkmayanları sevmiştim! Yazı: Asena Özkan Kaynak: Radikal