Beşiktaş, marka olacak
Abone olBeşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, en büyük hedefinin Beşiktaş’ı ‘marka’ yapmak olduğunu söylüyor. İsmail Ünal’ı, İnternethaber merkezinde soru ya
Uzun yıllar Beşiktaş Spor Kulübü’nde yöneticilik yapan İsmail
Ünal, çocukluğundan beri ayrılmadığı ve ‘kent’ olarak tanımladığı
Beşiktaş’a, şimdi belediye başkanı olarak hizmet veriyor. Görevini
zevkle yerine getirdiğini belirten İsmail Ünal, en büyük hedefinin
Beşiktaş’ı ‘marka’ yapmak olduğunu söylüyor. Beşiktaş Belediye
Başkanı İsmail Ünal’ı, İnternethaber merkezinde soru yağmuruna
tuttuk… • Meslek olarak mimarsanız, biraz da siyaseti seven bir
ailenin içerisinden geliyorsanız, zaten siyasetin uzağında
olmuyorsunuz. • Ben yaşamım boyunca sadece 18 ay yedek subaylığımda
memuriyet yapmışım. Bürokrasinin içerisinde her dönem yeni şeyler
geliyor size. Danışmanlarınızla iletişim kuracaksınız, bürokrasiyi
de öyle aşacaksınız. • Ben şuna dikkat ediyorum, kendi adımı
pankartlarda daha az göstermenin gayreti içerisindeyim, bırakın
resmi. Benim hiçbir yerde resmimi bulamazsınız. Belediyede de bir
tane resmim yok. • İstanbul’da sporun içinden gelen iyi bir vali
var, spora sıcak bakan bir emniyet müdürü var. Eğer üç büyük
kulübün yönetimleri de masaya yumruklarını vurursa, bu iş
güzellikle halledilir. • İnternethaber’in gazeteci ve yazar
kadrosunun soru yağmuruna tuttuğu Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail
Ünal, “Ben Süleyman Seba Koleji mezunuyum” diyecek kadar sıkı bir
Beşiktaşlı. • Yeni yasa ile otoparkların tamamını Büyükşehir
Belediyesi’nin aldığını söyleyen İsmail Ünal, bu sorunu çözmek için
Kadir Topbaş’tan adım beklediklerini belirtiyor. • CHP içinde
yaşanan kavgalara ve Mustafa Sarıgül olayına uzaktan bakmayı tercih
eden İsmail Ünal, “Ben Beşiktaş Belediye Başkanıyım, Beşiktaş
kentinin sorunlarıyla ilgileniyorum” diyor. • Belediye başkanları
için çöp toplamanın, yeşil alanlara bakmanın temel görevler
olduğunu belirten İsmail Ünal, asıl önemli olanın Beşiktaş’a vizyon
katmak, tarihi kültürel dokusuyla onu farklılaştırmak olduğunu
savunuyor. Güne başladığınızda yaptığınız ilk iş: Sabah 07:00’de
evden çıkarım, sokakta belediye birimlerini dolaşırım. Ben aksiyon
adamıyım. İlk okuduğunuz gazete: Evime aldığım gazeteler, Vatan,
Sabah, Hürriyet ve Cumhuriyet. En çok okuduğunuz köşe yazarları:
İlhan Selçuk, Hıncal Uluç, Ertuğrul Özkök, Yalçın Bayer, Mustafa
Balbay, Bekir Coşkun, Sedat Ergin, Emin Çölaşan Televizyonda en çok
izlediğiniz programlar: Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu, NTV’de 90
dakika, 5 N 1 K, Atıf Hoca, CNN Türk’de Meliha Okur Haberi ilk
nereden alırsınız? (televizyon, gazete, radyo, internet, diğer) :
Haber belediye başkanına çok rahat gelir, almasanız da telefonla
gelir. Beşiktaş deyince aklınıza gelen ilk şey: İstanbul’un
başkenti İstanbul deyince aklınıza gelen ilk şey: Önemli bir
başkent Türkiye deyince aklınıza gelen ilk şey: Misak-ı Milli
sınırları Türkiye’nin en sevdiğiniz tatil yöresi: Ben Antalyalıyım,
Antalya’da 400 hanelik kendi köyüm yani Süleymaniye beldesi En çok
yaptığınız spor: En son futbol oynadım, koşarım En sevdiğiniz
yemek: Yemek ayrımı yapmam, sebze ve balık 2004’ün sizi en çok üzen
olayı: Beşiktaş İnönü Stadyumu’ndaki olay, Musul’daki olay, tren
kazası 2004’ün sizi en çok mutlu eden olayı: Partimin bana
Beşiktaş’ta görev vermesi ve seçilmem İsmail Ünal kimliği ile
Beşiktaş’ı buluşturan noktalar… Yaklaşık 30 yıldır Beşiktaş’ta
yaşayan bir insan İsmail Ünal. Mücadeleci, hırslı, iletişimi
sağlayabilen, uzlaşıyı sağlayabilen, bazen sorunlarla güler yüzlü
kavga edebilen, hırslı özelliği ile Beşiktaş kentlisi adına
kotarıcı özelliği olan bir kimlik. Beşiktaş’ın tarihi dokusuyla
uyuşuyor. Ben yüzde 47’nin üzerinde oy aldım. Ben burada üniversite
öğrencilerinden, sivil toplum örgütlerinden oy aldım, bayanlardan
oy aldım. Yüksek oy almamda projelerim, Beşiktaş kentlisinin beni
tanıyor olması, geçmiş dönemde sivil toplum örgütlerinde yaptığım
çalışmaları bilmeleri etkili oldu. Ayrıca ben başka partililerden
de oy aldım. Ben iki tane üniversiteden mezun oldum. Birincisi
mimarlık, ikincisi de göz bilimleri fakültesinden mezunum. Böyle
bir fakülte yok! Ama ben sokağa çıktım, çocuğundan kadınına,
erkeğine, yaşlısına emeklisine göz teması kurdum. Böyle oy
kazandım. Azınlık yok, Ortaköy’de dinler kardeş… Beşiktaş, en fazla
kitap okuyucusu, en fazla gazete tüketicisi, en fazla televizyon
izleyicisi ve en fazla internet kullanıcısının yaşadığı bir kent.
Sekiz tane üniversitesiyle farklı bir kimlik. Bir de Beşiktaş,
medeniyetin beşiği. Beşiktaş’ta kilise de, camide, sinagog da
hepsi, Ortaköy’de mevcut. Bunların temsilcileri, yani hahamı da,
müftüsü de, papazı da aynı çizgide var. Bir medeniyet Beşiktaş.
Beşiktaş’a gittiğiniz zaman, aynı insanlar kiliseyi de ziyaret
ediyorlar, o insanları kutluyorlar, birlikte oluyorlar. Biz bunları
hiç dile getirmedik. Ramazan ayında iftarda da biz bunları
buluşturduk, kimse bilmiyor. Ben de bu çevrede yetiştim. Benim
çocukluk arkadaşlarım, Ermeni ve Yahudi çocuklarıydı. Ben azınlık
kavramına da katılmıyorum. O insanlar, bu ülkenin vatandaşlarıdır.
Futbol dünyasını yakından takip edenler onu zaten tanıyor. Beşiktaş
takımı 100.yılında şampiyonluk kupasını kaldırırken, Serdar
Bilgili’nin başkanı olduğu Beşiktaş Kulübü’nün genel sekreteriydi.
Sonra, hem mimar oluşundan kaynaklanan hem de aileden gelen siyaset
hevesiyle, İstanbul’un en önemli ilçelerinden biri olan Beşiktaş
belediye başkanlığı için CHP’den aday oldu İsmail Ünal. Ve
rakiplerini geride bırakarak, yüzde 47 gibi yüksek bir oy alarak
başkanlık koltuğuna oturdu. İnsanı ilk bakışta etkileyen bir
karizması, kararlı, kendinden emin, güven veren bir duruşu var.
Kendisi söylüyor, seçim döneminde oy isterken sokakta gördüğü
herkesin gözlerine bakmış. O yüzden, “Ben göz fakültesinden
mezunum” diyor ya zaten!.. Hadi Özışık: Beşiktaş kulüp
yöneticiliğinden, Beşiktaş belediye başkanlığına geldiniz. Neden
siyaset, yeni görevinize alıştınız mı? Beşiktaş’ta yaşayan insan
olarak, 1973-74’lü yıllarda Beyoğlu CHP Gençlik Kolları’nda çalışan
bir insan olarak, siyasetten uzak kalamadık. 1984’ten bu yana da
Beşiktaş Kulübü uğraşı devam ediyordu; dernek başkanlıkları,
yönetim kurulu üyelikleri ve genel sekreterlik. O çerçeveden
baktığınızda, meslek olarak mimarsanız, biraz da siyaseti seven bir
ailenin içerisinden geliyorsanız, o dönemin önemli gazetelerini
ilkokul yıllarından itibaren okuyan bir insan olarak siyasetin
uzağında değildik. Hele de bir mimar olarak semtin içerisinde
yaşıyorsanız, bir takım şeyleri gözlüyorsanız, pek o kadar uzak
değil bu görev. Alıştım denilebilir. Nesrin Yanık Çorakbaş: Neden
meclis değil de yerel yönetim oldu hedefiniz? Ben Beyoğlu Gençlik
Kolları’nda siyasete başladım. Şimdi Ankara’ya bir teklif
yapılsaydı, pek cazip gelmezdi bana. Genel seçimlerden önce de bu
tür öneriler geldi. Yine o zaman Beşiktaş Kulübü genel
sekreteriydim. Ama ben İstanbul’da yaşıyorum, İstanbul’u çok
seviyorum. Ben Beşiktaş’da yaşıyorum, Beyoğlu’nda yetişmişim.
Yaklaşık1960’lı yılların başında Beyoğlu’na gelmişsiniz, 70’li
yılların sonunda Beşiktaş’a yerleşiyorsunuz. İki tane dev kentte
yaşamışsınız, onların kültürünü özümsemişsiniz, bir de üstüne
mimarlık tahsili yapmışsınız. Ayrıca belediye başkanlığı daha
cazip. Kararları siz veriyorsunuz, uygulamada siz varsınız.
Kararları verirken meclis üyesi arkadaşlarınızla beraber
veriyorsunuz. Sabah erken saatte kalkıyorsunuz, programı planlamayı
siz yapıyorsunuz, uygulamayı siz yapıyorsunuz. Çok zevkli!.. Nazım
Alpman: Belediye başkanları birinci dönemde bu işi öğrenirler. Tam
öğrendik derken de seçim gelir, ya parti aday göstermez ya
seçilemezler vs. Siz şu anda belediye başkanlığına tam anlamıyla
ısındınız mı? Şöyle bakacaksınız buna, kimse anasından belediye
başkanı olarak doğmuyor. Biz bu kentte yaşadığımız için ben
Beşiktaş’a kent, metropol diyorum, Beşiktaş bir ilçe değil. Gündüz
2 milyon nüfus, gece yaklaşık 300 bin kişi yastığa başını koyarak
uyuyor. Sekiz tane üniversite var, dev bir spor kulübü var, 9 tane
amatör takım var, 6-7 tane beş yıldızlı otel, harp akademileri var
ve plazaları var Beşiktaş’ın. Bir de ne var, burada yaşayan
deneyimli insanlar var. Mesela bizim başkan yardımcısı
arkadaşlarımız, bizim kadrolarımız, geçmiş dönem siyasetin
içerisinden geliyorlar. Biz takım oyunu oynuyoruz. Takım oyunu
oynadığımız zaman, 2-3 ayda bunları öğrenmeye çalışıyorsunuz. Ben
her yerde söyledim, çizdiğimiz yol haritası çerçevesinde öğrenmeye
çalışıyorum, ders çalışıyorum dedim. O süreçti, geçti. On ikinci
ayın sonuna kadar da planlamalarımızı ortaya koyarız dedik,
yılbaşından itibaren de yatırımlarımızı yaparız dedik. Gerçi
yılbaşından önce bazı yatırımları başladık. Kamuoyuna, açılışlar
olacağı için yakın zamanda duyuracağız. Onun için yabancılık yok,
öğrendik. Ama bürokrasi derseniz, ben yaşamım boyunca sadece 18 ay
yedek subaylığımda memuriyet yapmışım. Mezun oldum, serbest mimar,
inşaat sektörü, sanayicilik, spor kulübü, memuriyetim yok.
Bürokrasinin içerisinde her dönem yeni şeyler geliyor size, aşmanız
için de danışmanlarınız iletişim kuracaksınız, danışmanlarınızla bu
işi çözeceksiniz. Bürokrasiyi de öyle aşacaksınız. Süleyman Özışık:
Genel bir kanı var; başına geldiğiniz kurumlarda ilk 6 ayda
damganızı vurursanız, kendi kurallarınızla gider. Bunu
yapamazsanız, bürokrasinin çarkına siz de ayak uydurursunuz,
geldiği gibi gider. Siz Beşiktaş Belediyesi’ne 6 ayda damganızı
vurabildiniz mi? İlginç bir nokta var, eski belediye başkanı da
sporun içinden gelmiş birisi, ben de. Benden geriye dönük hiçbir
şekilde benden bir şeyler duymadınız, duymayacaksınız da. Hep
ileriye dönük bakacaksınız. Yusuf bey devir teslimi yaparken,
“Aşağıdaki binanın bir bölümünü taşıyamadım” dedi. Bürokrasiyi
söylemeye çalıştı. Biz binayı taşıdık, sistemi kurduk. Bizim bir
özel projeler birimimiz var. Bizim her salı günü, 9’da başlayan
12’ye kadar süren ve bugüne kadar sadece üçünde bulunamadığım
koordinasyon toplantımız var. İlginçtir, bir gün bir baktım tam 11
kişiyiz. Bir takım oyunu gibi, bu bir tesadüf. Dört tane başkan
yardımcım, şirketimizin genel müdürü, 5 tane danışman, bir de ben,
11 kişi. Sistemi orada yapıyoruz. Bürokrasiye komuta eden benim
altımda 2 tane meclisten, 2 tane de bürokrasinin içinden
memuriyetten gelen başkan yardımcılarımızla konuyu paylaşıyoruz,
yönlendiriyoruz. O da derhal aşağıya iniyor, programlanıyor. Hoş,
bürokraside bazı sorunlar yok mu, var. Onu çözeceksiniz. Onlar da
alışmaya çalışıyor. Bizim yeni binada mimarı anlayış olarak,
müdürün odası cam. Müdür yardımcısının bile odası dışarıda.
Baktığınız zaman herkesi görebiliyorsunuz, şirket gibi yaptırılmış
ve oluşturulmuş. O zaman insanların alışması zor oldu, kuralların
koyarsınız ve ilk günden takipçi olursanız, bu noktada da
koordinasyonu tam yaparsanız, sorunu çözmüş olursunuz. Ama tabii
bazı yazışmalarda, kendi iç bünyesinde değil ama diğer birimlerle
yazışmalarda her zaman sorun var. Belki bu yeni çıkacak yasayla
ilgili çözülebilecek şeyler de var. Örneğin ne var? Eleman
alamıyorsunuz. Nasıl alacaksınız? İmtihana gireceksiniz, bakanlık
yapacak imtihanı. Yaklaşık 850’ye yakın çalışan var. Bunun 383
tanesi memur, 486 tanesi işçi. Randıman alamadığınız insanlarla
yollarınızı ayıramıyorsunuz. Hadi Özışık: Bürokraside her yerde
engel var, değil mi? Ben açıkça söylüyorum, zabıta almak istiyorum
alamıyorum. Benim zabıta kadromda 60’ın üzerinde açık var. Kadrom
var, açık var. Ben, dış belediyelerden yatay geçişle transfer
yaparak, sadece zabıta alıyorum. Niteliğine bakıyorum,
araştırmasını yapıyorum, çalışkanlığına bakıyorum. Dışardan
belediyenize alabildiğiniz zabıta sayısı var, alamıyorum eksiğim
var. Gündüz hizmeti veriyorum, çalışıyorlar. Yukardan kadro
istiyorum, “yok” diyor. Bahri Kayaoğlu: Seçim öncesi sizinle
yaptığımız söyleşide, “Yeni bir Beşiktaş için, bu görevi almamız
lazım” demiştiniz. O zaman dile getirdiğiniz projelerden
başladığınız ya da vazgeçtiğiniz var mı? Projelerden
vazgeçtiklerimiz yok, projelere ekler var. Bizim, 23 tane
mahallemiz var. Bu 23 mahallemizi 10’a böldük. Bu 10 mahallede semt
konağı yapacağız dedik. Semt konaklarımızdan 2 tanesi için yerimiz
hazır. Ocak ayı sonunda her ikisi de açılacaktır. Bir tanesi, eski
Ambarlıdere, şimdiki Ulus’un Akatlar’ı ve Kültür Mahallesi’ni içine
alan bir semt konağı vardı. Ocak ayı sonuna kadar bunun mimari
yapısı, Osmanlı dönemini andıran meczup bir bina vardı. Onun
dekorasyonuyla ilgili çalışmalarımız var. Ulus Mahallesi’nin
muhtarlığını yeniliyoruz, orada bu sistemi koruyoruz. Bir diğeri
ise, Dikilitaşlar ile ilgili kendimizin bir mülkü vardı, orayla
ilgili bazı imalatlara başladık. Her ikisini de Ocak ayı sonu
itibariyle açıyoruz. Semt konaklarındaki işlevimiz, emekli
insanlara okul öncesi hazırlık yaptırmak, mahalle hekimliğini
oluşturmak, emekliler için el becerileri ile ilgili ürünlerin
sergilenmesini sağlamak ve kültür hizmetlerinin verilmesi. Önemli
olan diğer nokta ise, bizim görüntü kirliliği ile ilgili önemli
projelerimiz vardı. Nedir görüntü kirliliği? Çıkıyorsunuz
Ihlamur’dan bir giriyorsunuz sağ sol, her taraf birbirine giriyor.
Birincisi Levent Çarşı’nın içerisi. Benim odada yerde projeler
serilidir, binanın fotoğraflarını, çizimlerini yaptırdık,
uygulanabilir noktaya getirdik, projelerimizi bitirdik. İkincisi,
Beşiktaş’ta CHP parti lokalinin giriş kısmındaki ana bölümün
projelerini bitirdik. Aynı şekilde, sırtımızı Deniz Müzesi’ne
verip, Ihlamur’un sonuna kadar görüntü kirliliğini giderme.
Üçüncüsü, sırtınızı Ortaköy’e verin camiye, tam karşınızda Ortaköy
Vadi Projesiyle beraber oluşabilecek, girişte oranın görüntü
kirliliği projeleri, ana arter olduğu için Büyükşehir’le de
bağlantılarımız var, o da onun yan yollarıyla ilgili. Beşiktaş’ta
projelerin % 30’luk dilimi bitti, diğer bölümlerle ilgili anketler
yapıldı, masa başına oturuldu, çizimler hazırlanıyor. Levent
bitirildi, Ortaköy’de aynı şekilde final noktasına getirildi.
Onlarla ilgili de çalışmalar devam etmektedir. Diğer bir noktaya
geldiğimiz zaman; yeşil alanların yeniden düzenlenmesi, biz her
zaman şunu söyledik: Kişi başına 4 m2’lik yeşil alanı 7 m2’ye
çıkarmak temel hedefimiz. Bununla ilgili olarak iç düzenlemeleri,
yine Beşiktaş’ta yaşayan insanlarla diyaloğa girerek Ihlamur
Kasrı’nın karşısında ilk düzenlememizi yaptık. Engelliler Parkı ve
onun yan ilaveleriyle ile ilgili olarak, sanırım ocak ayında
açılışını yapacağız. Sağlık hizmetlerimizle ilgili, şubat ayı
ortalarında ring sistemimizin devreye girmesi söz konusu. Birincisi
Ortaköy’den başlayacak Ulus, Akadlar, Etiler ve 4 Levent metrosu
Beşiktaş’tan başlayacak çarşıdan; Dikilitaş, Gayrettepe, Levent
metrosuna, Zincirlikuyu’ya ulaşacak acil bir ring sisteminin
projesi de o noktada yürüyecek. Bir de biz şunu yaptık,
programımızda o yoktu yeni ilave, Beşiktaş’taki tarihi binaların
envanterlerini çıkarttık, sayılarını tespit ettik, 1.500’ün
üzerinde. Çok kısa bir sürede, tarihi dokusu itibariyle İstanbul’un
başkenti olan Beşiktaş, tüm tarihi dokusu ile ortaya çıkacak.
Kültür adına yaptıklarımız oldu bizim; geçen dönemle başlatılan
bizim dönemimizde de tamamlanan Mustafa Kemal Merkezi’nin 1038
kişilik tiyatro salonunu açtık. Baktık ki, orada bizim alanlarımız
var, basında çıktı ama Mustafa Kemal dijital arşivini kuracağız. Bu
bir yeni proje. Az evvel söylediğimiz gibi, tarihi dokuların ortaya
konulmasıyla ilgili, Beşiktaş’taki çeşmelerin onarılmasıyla ilgili,
örneğin Bebek’teki çeşme, Arnavutköy’ün köşesindeki çeşme ortaya
çıkarıldı. Örneğin, İSKİ ile yazışmalar yapılarak Valide çeşmenin
ortaya çıkarılması. Şimdi bir üçüncüsü için hazırlıklar başlatıldı,
Şenliktepe parkının içersinde çeşme. Buradan yola çıktığımız zaman,
Mustafa Kemal dijital arşivinin yeni şekli, orada Atatürk’ün
kıyafetleriyle, bugüne kadar hakkında yayınlananlarıyla,
resimleriyle yer alacak. Bunun nasıl faydası olacak Beşiktaş
kentlisine? Basın yararlanacak buradan, üniversite öğrencileri,
diğer orta öğrenim öğrencileri, Beşiktaş halkı yararlanacak.
Dijital arşivi içerisinde kutu sinemaların izlenebileceği yeni bir
şekle dönüştürülecek burası. Bunun ötesinde otopark ile ilgili
çalışmalarımız var. Otopark yerlerinin tespitini yaptık biz.
Beşiktaş, Gayrettepe, Balmumcu, Dikilitaş, Ortaköy planları, biz
geldik 10. gün iptal edildi. Mimarlar Odası yürütmeyi durdurma
kararı aldı. Bu çerçeveden baktığınız zaman, biz burada
girişimlerde bulunuyoruz, Büyükşehir’de de Kemal Akar adlı grup
başkan vekilimiz, tespit ettiğimiz bölümlerin, hem 5 binliklerde
hem de 10 binliklerde otopark olarak işletilmesini sistem olarak
ortaya koymaya çalışıyoruz. Temel hedef, hizmeti halkın ayağına
indirgemekti bizde. Acil destek hatları onunla ilgili bir
gereklilik. Onda da yeni yasayı bekledik, yeni yasada bazı maddeler
vardı onları da aşarak, sanırım ocak ayından itibaren acil destek
hatlarında da bayağı yol almış olacağız. Nazım Alpman-İlçedeki
otoparklarda ücretlendirme sistemine devam edecek misiniz?
Kapalılar hariç, otoparkların tamamını Büyükşehir alıyor yeni
yasada. Temmuz sonu bir yazı geldi, “Belediyenizdeki bütün otopark
alanlarının listesini bize verin, mukavele yaptıklarınız var mı?”
Ben kimseyle daha mukavele yapmadım. “Yapmadım” derken, belli
birimlerde sizin de istekleriniz var. Onlara da diyoruz ki;
“Fiyatları düşük tutun, şu mesafede alınsın” diyoruz. Orada biz de
hata yaptık, ama onu düzeltiyoruz. Bundan bir ay kadar evvel
Büyükşehir Belediye Başkanı’na gittik, “Sayın başkan…” dedik,
“Sizin bizden istedikleriniz, Büyükşehir’in bünyesinde farklı
birimlere dağıtılabilir, ama bunu bir havuz yaparsanız,
Beşiktaş’taki vereceklerinizi bize veriniz ki, burada oturan
insanların dilinden biz anlarız, biz burada yaşıyoruz. İnsanlar
akşam evine geldikleri zaman, arabaları ücret ödemesin, yarım
saatlik dilimlerde aynısı getirdik, alışveriş merkezlerinde
ödemesin. Bunları dile getirdik, ama maalesef bununla ilgili daha
bir dağılım noktası olmadı. Belediye Başkanı ile bu konuda bir
diyalog kurmaya çalışıyoruz. Nazım Alpman-Belediye başkanları niçin
hizmet eder? A)Hizmet etmek için hizmet eder. B)Hizmetleri kendine
platform yapmak için hizmet eder. Özellikle Büyükşehir belediye
başkanları, yaptıkları her çalışma için pankart yapıp, resimlerini
basıyor. Siz nasıl bakıyorsunuz bu olaya? Beşiktaş Kulübü’nde
başkan, 2. başkan, genel sekreterin müthiş donanımları vardır.
Benim genel sekreterlik yaptığımı, Beşiktaş camiası dışında kimse
bilmez. Mutfakta çalıştım ben hep. Ben birilerini eleştirmek
amacıyla söylemiyorum; özel günler vardır, Cumhuriyet Bayramı’nı
kutlamak, Anneler Günü’nü kutlamak, Sevgililer Günü’nü kutlamak
gibi. Bu tür pankartların asılması ya da billboardlarda bulunmamız
çok normal. Bana dediler ki seçildiğim ilk gün, “Başkan otobüsün
üstüne çıkalım, mikrofonları koyalım, teşekküre dolaşalım!” Yok,
dedik. Biz bir şey yaptık, “Verdiğiniz görev için teşekkürler,
İsmail Ünal Beşiktaş Belediye Başkanı” pankartlarımızı astık.
1000’in üzerinde faks, mesaj, e-mail geldi, “Bu kadar zarif
teşekkürü nasıl buldunuz” diye. Bir başka şeyi Anneler Günü’nde
yaptık. Dedik ki, “Beşiktaş sizler kadar güzel olacak” dedik. Ben
şuna dikkat ediyorum, kendi adımı pankartlarda daha az göstermenin
gayreti içerisindeyim, bırakın resmi. Benim hiçbir yerde resmimi
bulamazsınız. Belediyede de bir tane resmim yok. Bugüne kadar
hiçbir şekilde yapmadık. Okulları da dolaşıyoruz, 49 tane devlet
okulu var. Öğrenciler geliyor, hizmet veriyoruz. Kimse bunu
bilmiyor. Okulların asfaltlarını düzenliyoruz, potalarını
yapıyoruz, sınıflarını onarıyoruz, boyuyoruz, ama göreceksiniz.
Beşiktaş’ın göbeğinde bir okul var, 20 gün içinde okulun boyasını
badanasını yaptırdık, hem de sponsorlara yaptırdık. Çevre düzeni
ile beraber, 4 dönümlük bir alanın içerisindeki okul, canavar gibi
bir okul oluyor. Biz mutfaktan geldik. Biz bütün bunlara baktığınız
zaman, resmimizi görmeye gerek yok ki! Ben bir yere gidiyorum,
herkes beni tanımak zorunda değil. Geçenlerde evlilik yıldönümümüz
için eşime hediye almak için bir yere gittim, alışveriş yapacağım.
Alışverişimi yaptım, pazarlığını yaptık. Kredi kartımı çıkardım.
İsmimi gördü kredi kartından, eğildi patronun kulağına bir şeyler
söyledi. “Yanlış yapıyorsunuz, söylemeyin!” dedim. Yani resme gerek
yok, isimden biliyorlar. Bizim, Yusuf bey zamanında İçişleri
Bakanlığı’ndan alınmış 14 tane güvenliğimiz var. Güvenlik olunca,
hepsi silahlı. Bugüne kadar kendi özel arabamı kullanıyorum.
Protokol yok, koruma yok. İkazlar almıyor muyuz, alıyoruz tabi.
Dilek Yaraş-Kaç çocuğunuz var, onlar ne yapıyorlar? Benim 2 tane
kızım var. Birisi Koç Üniversitesi makine mühendisliği son sınıfta
okuyor, diğeri sizin meslektaşınız. Bilgi Üniversitesi, televizyon
gazeteciliğinde okuyor. Dilek Yaraş-Beşiktaş’ta gençlerin ücretsiz
olarak yararlanabileceği spor alanları var mı, buradaki gençler ne
yaparlar? Bizim Beşiktaş Belediyesi’nin Çilekli Tesisleri var. Daha
öncesi dönemlerde Beşiktaş Kulübü’ne verilmiş, tesis yapılmış.
Amatör takımlar buradan yararlanıyor, saat 16’dan sonra bu tesis
bizim. Bu saatten sonra da Beşiktaş’ın amatör takımları Yıldız,
Ortaköy, Boğaziçi gibi takımlarımız buradan yararlanıyor.
Beşiktaş’da tesis yapmak adına çok dar olan bölümler var. Bir yer
var, planla ilgili uğraşıyoruz. İki tane bölüm var, ikisi de
Ortaköy’de. Eğer oralarda gerekli kamulaştırmalar yapılabilir ise,
bir tanesi futbol sahası olarak kullanılıyor mülkiyetler var,
kamulaştırmalar yapılabilirse, bir de bir planlamadan dolayı yeşil
alan park yeri var. Orada o iki bölümde de bir organizasyonu
yapanın çalışması içerisindeyiz. Ama arazi olarak yeterli arazimiz
yok, bu bir gerçek. Hadi Özışık- Ortaköy’den Türkiye siyasetine
açılırsak, hemen yanı başınızda Mustafa Sarıgül örneği, CHP’nin
ihraç kararı ve bugün gelinen noktada, Olağanüstü Genel Kurul
kararı. Tüm bunları, Genel Merkez’in tutumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Ben belediye başkanıyım, partim genel merkez
aday gösterdi, beş yıl aradan sonra sosyal demokratların kalesini
alacağız dedik, aldık. 1999 genel seçimlerde üçüncü sıradaydık biz,
aldık. Nasıl aldık, % 19 AKP’nin adayı, %23 ANAP’ta Mesut beyin
kendi oyu partisinin oyu % 2’lerde, CHP ise İsmail Ünal olarak %
47’lerde. Her ikisinin toplamından çok daha fazla. Eğer biz burada
tek adayla yarışmış olsaydık, CHP olarak Türkiye rekoru kırardık.
Yüzde 80’leri geçerdik. Belediye Başkanlığını yapıyorum, bu işi de
severek yapıyorum. Ben, kendi kentimin sorunlarıyla uğraşıyorum.
Seçim dönemlerinde dedik ki, “Yeni bir başkan yeni bir Beşiktaş”
dedik. Az önce sizlerin sordukları, benim de siz sormadan
yanıtlamaya çalıştığım konularla ilgili olarak değerlendirme
yapıyor, fikir üretiyoruz. Ben bunlarla uğraşacağım. Beşiktaş
kentinde siyaset yapıyoruz. Bunun ötesinde, benim Ankara ile ilgili
siyaset yapmam, şu an için mümkün değil, ben Beşiktaş kentinde
siyaset yapıyorum. Söylediklerim de bu çerçeveyle sınırlı. Süleyman
Özışık-Ama partinizin eksiklerini ya da yanlışlarını dikkate
almıyor musunuz? Yanlışlarını mı, doğrularını mı? Burada bir takım
sorunlar söyleniyor, hukuki bir takım değerler ortaya konuluyor.
Biz de basından takip ediyoruz. İnanın ki, hiçbir zaman olayların
içine girip, neyin ne olduğu noktasında hiç araştırma yaptırmadım.
Ne olduğu noktasında hiçbir şey bilmiyorum. Sadece söylemek
istediğim, ben Beşiktaş Belediye Başkanıyım, Beşiktaş kentinin
sorunlarıyla ilgileniyorum. Tanyel Yılmaz-Beşiktaş Stadı, son
günlerde tribün terörü ile gündeme geldi. Bazı kulüp
yöneticilerinin de, taraftara bedava bilet dağıttığı söylendi.
Bunlarla ilgili en söylemek istersiniz? Beşiktaş belediye
başkanıyım. Sadece Beşiktaş’la özdeşleştirmek doğru olmaz, Beşiktaş
kenti içerisinde Galatasaray’ın adası var, üniversitesi var,
Galatasaraylılar Evi var. 1907 Fenerbahçe Derneği var, Beşiktaş’ın
tesisleri var. Ben burada herkesten oy aldım. En yüksek oyu da
bayanlarda aldım. Ama ben Süleyman Seba Koleji’nin öğrencisiyim.
Öyle bir kolej yok, ama ben o beşikte yetiştim. Yüzüncü yılda
şampiyon olan, Beşiktaş yönetiminin lider başkanı Serdar Bilgili
yönetiminin Genel Sekreteriydim. Biz bu noktalarda çok sıkı tuttuk
işi. Her dönem kaçaklar olmuyor mu, oluyor. Hiç kimse de bunu
demesin, ama temel olayı söyleyeyim size; bu tür olayların stat
terörünün, anarşisinin önlenmesi konusunda yönetimlere temel görev
düşüyor. Her zaman söylüyorum, İstanbul’da iyi bir vali var bana
göre. Sporun içinden gelen vali var, spora sıcak bakan bir emniyet
müdürü var. Eğer üç büyük kulübün yönetimleri masaya yumruklarını
vurursa, bu iş güzellikle halledilir. Bunlar her dönem artarak
sürdü, ama artık bu işler halledilir. İnsanlar maçta öyle bir
değişiyor ki, neticeye dayalı, gerginliğe dayalı, hele maçtan
çıktığı zaman ekonomik sıkıntısı varsa patlama yapıyor. Toplumsal
farklılaşmalardan oluyor. Maça gittiğiniz zaman bir işadamın oğlu
da aynı Beşiktaş çizgisinde, işçinin oğlu da aynı çizgide,
farklılıklar yok. Ama daha sonra deplasman çizgileri geldiği zaman,
otobüslerde deplasmana gidiyorlar, farklılıklar ortaya çıkıyor,
sıkıntı, sosyal problemler ortaya çıkıyor. Bu son olay da çok
üzüntü verici bir olay. Süleyman Özışık: Bundan birkaç hafta önce
Beyoğlu’nda korkunç bir yangın oldu. Bir vatandaş, itfaiyenin
bakışları arasında yandı. Dar bir yol, sağlı sollu araba doluydu ve
itfaiye sokağa giremiyordu. İzmir gibi bazı kent belediyeleri, bu
tür durumlar için ‘midibüs’ itfaiyeler kullanmaya başladı.
Beşiktaş’ta da böyle bir uygulama düşünüyor musunuz? Beşiktaş’a
geldiğimiz günden bu yana en fazla dikkat ettiğimiz husus ne
biliyor musunuz; dar yerlerde Dereboyu’nda, Ihlamur’da seyyarlarla
ve önlere saçılan pazarlarla yani dükkan önleriyle mücadele
ediyoruz. Mücadelemizin temel nedeni ne? Beşiktaş’ın gerçek kent
kimliği. Yani farklılaşması ve markalaşması. Bu mücadelenin
temelinde, ara yolların açılmasıyla ilgili yangına ve sağlık
hizmetlerine yönelik çalışmalar var. Bizde dar yollar,
girilemeyecek yollar az gibi görünüyor. Beşiktaş’ın içerisinde,
Yıldız Parkı’nın yan tarafında itfaiye var bildiğiniz gibi.
Belediyemizin birkaç tane aracı var, ama bununla ilgili bir çalışma
olmadı, yapmadık. Ama yangınla ilgili koordinasyon toplantımızda
bir değerlendirme yaptık, bazı ince kararlar aldık. Onların
uygulanabilirlikleri açısından da planlama yaptık, yeni bir formül
üzerinde çalışmamız var. Hadi Özışık: Beşiktaş Belediyesi’nin
internet uygulamalarıyla ilgili yeni bir çalışması var. İnternetten
nasıl faydalanacaksınız, örneğin Ortaköy’de kablosuz internet
sunmayı düşünmez misiniz? Beşiktaş Belediyesi’nde bilgisayar
kullanımını % 20 artırdık, artırıyoruz. Özel kurslar düzenliyoruz.
Bizim, bu işlerin başında müthiş mücadeleci bir arkadaşımız var.
Bütün bunların düzenlemelerini yapıyoruz. Ortaköy, medeniyetin
beşiğinde diyoruz. Böyle bir olanağı sunmazsanız, belediye
başkanlığı yapmanın bir anlamı yok. Artık, çöp toplamak, yeşil
alanlara bakmak, temizlik vs. bunlar zaten yapılması gereken
belediyecilik. Artık halk bunları konuşmuyor. Bunlar temel görev,
olması gereken şeyler. Ben ‘çöpü iyi topluyoruz, yeşil alanlara iyi
bakıyoruz’ demiyorum. Başlangıçta söylediğim gibi, görüntü
kirliliğinin giderilmesi bizim için çok önemli. Beşiktaş’ın iki
köprüyle bağlantısı var, otobanla bağlantısı var. Birinci köprü
bizi yalayarak geçiyor, pek zarar görmüyoruz. İkinci köprünün
çıkışı ve Beşiktaş tarafına gidişinde zarar görüyoruz. Bir tarafta
otoyol sitesi var, diğer tarafta gazeteciler sitesi var, Beşiktaş
Koleji var, yol aradan geçiyor gidiyor. Avrupa’da kentin
içerisinden geçerken gürültü paneli karşınıza çıkıyor. İşte
belediye başkanlığı bunu yapmalı. Aslında karayollarının işidir,
ama işbirliği yaparak çözeceksiniz. İnternet de halka vereceğiniz
bir hizmet. Yurtdışına gittiğiniz zaman Louvre Müzesi’ne iki kez
gidersiniz, ben de iki kere gittim. Sultanahmet’e gelen iki kez
gelir yurtdışından ya da üç kez gelir. Beşiktaş’ta da geldiğiniz
zaman balıkçıları, Ortaköy’deki belli cafeleri, turşucusu,
köftecisi, restoranları, buraların özgürlüğü ile bağdaşan,
Arnavutköy’de tarihi dokuyla iç içe giren o binaların oradaki yeni
oluşumlar, o binaları yapmak, işte belediye başkanlığı bu! O zaman
koyduğunuz vizyonla kent standartları yaratarak farklılaşacaksınız,
markalaşacaksınız. İnternet olayı da böyle, halka sokakta bile bunu
verebiliyorsanız bu iş bitmiştir. O zaman Beşiktaş’ta hep
söylediğiniz kullanıcılık daha da artacak, o zaman Beşiktaş
Belediyesi çalışanının bilme oranını da % 90’lara getireceksiniz.
Önümüzdeki süreçte yapacağız.