Beşar Esad'dan çarpıcı açıklamalar !
Abone olSuriye Devlet Başkanı Beşar Esad, İran ile ilişkiler, nükleer silah, vize ve Osmanlı Milletler Topluluğu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu
Suriye ile Türkiye arasında kurulan dostluk bağları her
geçen gün güçleniyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çabaları sonucu
iki ülke arasında vize uygulaması karşılıklı kaldırılırken, en son
arap ülkeleri Schenge'i gündeme gelmişti. Suriye Devlet
Başkanı Beşar Esad, Şam’daki Başkanlık Sarayı’nda, Hürriyet yazarı
Ertuğrul Özkök ve Alman Bild Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Kai
Diekmann’a konuştu.
Kısa bir süre önce Sayın Erdoğan, Suriye, Türkiye,
Lübnan arasında Schengen gibi ortak vize önerisi yaptı. Ne
düşünüyorsunuz?
ŞAMGEN VİZESİ OLSUN
Bu konuyu ilk gündeme getiren bendim. Hatta adını bile buldum.
Onlarınki Schengen’se bizimki de “Şamgen” olsun
dedim. Üç yıl önce Türkiye ile Suriye arasında sınırlarda serbest
geçiş olmasını konuşmaya başladım. Geçen yıl Türkiye ziyaretimde
Tayyip Erdoğan ‘Biz hazırız’ deyince de çok şaşırdım.’
İSRAİL İŞGAL ETTİĞİ TOPRAKLARI İADE ETMELİ
- Çok genel bir soru ile başlamak istiyorum. Suriye’deki
Hıristiyanlar da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında
yakında yılbaşı kutlamaları olacak. Bu insanlar barışı da
kutlayacak. Şam’dan baktığımızda İncil’in doğduğu topraklarda
yüzlerce yıldır barışın bulunmamasını nasıl yorumluyorsunuz? Barışa
ulaşmak neden çok güç?
Barışın gelmemesinin tek nedeni var o da işgal. Yüzyıllardır bölge
halkı çok kötü şartlar içinde yaşıyor ancak sosyal dokuya dikkat
ederseniz halk büyük bir barış içinde yaşıyor. Bölge ülkelerine
bakın, Lübnan dışında yüzyıllardır iç savaş yaşanmadı. Bütün
savaşların nedeni işgaldir. Önce İngilizler sonra Fransızlar, şimdi
de İsrail, tüm savaşların nedeni bu.
- Bölgeye tam anlamıyla barış gelmesi için neler olmalı
ya da ne tür değişiklikler yapılmalı?
İsrail tüm BM kararlarını uygulayarak halkımıza işgal ettiği
toprakları iade etmeli. BM kararları derken, Güvenlik Konseyi
kararlarını da eklemeliyim. Özeti bu.
İRAN'LA GÖRÜŞ AYRILIĞIMIZ YOK
- Yanılmıyorsam sizin İsrail’e karşı tutumunuz İran’dan
daha farklı. İran İsrail’in varlığını kabul etmiyor.
Aslında iki yıl önce Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde,
İranlılar tutumlarını çok net olarak ortaya koydular ve
bölgede barışın nasıl tesis edileceği konusunda Suriye ile hiçbir
görüş ayrılığı bulunmadığını belirttiler. Belki
ayrıntılarda görüş farklılıklarımız olabilir. Ancak kullanılacak
haber başlıklarını düşünürsek, İran ile Suriye arasında bu konuda
herhangi bir anlaşmazlık bulunmuyor.
- İsrail’in bir gün Kudüs’ü Filistin devleti ile
paylaşacağını inanıyor musunuz?
Duyduklarımıza bakarsanız hayır. İsrailliler Kudüs’ün kendileri
için bölünmez bir başkent olduğunu sürekli açıklıyor. Kudüs’ün tümü
üzerinde konuşuyorlar. Araplar ise Kudüs’ün sadece doğu kesimi,
Müslüman bölümü ile ilgili kesiminin Filistin’in başkenti olacağını
söylüyor.
İSRAİL HALKI AŞIRILIK YANLISI HÜKÜMETİ SEÇTİ
- İsrail ile Suriye arasında gizli görüşmelerin
mevcudiyetinden bahsediliyor. Suriye ve İsrail arasında bir barış
anlaşması söz konusu olabilecek mi?
Biz her zaman görüşlerimizi açık bir şekilde dile getiriyoruz.
Barış ve anlaşma istediğimizi söylüyoruz. Niyetimizi soracak
olursanız, barış ve anlaşmaya ‘evet’ diyoruz. Ancak bunu tek
başımıza yapamayız. Karşı tarafa da ihtiyacımız var. Şu ana
kadar böyle bir partner ortada yok. Sonuç olarak İsrail halkı
aşırılık yanlısı bir hükümet seçti. Bu hükümet de barışı getirmez.
Sorulacak soru, İsrail halkı bu görüntüyü değiştirecek mi,
değiştirmeyecek mi? Bilmiyoruz.
Halen devam eden ya da sona eren görüşmeler mevcut
mu?
Şu anda görüşme yapılmıyor. Bir görüşme yapılmasına İsrailliler
hazır değil ve herhangi bir görüşmeyi sürdürmek de
istemiyorlar.
ENVER SEDAT’IN İSRAİL’İ ZİYARETİ SADECE ŞOVDU
- Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 1977 yılında tarihi
bir adım atarak İsrail’i ziyaret etmişti. Siz de bir gün böyle bir
adım atabileceğinizi düşünebiliyor musunuz?
Düşünemiyorum, çünkü bu konu sadece Suriye ile İsrail arasındaki
bir mesele değil. Mesele tüm bölge için barışı getirmek. Sedat’ın
yaptıklarına karşı çıktık, çünkü 1970’lerde bütünlüklü bir barış
istiyorduk. Eğer Sedat vaktinde bütünlüklü bir çözüm
peşinde koşsaydı, şimdi birçok çatışma ve sorun yaşamıyor olurduk.
Böylesine şov amaçlı bir ziyareti bu nedenle kabul etmiyoruz.
Sonuçlara bakıyoruz. Biraz alkış almak adına benim
yapacağım bir İsrail ziyaretinden daha çok teknik görüşmelere önem
veriyoruz.
KİMSE ÇIKIP DE GAULLE’E TERÖRİST DEDİ Mİ
- Hep sorun çıkartan taraf olarak İsrail’den
bahsediyorsunuz. Ama mesela HAMAS sorun çıkartmıyor mu? HAMAS’ı
destekliyor musunuz?
Biz organizasyonları, kurum ve kuruluşları desteklemiyoruz. Biz
‘fikri, davayı’ destekliyoruz. Nedir ana fikir? Topraklarınızı
savunmak mı? ‘Evet’ biz destekliyoruz. Herkesin kuşkusuz
topraklarını savunma hakkı vardır. Örnek vereyim, Avrupa’da
herhangi biri De Gaulle’den ‘terörist’ diye bahsediyor mu? De
Gaulle’den ‘direnişin adamı’ diye bahsediyorlar. Fransızların
direniş hakkı var da, Filistinlilerin neden olmasın? İşte soru
budur. Haklarını almak için direndikleri sürece desteklemeye devam
edeceğiz. Bu Hamas meselesi değil. Bu Filistin meselesi.
Suriye dururken, İran önemli ülke der miyim
- Sayın Başkan, WikiLeaks belgelerine göre, “İran
Türkiye’den çok daha önemli” demişsiniz, doğru mu?
“İran Türkiye’den çok önemli bir ülke dersem” ve siz buna
inanırsanız, benim “Suriye 3 ülke arasında önem sırasına göre
üçüncü sırada” dememe de inanır mısınız? (Herkes gülüyor.) “İran
birinci, Türkiye ikinci, Suriye üçüncü” demişim. Bu sıralamayı
yaptığıma inanabilir misiniz? Kimin yazdığını bilemiyorum ama bu
tür bakış açıları Amerikalıların bazen dile getirip kaleme aldığı
şeyler.
(Gülerek) Her şeyden önce “Suriye bölgenin en önemli ülkesi ve
birinci sırada” demedikçe bu doğru değildir. Ayrıca bugüne kadar
birisinin bana “Sayın Başkan lütfen bölge ülkelerini önem sırasına
dizer misiniz?” diye sorduğunu da hiç hatırlamıyorum.
- Peki ben sorayım. Sizce bölgede en önemli ülke
hangisi?
Ben her zaman Suriye, İran ve Türkiye’nin çok önemli ülkeler
olduğunu söylerim. Belki de İran, Türkiye ve Suriye önemli ülkeler
dediğinizde Amerikalılar hemen, söyleyiş sıralamasına göre
numaralandırma yapıyor olabilir.
- Sayın Başkan, ülkenizin 10 yıldır liderisiniz,
Suriye’nin dünyadaki imajı ve rolünü nasıl görüyorsunuz ve
Suriye’yi gelecekte nasıl şekillendireceksiniz?
Rolü ve imajı derken dünyayı mı, Batı’yı mı kastettiniz? Çünkü
sorun dünyanın bakış açısından değil, Batı’nın bakış açısından
kaynaklanıyor. Buradaki problemlerden biri de Batı’nın kendini
dünya olarak algılamasında. Dünyanın geri kalan kısmını
unutuyorlar.
Dünyanın geri kalan bölümünde bizim imajımız çok iyi ve çok güzel
ilişkilerimiz bulunuyor.
- Nasıl bir imajınız olsun istersiniz?
Eğer iyi imajınız olup da kötü bir gerçeklik içinde yaşıyorsanız.
Bu aslında çok kötü bir durum. Kötü bir imajınız var ama iyi bir
gerçeklik içindeyseniz bu olumlu. En ideali ise, gerçeklere dayalı
iyi bir imaj. Batı zamanla bölgedeki gerçekleri
öğrenecektir.
- Evet, ancak siz de ülkenizin imajını değiştirdiniz...
Babanızın iktidarı döneminde ülkenizin imajı bir diktatörlük
şeklindeydi. Ülkenin başında bir diktatör, asker, polis ve
istihbarat... Ama şimdi değişti. Sizin ve eşinizin çok olumlu bir
imajı var. Şimdi herkes Suriye’nin daha açık bir ülke olduğunu
söylüyor.
“İmajımız biraz değişti” derken bunu kastettim. Biraz daha fazla
değişirse, daha iyi olur. Sonuçta ben sizin görüşlerinize
katılıyorum ama ne kadar? Çünkü siz Türkiye’de yaşıyorsunuz, ben
ise Suriye’de. Bazı şeyler değişti ve daha fazla değişmesi de
lazım. Başkaları beni sevmiş ya da sevmemiş pek umurumda değil.
Osmanlı Milletler Topluluğu ile ne kastediliyor bilmiyorum
OSMANLI İLE TÜRK ARASINDAKİ FARK NE?
- Türkiye Dışişleri Bakanı “Osmanlı Milletler Topluluğu” diye
bir görüş ortaya koydu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, bu fikir
kulağa nasıl geliyor?
Bu sözlerle neyi kastetti bilemiyorum. O nedenle
değerlendiremem.
- İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth) gibi bir oluşum
düşündüğünü söyledi...
Burada sorulması gereken soru şu: Türkler “Osmanlı” ve
“Türkiye” arasındaki farkı nasıl tanımlıyor? Siz bana “Türk
milletinden olduğumu” söylerseniz kulağa hoş gelir mi?
Çünkü ben Arap’ım, siz de Türk. Osmanlı meselesine bakınca...
Osmanlı ile Türk arasındaki farkın ne olduğunu bilmeden ve
söylenirken ne kastedildiğini öğrenmeden cevap vermek
imkansız.
- Bunu Türk Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na soracak
mısınız?
Evet ilk karşılaştığımızda soracağım. Kısaca Türk ve
Osmanlı arasındaki farkın ne olduğunu ve ne düşünüldüğünü bilmeden
cevap vermem ya da anlamam çok güç. Sınırlar mı, bu sınırlarla
alakalı değil. Türkiye’nin yayılmasından da bahsetmiyor
herhalde.
- Ya nüfuz...
Nüfuz bence olumlu bir şey. Örneğin bence Suriye’nin nüfuzu
sınırlarını aşıyor. AB içinde nüfuzumun olduğunu düşünmek bence iyi
bir şey.
Ne dediğine değil ne yaptığına bakın
İRAN İSRAİLLE İLGİLİ NE YAPTI, BİZ SÖZE DEĞİL YAPILANA
BAKARIZ
- İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad İsrail’i dünya
haritasından silip atmak istiyor.
Bu yönde bir şey yaptı mı? Yapmadı. Biz yapılana bakarız,
söylenene değil. Gerçekçi olmak zorundayız.
- Dünyanın İran ve nükleer silaha sahip İran
konularında büyük endişeleri var. WikiLeaks belgelerinden
öğreniyoruz. Suudiler de çok endişe ediyor ve ‘Yılanın başının
ezilmesini’ istiyormuş. İran’ın nükleer programı hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Beğenelim ya da beğenmeyelim, İran bölgede çok önemli bir ülke.
Bildiğimiz kadarıyla nükleer silah edinmeye çalışmıyor. Bu konuya
nükleer silahların indirimi (NPT) anlaşması çerçevesinde bakmak
lazım. Çözüm istiyorsanız, ‘İran samimi mi değil
mi?’ test etmek istiyorsanız, bu anlaşmayı takip etmek
zorundasınız.
- Ya “Yılanın başını ezmek” konusu?
“Yılanın başını ezmek” çok kişisel değerlendirme. Bana göre, bu
konu tamamen politik. ‘Nasıl davranmalı?’nın cevabı ise kontrol
mekanizmasına sahip olmakta.