Bergen hayat hikayesi kısa özeti Bergen nasıl kaç yaşında öldü?
Abone olFarah Zeynep Abdullah’ın başrolünde yer aldığı Bergen filmi için geri sayım başladı. Vizyon tarihi ve unutulmaz sanatçının yaşamıyla ilgili detaylar ise merak konusu oldu. Peki, Bergen filmi ne zaman vizyona girecek, oyuncuları kimler? Farah Zeynep Abdullah’ın canlandırdığı Bergen kimdir, neden öldü?
Hayatı acılarla dolu Bergen’in yaşamını anlatan film için
sinemaseverler heyecanlı bir bekleyişe başladı. Usta sanatçıya
filmde Farah Zeynep Abdullah hayat verecek. İşte filmle ilgili
detaylar ve Bergen’in yaşamı…
Bergen filmi oyuncuları, kimler oynuyor: Filmde ilk teaser yayınlanırken ne zaman vizyona gireceği henüz belli olmadı. Ancak teaserin yayınlanmasıyla birlikte yakında zamanda vizyonda olacağı kesinleşti. Öte yandan filmin oyuncuları şimdilik sır gibi saklanıyor. Tanıtım videolarının gelmesiyle birlikte oyuncular da ortaya çıkacak. Projede ana karaktere yani Bergen’e hayat veren isimse Farah Zeynep Abdullah.
Bergen kimdir, neden öldü: "Bergen" sadece 30 yıl yaşadı. Hayatını Halis'e duyduğu ölümüne aşka adadı. Tek isteği şarkı söylemekti. Ancak Halis'in kıskançlık krizleri buna izin vermedi. Önce yüzüne kezzap atıp güzelliğini elinden aldı, sonra da tek kurşunla canını. Bergen'in yeğeni Esra Zorlular anlattı, Yavuz Hakan Tok kaleme aldı. İşte "Acıların Kadını Bergen"in hikayesi...
Bazen insanlar hiddetli sever, ölesiye sever, yaşadıkları kötü
olaylar sevgisinden bir şey götürmez" demişti Bergen yeğenine.
Bambaşka bir hayatı olabilirdi. İlkokulu bitirir bitirmez
konservatuvara girdi. Hem de sınavı birincilikle kazanarak. Asıl
adı Belgin'di. Okulu hiç sevmedi. O sadece şarkı söylemek
istiyordu. Kafasını karıştıran notalardan, her gün o kocaman
viyolonseli tıngırdatmaya çalışmaktan çok sıkılmıştı.
İlk aşkı Yalçın’dı. Taksi şoförü Yalçın. Ona zorla sahip olan
Yalçın. Bir gün karşısına geçip, başkasıyla evleneceğini söyleyen
Yalçın. Belgin, aşkın ilk tokadını ondan yemişti. Yiyeceği
tokatların yanında bu hiçbir şeydi elbet.
Okulu bıraktı, sahneye çıkmaya karar verdi. Yaşını büyüttüler.
Şimdi ona bir sahne adı gerekiyordu. Gazetede Norveç’in Bergen
şehrinden bahseden bir haber gördü. Çok sevdi, olmuştu bu iş.
Pavyonda kendisine uzun süre bakana, “Çok beğendiyseniz küçük oğlunuza alın” diyecek kadar çetin cevizdi. Yaralarını, şarkı söyleyerek sarıyordu. Yalçın’dan sonra kimse girmemişti hayatına. Ne olduysa Adana’da oldu. ‘Kömür gözlü adam’ her gece pavyonda karşısına kurulup bir saniye bile gözünü ayırmadan onu seyretti, her gece usanmadan kulise çiçek gönderdi... Bergen, kafasına attı çiçekleri. Halis’ti adı. Şimdi karşısında neredeyse ağlayacak gibi duran adam, hayatının kâbusu ve tabii büyük aşkı olacaktı.
Halis, gurur yaptı, gelmedi uzun süre pavyona. Ama çiçekleri
yollamayı sürdürdü. “Beni tanısan seversin” diye yazdı bir karta.
Bergen, çiçekleri, ilk kez o gece çöpe atmadı.Bergen, taksitle
araba almıştı. Senetlerini ödeyemeden yandı, kül oldu. Halis
söndürmeye çalıştı yangını. “Ağlama” dedi, “Üzülme. Ben sana
yenisini alırım...” O gün âşık oldu Halis’e... Sonra öğrendi
arabayı Halis’in yaktığını. Ona yeni bir araba alarak aklını çelmek
için yapmıştı bunu. Büyük aşk bunun da üstesinden geldi,
evlendiler...
Defalarca dayak yedi Bergen. Sonra arada eve gelmeyen Halis’in
zaten evli olduğunu öğrendi. Nikâh memuru da yalandı, şahitler de,
her şey...Ne Halis’le olabiliyordu, ne Halis’siz. Adam da deli gibi
seviyordu Bergen’i, delirmiş gibi. Sahneye çıkmasını istemiyordu,
“Boşanacağım” diyordu. Boşandı da... Sahneyi bırakması şartıyla
evlendiler.
Bergen, evinin kadını oldu, evinin neredeyse her gün yüzü gözü
dağılan kadını. Her defasında sahneye kaçtı Bergen. Her defasında
Halis’in kara gözlerine bakıp barıştı. Her seferinde hayatını
astığı yerden yeniden giyindi, bir kez daha bir kez
daha...Defalarca kaçtı. Mersin’e, İzmir’e... Arada ona âşık olanlar
oldu, o Halis’ten başkasını sevmedi. Bir gün acı acı çaldı telefon,
Ankara’daki evi yanmıştı. Yine yanında “Üzme kendini” gibi kısacık
cümleleriyle Halis vardı. Yine evi eski haline o döndürmüştü. Peki
yine o mu yakmıştı? “Ben yapmadım” diyordu. Halis’e güvense de
güvenmese de kendine kızıyordu Bergen.
Halis ne zaman “Çıkmayacaksın ulan bir daha sahneye” diye
alevlense, Bergen’in kanı hızlı akmaya başlıyordu. ‘Hangisi daha
delikanlıydı yarışı’ başlayıveriyordu.Evlendiler sonunda. 9 Ocak
1982’de günlüğüne “Evlendim” diye yazmıştı Bergen. Birlikte
yaşamaya başladıktan sonra Halis yine eski hayatına dönmüştü.
Bergen ise yine evinin kadını.
Peşi sıra kavgalar, dayaklar... Bıraktı Halis’i. Kaçtı gitti
İzmir’e. Sahneye çıktı yeniden. O kaçtı, Halis kovaladı. Adana
delikanlısı, “Üç gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek” dedi.
Dediği de oldu.Bir adam elindeki kovayı Bergen’e doğru savurdu.
Önce bir sıcaklık hissetti yüzünde, vücudunda. Canı yanıyordu. O
kovada kezzap vardı. Halis yine sahnedeydi. Görmüyordu Bergen.
Hastane yatağında rüyasına girmişti, Müslüm Gürses ile “Cehennem ateşi ahirette olur/ Sen beni dünyada ateşe attın” diye şarkı söylüyorlardı. Çok sonraları gerçek olmuştu rüyası.Bütün gazeteler Bergen’in acıklı hikâyesini yazıyordu. Halis hapse, Bergen İstanbul sahnelerine gitti. Kısa süre görüşmediler.
Bu bile bitirmedi bu aşkı. Bergen, Halis’i ziyarete gidiyor, para götürüyordu. Şöhreti artık Türkiye sınırlarını aşmıştı. Yurtdışı turnelerine çıkıyor, sahne aldığı yerlerde izdiham oluyordu. Bülent Ersoy’lar, İbrahim Tatlıses’lerle aynı sahnedeydi artık.Aklıysa Halis’teydi. Bir gün yine kavuştular. Aynı film yeniden çekildi. Kimse değişmiyordu. Adam kıskanç, kadın inatçıydı. Boşandılar.
Bir gün annesiyle yine bir başka şehre giderken arkadaki
araba direksiyon kırıp, önlerine geçti. Halis’ti. Tartışmaya
başladılar. Tek bir el silah sesi duyuldu. Bergen’in ağzına dolan
kan, çenesinden boynuna ağır ağır akmaya başladı.Bir gün annesiyle
yine bir başka şehre giderken arkadaki araba direksiyon kırıp,
önlerine geçti. Halis’ti. Tartışmaya başladılar. Tek bir el silah
sesi duyuldu. Bergen’in ağzına dolan kan, çenesinden boynuna ağır
ağır akmaya başladı.