Beni affedin dedi kayboldu
Abone olBoğaz Köprüsü'nde bir araç terk edilmiş halde bulundu. İçinde "çok acı var" diye bir not vardı. Sürücü öğretim üyesi ise hala sır!
Sabancı Üniversitesi’nde görevli Yrd. Doç.
Dicle Koğacıoğlu’nun otomobili, dün sabah Boğaziçi Köprüsü üzerinde
terk edilmiş olarak bulundu. Araçta bir intihar notu bulan polis,
denizde Koğacıoğlu'na ulaşamadı. Bir taksi şoförü, bir kadını
korkuluklara doğru yürürken gördüğünü söyleyince intihar şüphesi
arttı
ARABASI TERK EDİLMİŞ HALDE BULUNDU
Boğaziçi Köprüsü üzerinde dün sabah saat 06.00 sıralarında
Avrupa yakasından Anadolu yakasına giden yol üzerinde terk edilmiş
bir otomobil bulunduğu yönünde ihbar üzerine olay yerine gelen
polis ekipleri, yapılan araştırmada 34 UE 4372 plakalı otomobilin
Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde Öğretim
Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu’na (37) ait olduğunu
belirledi.
BENİ AFFEDİN ÇOK ACI VAR
Dicle Koğacıoğlu’na ulaşamayan polis ekipleri, araç içinde
yaptığı incelemede kredi kartları, çanta ve evrakların yanı sıra
“Annem, babam, Poyraz (kardeşi) beni affedin çok acı var
dayanamıyorum” yazılı bir not buldu. Polis, köprü üzerinde
park edilen aracın kapılarının açık olduğunu, kamera kayıtlarında
yapılan incelemede ise herhangi bir bulguya rastlanmadığını
bildirdi.
TAKSİ SÜRÜCÜSÜ GÖRMÜŞ
Bir taksi sürücüsünün sabahın erken saatlerinde
köprünün korkuluklarına doğru yürüyen bir kadını gördüğünü
söylemesi üzerine Koğacıoğlu’nun intihar ettiği olasılığı arttı.
Koğacıoğlu, deniz polisi ve sahil güvenlik ekiplerince
Boğaz’da aranmaya başlandı. Koğacıoğlu’nun aracı
Arnavutköy Karakolu parkına çekilirken, aracın içinde bulunan
eşyalar da ailesine teslim edildi.
NAMUS CİNAYETLERİNİ İNCELEDİ
Sosyolog Koğacıoğlu, yaptığı çalışmalar ve yazdığı makalelerde,
tahsilli orta sınıf milliyetçiliğinin hem töre cinayetlerini hem de
İslami pratikleri ve bu arada türban sorununu nasıl
etnikleştirdiğine, bunun da aslında bir çeşit sosyal ırkçılık
olduğuna işaret etmişti. Koğacıoğlu’nun yayınları arasında,
“Gelenek Söylemleri ve İktidarın Doğallaşması: Namus Cinayetleri
Örneği” bulunuyordu.
Makalesinde “Namus konusuna uygun davranmazsak başımıza bir
şeylerin gelebileceğini hepimiz biliyoruz” diyen
Koğacıoğlu, Türkiye’de kadın bedenlerinin namus üzerinden disipline
edildiğini ve kadınların kendi kendilerini bu kurgu üzerinden
disipline ettikleri bir düzende yaşadıklarını işlemişti.
KİMİMİZ ÖLÜYOR KİMİMİZ DAYAK YİYOR
Koğacıoğlu’nun namus cinayetleriyle ilgili olarak kaleme aldığı
makalede şu görüşlere yer verilmişti:
“Türkiye’de yaşayan kadınlar olarak hepimiz vücudumuzla ne
yapacağımız konusundaki bin bir soruyla namus kurgusu üzerinden
karşılaşıyoruz.
Kimimiz namus cinayetlerinden ölüyor, kimimiz giydiği
eteğin boyu için dayak yiyor; başkaları oturma şekilleri hakkında
çalıştığı atölye, ya da ofis sahibinden uyarı alıyor,
namussuz olarak düşünülüyorsa pandik yiyor; bazılarımıza boşanırken
çocuğunun velayeti verilmiyor, diğerleri verilmeyecek korkusuyla
yaşıyor, bir başkamıza çalıştığı fabrikada kötü gözle bakılıyor,
ötekine kötü gözle bakılacak diye çalışmasına izin
verilmiyor.”