Asker,
Öğrenci,
Gazeteci,
Öğretmen,
Bankacı,
Futbolcu,
Kulüp yöneticisi,
İş adamı,
Bürokrat,
Belediye Başkanı,
…
Daha yazayım mı?
***
Bizzat Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in verdiği rakamlara göre
cezaevlerinde toplam 31 bin 707 tutuklu var.
Ergin “Türkiye'de ilk derece mahkemelerindeki ortalama
yargılama süresi 210 ila 230 gündür” diyor.
Fakat “istisna, kaidenin bir parçası haline
geldiğinde” görüyoruz ki, insanların ömürleri hapishane
köşelerinde geçiyor.
Ve bu nedenle, bundan on – yirmi yol sonra tutuklu insanlar
hakkında en az terör sorunu, kadın cinayetleri, 12 Eylül sancıları
kadar acı filmlerle, kitaplarla ve belgesellerle
karşılaşacağız.
***
Tabi ben, “neden bu kadar tutuklu var, niçin içerde bu
denli tutuluyorlar?" yada “suç oranları neden
bu denli yüksek?” gibi hukuki ve sosyolojik bir analiz
yapmayacağım bu yazımda.
Fakat, en az sosyolojik analizden çıkacak sonuçlar kadar
vahim bir konudan bahsedeceğim.
***
Biliyorsunuz,
Başbakan Erdoğan önceki gün katıldığı bir televizyon programında
askerlerin tutuklanmasını eleştirmişti. “Terörle mücadele
edecek komutan bulamıyoruz” sözleriyle tutuklamalara tepki
göstermiş ve 4. Yargı paketinde gerekli düzenlemelerin
yapılabileceğini belirtmişti.
“Başbakan, bunca zaman bekleyip de, neden durup dururken
böyle bir açıklama yaptı?” diye merak ediyorsanız,
cevabı şu:
Özellikle Oramiral Nusret Güner’in istifasıyla boşalan göreve
uygun liyakate sahip personel bulunamayınca ve
ordudaki "personel açığı" ayyuka çıkınca
“yahu neden bu kadar insan boşu boşuna içeride”
soruları akla geldi.
***
İşte cevap, tam da burada ortaya çıkıyor.
Ne yazık ki “bana dokunmayan bin yaşasın” da ki
yılan, AK Parti ve Başbakan’a dokunmadığı sürece sorun içeren
belirli konularda gerekli düzenlemeler yapılmıyor.
İhmal ediliyor.
Benzer bir örneğini, özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması olayında da yaşamıştık. “Hakan
Fidan’ın KCK soruşturması kapsamında ifadeye
çağrılmasının” ardından, o ana kadar herkesin dert yandığı
ÖYM’lerin ne menem bir şey olduğu farkedilmişti. Ve kaldırılması
yönünde hızlı bir süreç başlatılmıştı.
Bundan dolayı, Başbakan’ın “neden bu kadar tutuklu var
içeride?” şikâyetinin sebebi, “bir
gereksinimin” doğmuş olmasıdır.
Açıkça belirtmek gerekir ki, bu çok tehlikeli bir durumdur.
Çünkü süre gelen davalarda tutukluluk hallerinde hiç bir sorun
yokmuş gibi davranılırken, "askeri
yönetim krizi" nedeniyle bu vahim
durumu yeni yeni farkediyor olmak bir hukuk
cinayetidir.
Yani ilgili hukuksal düzenlemeler yapılırsa, birkaç senedir boşu
boşuna içeride tutuklu kalanlara ne yanıt verilecek?
"Pardon, onca zaman boşuna içeride kaldınız ama zararın
neresinden dönülürse kardır" mi denilecek?
***
Adaletin doğru işlemesinin “sana – bana, ihtiyaca
ve doğru zamanlamaya” göresi olmaz.
Adalet her koşulda, topluma eşit ve ölçülü dağıtılmak
zorundadır.
Unutmamak gerekiyor ki, adalet bir bumerangdır.
Ve bugün bize dokunmadığı için gıkımızı çıkarmadığımız
adaletsizlikler, yarın dönüp dolaşıp bizi bulur.
İşte o zaman bizzat "eksik adalet"
tornasından
geçerek, “Anya” ve “Konya”nın
nasıl yerler olduğunu tecrübe ederek anlarız.