Ben öldüm anne!

Sahi ne kadar güzel kokuyordun sen anne, her annenin kendine has bir kokusu mu vardır, yoksa ana kokusu mu özeldir, kimselere soramadığımdan bilemeyecektim…

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

Hayallerimi de alıp geldiğimde dağlara, en çok seni düşündüm anne, ellerinle yaptığın barakamızda elektiriğmiz bile yoktu sen ışık olurdun hepimize…

Suyu, köyün çeşmesinden taşımak zor gelmezdi sana, suyu olmayan köy olduğunu bilmeyenlere, bilmek istemeyenlere inat, elektriksiz susuz da yaşardık biz mutlu yuvamızda...

Sofraya oturduğumuzda kendi tabağına az yemek koyardın hep, kimbilir belki de hep aç kalkardın sofradan, "şükür, hamdolsun" der hepimize öğretirdin azla yetinebilmeyi…

Ben, askerden dönünce, çalışıp sana bakacaktım anne, evlenip bir yuva kuracak, senin torunlarınla sohbetlerine tanık olacaktım…

Hiç gitmediğin yerlere götürüp seni, doyasıya yemek yedirecektim sana, hiç tatmadığın lezzetleri deneyecektik birlikte…

Hayallerim vardı benim anne, sevdiğim kızla evlenecektim, çok kalabalık bir düğün yapacaktım, askere gönderirken beni nasıl gururlandırdıysan o düğün gecesinde de "damadın anası benim" diye göğsünü gere gere çiftetelli oynayacaktın…

Çok odalı evimiz olacaktı bizim anne, sen artık yer yatağında yatmayacaktın, en rahatını alacaktım sana, senin o pamuk ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmayacaktım. Sana, fakirlikten dolayı göremediğin o gün yüzünü ben gösterecektim…

Hayallerimi de taktım peşime dağlara geldim anne, geleceğimin temellerini hayallerimle atmaktı niyetim, dualarla uğurlandığım vatan toprağının ücra köşelerinden hayallerimi gerçekleştirmek üzere gelecektim yanına yine hayallerimle…

Çok büyük bir aile olacaktık biz anne, gelinin seni çok sevecekti, ona bizim için yaptığın fedakarlıkları anlatacaktım, torunların sana hayran kalacaktı…

Hatırlıyor musun askere gideceğimi söylediğimde, "Hadi ya sen o kadar büyüdün mü?" diye soran tanıdıklara, "Benim aslan oğlum vatanı koruyacak kadar büyüdü" derken ıslanan gözlerini gizlemiştin herkesten, ama ben mest olmuştum dudak kenarına yerleşen gururlu gülümsemeyi izlerken…

Ben büyüdüm anne…

Hayallerimle sığındığım vatan topraklarını koruma görevimi bir başka ana kuzusuna devrettiğimde, bir sabah kapıyı çalacaktım erken saatte, sarılıp ellerini öpecek "anne ben geldim" diyecektim…

Sen yine dilinde şükür sözcükleri evin bir o yanına bir bu yanına koşuşturup beni nasıl rahat ettirebilirsin diye dönüp duracaktın.

Seni izleyecek, mutlu olacaktım ben, huzurla kurulacaktım yer soframıza, aynı tabağa daldıracaktık kaşığımızı…

Kimbilir ne güzel yemekler yapacaktın bana ve biliyorum ben yine doymadan kalkacaktın sofradan…

Ama bitecekti tüm bu acılar, oğlun askerden döndü artık sana hiç sıkıntı çektirmeyecek anacığım" diyecek başımı boynuna gömecektim…

Sahi ne kadar güzel kokuyordun sen anne, her annenin kendine has bir kokusu mu vardır, yoksa ana kokusu mu özeldir, kimselere soramadığımdan bilemeyecektim…

Ama olmadı anne…

Bir sabah kapını benim şehadet haberimi vermek için çaldıklarında, sen kendinden geçtin, oysa biliyorum sen beni görünce başını boynuma gömecektin…

Şükür, hamdolsun diyecek, bütün gün dua edecektin.

Ama ben öldüm anne!

Hayallerime kurşun sıktı kalleşler, birbirimizi son bir kez göremeden beni şehit ettiler…

Gözümün önünden geçti yaşadıklarımız, çocukluğum, hayallerimiz, senin çocukların uğruna çırpınışların…

Küçücük evin içinde bizi huzurlu tutabilmek için bir o yana bir bu yana koşuşturmaların…

Evladın yaşı olmazmış, evlat her yaşta evlatmış, itiraf ediyorum en çok senin kokunu özlemiştim anne…

Al bayraklı tabuta sarılıp ağlarken sen, kokunu duydum biliyor musun, tabutu delip üzerime akan gözyaşların zemzem suyu gibi temizledi ruhumu…

Şehitler ölmez diye haykırıyorlar biliyorum ama, hayallerimizi de gömdüm kendimle toprağa…

Sana verdiğim sözleri tutamadığım için üzgünüm en çok, sen o çilekeş hayatına devam edeceksin yeniden ve hiçbir şey gelmeyecek benim elimden…

Affet beni anne…

Zamansız kurşunu hesap edemedim ben…

Özür dilerim senden…

twitter.com/nsrnylmz