Hayallerimi de alıp geldiğimde dağlara, en çok seni
düşündüm anne, ellerinle yaptığın barakamızda elektiriğmiz bile
yoktu sen ışık olurdun hepimize…
Suyu, köyün çeşmesinden taşımak zor gelmezdi sana, suyu olmayan köy
olduğunu bilmeyenlere, bilmek istemeyenlere inat, elektriksiz susuz
da yaşardık biz mutlu yuvamızda...
Sofraya oturduğumuzda kendi tabağına az yemek
koyardın hep, kimbilir belki de hep aç kalkardın sofradan, "şükür,
hamdolsun" der hepimize öğretirdin azla yetinebilmeyi…
Ben, askerden dönünce, çalışıp sana bakacaktım anne,
evlenip bir yuva kuracak, senin torunlarınla sohbetlerine tanık
olacaktım…
Hiç gitmediğin yerlere götürüp seni, doyasıya yemek
yedirecektim sana, hiç tatmadığın lezzetleri deneyecektik
birlikte…
Hayallerim vardı benim anne, sevdiğim kızla
evlenecektim, çok kalabalık bir düğün yapacaktım, askere
gönderirken beni nasıl gururlandırdıysan o düğün gecesinde de
"damadın anası benim" diye göğsünü gere gere çiftetelli
oynayacaktın…
Çok odalı evimiz olacaktı bizim anne, sen artık yer
yatağında yatmayacaktın, en rahatını alacaktım sana, senin o pamuk
ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmayacaktım. Sana, fakirlikten
dolayı göremediğin o gün yüzünü ben gösterecektim…
Hayallerimi de taktım peşime dağlara geldim anne,
geleceğimin temellerini hayallerimle atmaktı niyetim, dualarla
uğurlandığım vatan toprağının ücra köşelerinden hayallerimi
gerçekleştirmek üzere gelecektim yanına yine hayallerimle…
Çok büyük bir aile olacaktık biz anne, gelinin seni
çok sevecekti, ona bizim için yaptığın fedakarlıkları anlatacaktım,
torunların sana hayran kalacaktı…
Hatırlıyor musun askere gideceğimi söylediğimde,
"Hadi ya sen o kadar büyüdün mü?" diye soran tanıdıklara, "Benim
aslan oğlum vatanı koruyacak kadar büyüdü" derken ıslanan gözlerini
gizlemiştin herkesten, ama ben mest olmuştum dudak kenarına
yerleşen gururlu gülümsemeyi izlerken…
Ben büyüdüm anne…
Hayallerimle sığındığım vatan topraklarını koruma
görevimi bir başka ana kuzusuna devrettiğimde, bir sabah kapıyı
çalacaktım erken saatte, sarılıp ellerini öpecek "anne ben geldim"
diyecektim…
Sen yine dilinde şükür sözcükleri evin bir o yanına
bir bu yanına koşuşturup beni nasıl rahat ettirebilirsin diye dönüp
duracaktın.
Seni izleyecek, mutlu olacaktım ben, huzurla
kurulacaktım yer soframıza, aynı tabağa daldıracaktık
kaşığımızı…
Kimbilir ne güzel yemekler yapacaktın bana ve
biliyorum ben yine doymadan kalkacaktın sofradan…
Ama bitecekti tüm bu acılar, oğlun askerden döndü
artık sana hiç sıkıntı çektirmeyecek anacığım" diyecek başımı
boynuna gömecektim…
Sahi ne kadar güzel kokuyordun sen anne, her annenin
kendine has bir kokusu mu vardır, yoksa ana kokusu mu özeldir,
kimselere soramadığımdan bilemeyecektim…
Ama olmadı anne…
Bir sabah kapını benim şehadet haberimi vermek için
çaldıklarında, sen kendinden geçtin, oysa biliyorum sen beni
görünce başını boynuma gömecektin…
Şükür, hamdolsun diyecek, bütün gün dua
edecektin.
Ama ben öldüm anne!
Hayallerime kurşun sıktı kalleşler, birbirimizi son
bir kez göremeden beni şehit ettiler…
Gözümün önünden geçti yaşadıklarımız, çocukluğum,
hayallerimiz, senin çocukların uğruna çırpınışların…
Küçücük evin içinde bizi huzurlu tutabilmek için bir
o yana bir bu yana koşuşturmaların…
Evladın yaşı olmazmış, evlat her yaşta evlatmış,
itiraf ediyorum en çok senin kokunu özlemiştim anne…
Al bayraklı tabuta sarılıp ağlarken sen, kokunu
duydum biliyor musun, tabutu delip üzerime akan gözyaşların zemzem
suyu gibi temizledi ruhumu…
Şehitler ölmez diye haykırıyorlar biliyorum ama,
hayallerimizi de gömdüm kendimle toprağa…
Sana verdiğim sözleri tutamadığım için üzgünüm en
çok, sen o çilekeş hayatına devam edeceksin yeniden ve hiçbir şey
gelmeyecek benim elimden…
Affet beni anne…
Zamansız kurşunu hesap edemedim ben…
Özür dilerim senden…
twitter.com/nsrnylmz