Çok heyecanlı bir dizinin bir sonraki bölümünü izlemek için
oturur gibi, heyecanla otururdum her akşam ekran karşısına...
Çünkü Kanal D Ana Haber bültenini o sunuyordu.
Mehmet Ali Birand.
Haberi yaşıyordu o, haberi sunarken ekran karşısındakine bire
bir anlatıyormuş izlenimi veriyordu.
Bülteni kaçırmamamın en büyük nedeni de buydu işte.
Mehmet Ali Birand haberleri öyle milyonlara falan anlatmıyordu,
bana anlatıyordu.
Yorum yapıyordu, yüzü gülüyordu, hata yapınca basıyordu
kahkahayı...
Haber falan izlemiyordum ben, Mehmet Ali Birand'la sohbet
ediyordum. O beni duymuyordu ama benimle konuşuyordu işte.
Tam olarak tarihini hatırlamıyorum ama sanırım 7-8 yıl oldu. Ana
Haber bülteninde ilk günüydü. Babamla kanal kavgası yaptık o gün.
"Bu adam iki kelimeyi bir araya getiremiyor, Ali Kırca'yı
izleyelim" dedi bana. Hayır dedim, "bak bu adam
iyi haberci, hem nasıl da güzel gülümsüyor."
Kavganın sonunda galip bendim.
O gün bugündür bizim evde KanalD Ana Haber bülteninden başka haber
bülteni izlenmez.
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, küçük kardeşim KanalD'de
çalışmaya başladı.
Artık bizim için haber bülteni Kanal D'den başka bir yerde
izlenmeyecekti. Kesinleşmişti.
Buna en çok sevinen bendim. Kardeşim'e şakayla karışık diyordum
ki hep, "Başka kanala gitsen bile ben Mehmet Ali Birand'ı
izlerim, bak söyleyeyim."
Bizim evden biri olmuştu, öyle ya her akşam ya yemek masasında
yanımızdaydı, ya yemek sonrası çay faslında, ya da yemek öncesi
koltuk sefasında.
Babam da çok sevmişti sonra. Haberleri izlerken en az bir kez
kahkaha atardık, evimize neşe olurdu..
Bazen bir habere sinirlenirdik, o da tepki gösterip haberin
kahramanına basınca fırçayı bu kez sesimiz olur gürlerdi
ekrandan...
Beni yakından tanıyan herkes ona olan hayranlığımı bilir. Öyle
basit bir ünlü hayranlığı değil bu. Ailemden biri gibi, en yakınım
gibi seviyorum onu.
Benim varlığımdan haberi bile olmayan birine nedir bu hayranlık
diye düşündüğüm de oluyordu elbet. Ama bazı sevgilerin yanıtı
yok.
İlk defa terk edilmiş gibi hissediyorum, ilk defa beni hiç
tanımayan bir adamın gidişi böylesine koyuyor bana.
32'inci gün ninni gibiydi çocukluğumda, onunla büyüdüm ben.
Mehmet Ali Birandın sesi hiç eksik olmadı kulaklarımdan...
Benim için haber demek, insan demek, güler yüz demek,
kahkaha, kendisiyle barışık bir insan demek, Mehmet Ali Birand
demek...
Tek istediğim, onun en önde olduğu bu yolda onun tırnağı
olabilmek...
Hani çok özel olacak ama, benim en büyük hayalimdi onunla
tanışmak, onunla bir röportaj yapmak.
Diyordum ki kendi kendime, "Bir gün çalsam kapısını,
desem ki; 24 saat yanınızda çalışsam, bana bu 24 saatte haberciliği
anlatsanız, ben de sizin öğrenciniz olsam."
Hayal olarak kaldı.
Ondan habercilik adına bir tek kelime bile duymuş olan
gazetecilerin, gazeteci adaylarının ne kadar şanslı olduklarını
bilmesi lazım.
Ve onu bizler gibi ekranda izleme, yazılarını okuma şansı bulmuş
olanların bu şansın kıymetini unutmaması lazım.
Bu gece milyonların evinden çıktı cenaze...
Bugüne kadar ölümden çok korkardım, artık hiç korkmuyorum, çünkü
Mehmet ALi Birand da orada artık...
Belki orada çalarım kapısını, sıkarım ellerini, söylerim yüzüne:
"Ben Mehmet Ali Birand'ı çok sevdim"
diye...
Sadece ülkemizin değil, dünya medyasının, insanlığın, güler
yüzün, kahkahaların, gafların başı sağ olsun.
Günün sözü: Ölüm Yoktur! Yıldızlar
Başka Bir Kıyıda Doğmak için Batarlar. (J.Luckey)