Medeni ülkelerde işin başındaki bürokratlar, yöneticiler sorumlu
oldukları alanlar yüzünden zarar gören bir kişi bile olsa “bu işin
başında ben varım, demek ki işimi iyi pamadım” diye düşünüp istifa
ederler…
Hatta Japonya gibi haysiyet ve onurun en üst düzeyde yer
bulduğu, vicdanın yönettiği idareciler bunu daha ileri götürüp
“harakiri” ile yaşamlarına son verirler…
“Sanki ben ölünce her şey değişecek ya da, ben istifa etsem ne
olacak ki, olan olmuş zaten” diye düşünmezler…
Ama bizim ülkemizde durum biraz farklı…
Ali Demir’in kim olduğunu bile unuttuğunuza adım gibi
eminim…
Hani sınav skandallarının başındaki isim…
Hani devletin en başındaki ismin “Dere geçerken at
değiştirilmez” diye kol kanat gerdiği isim…
Uzun bir süre beklemiş, Başbakan isteyince istifasını verip
gitmişti koltuğundan…
Hani bir Zahit Akman vardı…
Deniz Feneri davasının sanıklarından…
Görevinin başındayken kendini aklamak adına bile istifayı aklına
getirmemiş, başkanlığı bırakmış ama RTÜK üyeliğine uzunca bir süre
daha devam etmişti...
Adalet Bakanı’nın açıklamasını dinledim de…
“Ben istifa edince her şey düzelecekse bir saniye bile oturmam
bu koltukta, ama sorun geçmişten geliyor” dedi…
Sayın Adalet Bakanı;
Mesele, sizin gidişinizle on üç insanın ölmekten vazgeçeceği
değil, mesele olayları başa sarıp yaşanmasına engel olmak değil,
mesele şu, sorumluluk bilinci!
Yazının başında da belirttiğim gibi “medeni bir ülke”
olsaydık…
On üç insanın yanarak can verdiği skandalın ardından koltuğunda
oturamazdı bir yönetici…
Sorumluluğu omuzlarınıza alıp, “bu işin başında ben varım
diyebilip, olayın sorumluluğu da benimdir” diyerek koltuktan
vazgeçebilmeliydiniz…
Yapamıyorsanız, en azından “Ben gitsem ne olur” diye bir
açıklama yapıp ülkenin “medeniyet seviyesini” daha da aşağıya
çekmeyiniz!
twitter.com/nsrnylmz