Ben geldim, hoş buldum.
Hep düşünüp dururdum “Benim gelme amacım neydi
Dünya’ya?”
Meğer yazı yazmakmış benim geliş amacım, meğer kelimelerle
sevişmeyi her şeyden üstün tutarmışım, meğer cümleler kurmak en
görkemli işiymiş Dünya’nın… Meğer ben kaleme kâğıda âşıkmışım…
Meğer kelimeler olmadan ne kadar da sıradanmışım…
Sonra bir gün bir köşem olmuş benim, yazmışım, yazmışım…
Düştüğüm yerde tekmeler yerken acımasızca, kelimeler sayesinde
ayağa kalkmışım…
Uzun uzun cümleler kurmuş, yirmi dokuz harfin hepsiyle sırdaş
olmuşum…
Her yenildiğimde, savaşı her kaybettiğimde, her sert darbenin
sonrasında kelimeleri almışım koynuma…
Uyuyakalmışım…
Rüyadan uyanır gibi her seferinde sersem sersem dolaşmışım
kalemimin ucunda kelimeler, neresi denk gelirse orayı
karalamışım…
Kâğıda falan da ihtiyacım yokmuş benim, bazen duvarları, bazen
kollarımı, bazen toprağı araç yapmışım…
Ama hep yazmışım sevdamı, hep anlatmışım…
Alkol misali kelimeler, etkisi büyük ruhuma…
Parmaklarımın ucuna geldiklerinde de yüreğimden döküldüklerinde
de damarlarımdan kan olup akar, beni bambaşka biri yaparmış…
Ben üzülürsem onlar ağlarmış, sevinirsem kollarını boynuma
dolarlarmış…
Kelimeler beni sevmiş ben de kelimeleri…
Ama her ilişki biraz arayı hak edermiş…
Bir ara kelimeler küsmüş bana, ben de onlara…
Ama birbirimiz için yaratılmışız aslında…
Uzun bir aradan sonra…
Yine yazacağım burada…
Yine anlatacağım sevdamı…
Sevdalarımı…
Kızgınlıklarımı, kırgınlıklarımı…
Haksızlıklara karşı duracağım yine…
Haklının yanında olacağım haliyle…
Yine ayırmayacağım birbirinden insanları…
Benim için, Ermeni’si de aynı Türk’ü de…
Benim için hep aynı Alevisi, Sünnisi, Çerkezi, Lazı…
Hiç anlamayacağım ırkçı, kafatasçı insanları…
Hep eleştireceğim bir devlet adamıyla, bir peygamberi aynı
kefeye koyup örnekler veren koca koca adamları…
Hep karşısında olacağım din tacirlerinin, dini çıkarlarına alet
edenlerin…
Aynı beden, aynı renk elbiseyi üzerimize oldurmaya çalışanların,
özgürlüklerin önünü açmak yerine tıkayanların, insanları
onlar-bunlar, bizden-sizden diye ayıranların…
Hepimizi bir gruba dâhil etmeye çalışarak, diğer grupları kabul
etmememiz, onlarla çatışma halinde olmamız sağlanarak herkesi
sindirmeye uğraşanların, korkuyla, baskıyla parmaklarını gözümüze
doğrultarak üstümüze gelenlerin…
Hayatımıza müdahale etmeye çalışanların, ne yiyeceğimize, ne
içeceğimize, ne söyleyeceğimize, ne yazacağımıza, kaç çocuk
yapacağımıza, o çocukları nasıl yetiştireceğimize kadar
karışanların…
Onların yandaşlarının, onların karşısında sus pus olup günün
keyfini çıkaranların, aslında çocuklarının geleceğini
düşünmeyenlerin, yalakalığı, adamcı olmayı, birinin karşısında
çıkar uğruna eğilmeyi kendilerine nasıl yakıştırıyorlar bir türlü
anlayamadıklarımın…
Atatürk’ün adını çıkarlarına alet edenlerin, Atatürk sevgisinden
korkanların, onun sözlerini, ilkelerini, düşüncelerini anlamamak
için direnenlerin, önyargıları yosun tutmuşların, bilimden
ürkenlerin, karanlığa yürüyenlerin…
Her türlü haksızlığın…
Karşısında olacağım hep…
Kelimelerimle…
Ve bundan böyle buradayım artık…
Sizlerle…
Ben hoş buldum, yazıyı okuduktan sonra yazma sırası sizde…