Türkan Saylan’a yapılan haksızlıktan
bahseden yazımdan sonra bir çok mail aldım. “Siz de mi türbana
karşısınız?” diye soran. Evet! Ben de kız çocuklarının başının
kapatılmasına karşıyım! Hem de çok! Ama ben yetişkin bir bireyin
başını kapatmasına ya da türban takmasına karşı değilim. Herkes
seçimlerinde özgürdür. Hiç kimse başı açık ya da kapalı diye
yargılanamaz. O onun seçimidir ve herkes kendini en iyi hissettiği
şekilde giyinmelidir ya da yaşamalıdır. Hiç kimseyi inançlarından
ya da seçimlerinden dolayı yargılayamazsınız. Hayat, o kişiye
hediye edilmiştir. Nasıl istiyorsa öyle yaşar. İster başını kapatır
ister açar. Başı kapalı hiç kimseye nefretle bakmadım. Bana bakanı
da görmedim. Birine nefretle bakmıyorsanız o da size nefretle
bakmaz. Ama tabi ki bir kız çocuğunun başının kendi seçimini
yapamayacağı bir yaşta kapatılmasına karşıyım. Hem de
çok... Ama yetişkin bir insan başını
kapatmak istiyorsa, bu bir tek onu ilgilendirir. Ben, özgürlükten
yanayım...
Din, dil, renk ve inanç farklılıkları,
kendimizden farklı olanı yargılama hakkını vermez bize. O zaman ben
de şunu sorarım; madem o senden kötü, o zaman Tanrı onu neden
yarattı? Hangi din kitabında Tanrı’nın insanı dili, dini ya da
rengi yüzünden ya da başı açık ya da kapalı olduğu için, başka bir
insandan ayırdığı yazar? Tek bir Tanrı yok mu? Bütün insanlar bir tek ona dua etmez mi? Ve kim
bir diğerinden üstün olabilir ki?
Belki de hoşgörülü olmayı öğrenmek en büyük
sınavlarımızdan biri bu hayatta. Eğer öyle olmasaydı, bu kadar
faklılık olmazdı dünya üzerinde. Bizler farklılıkları bir çok
alanda çok ilginç bulabiliyor ve onlardan keyif alabiliyorsak,
-mesela müzik gibi- neden inanç meselesi söz konusu olduğunda, bir
türlü kabullenemiyoruz bize benzemeyeni? Bize benzemeyeni neden
kendimizden ayırıyoruz? Oysa ayrılık diye bir şey yok. Sadece
farklılık var!
Diyeceğim şu ki, bırakın herkes kendini
nasıl iyi hissediyorsa öyle yaşasın. Neye inanmak ona iyi
geliyorsa, ona inansın. Seçiminden ve biçiminden dolayı hiç
kimseyle inancı arasına giremezsiniz. Namaz kılan sevap işliyor da
kilisede dua eden günahkar mı? O da aynı Allah’a dua ediyor. O da
aynı senin gibi, dua ediyor...
Sorarım size; Allah müslümanların Allah’ı
da hristiyanların Allah’ı değil mi mesela? Allah başı kapalıyı
seviyor da açığı sevmiyor mu mesela? Allah sizin sandığınız kadar
sevgisiz değil bence..! Ve insanları sizin ayırdığınız kadar
ayırmıyor. Onun adına yaptığınız kavgalarınızın ve savaşlarınızın
da tek sorumlusu sizsiniz. Dolayısıyla, Türk, Kürt, Müslüman,
Ermeni, Hristiyan, Musevi, kim neye inanırsa inansın, kimseye zarar
vermesin yeter. Herkes insandır ve seçimlerinde özgürdür. Türkçe
bir dildir de Kürtçe bir dil değil midir mesela? İngilizce bir dil
değil midir? Ama sonuçta varılan noktada herkes eşittir.
Afrika’da yaşayan da insan, Türkiye’de
yaşayan da insan, İngiltere’de yaşayan da insan. Bir de şurdan bak;
birbirinden farklı milyonlarca insan yaşıyor şu dünyada. Tek tip
insan olsaydı, herkes aynı dili konuşsaydı dünya ne sıkıcı bir yer
olurdu... Herkese saygı duyun lütfen. Sizden faklı olanlardan da
farklı şeyler öğrenin. Sırf sizin gibi giyinmiyor, sizin dilinizi
konuşmuyor ve sizin gibi düşünmüyor diye kimseden nefret
etmeyin.
Evet Türkan Saylan’a haksızlık yapıldı.
Hasta yatağında bir insan bu kadar üzücü bir muameleye maruz
bırakılmamalıydı. Kaldı ki bu insan binlerce kız çocuğumuzun
okumasına sebep olmuş biri. Eğer bu insan türbanlı çocukların
eğitimi için mücadele eden bir insan olsaydı, aynı desteği ona da
verirdim. Çünkü ne olursa olsun
savaşmamız gereken en önemli şeydir cehalet.
Bence siz buralara takılmayın. Yarın bir
hanımefendi de çıksın doğudaki bütün türbanlı kız çocuklarının
okutulması için mücadele etsin. Yanında olun. Ama hepiniz... Yarın
başka bir hanımefendi çıksın sokaklarda büyüyen çocukların
okutulması için mücadele versin. Yanında olun, hepiniz... Siz
mücadelenin ne için yapıldığına takılın. İyi bir amacı mı var? Kötü
bir amacı mı var? Bence sorgulanması gereken tek şey bu!
Neyse...
Antalya’ya gidiyorum bugün. Anneme... Malum
anneler günü. Haftabaşına kadar deniz, güneş, anne, anne yemekleri
vs... Dolayısıyla Pazartesi yazısını
Antalya’da yazacağım. Antalya’dan bildireceğim yaniJ Geçen on beş günü çok yoğun geçirdim ayrıca, biraz
dinlenmek hakkım artık. Bir de insanın kendini en iyi hissettiği
yer, annesinin yanıdır. Ya da benim için öyle...
Bu arada bütün annelerin anneler gününü
kutlarım.
Not: Lactum nişanlanıyor biliyorsunuz. Ne
derler, “Allah tamamına erdirsin” derler di mi? Nikah şahidi olmamı
istemiş Lactum. Tabi ki olurum.
Çiçeğini bana atacağına söz verirsenJ Belki
uğurlu, muğurlu gelir... Eniştemize de selamlar...