Belirtilerinden tedavisine inme
Abone olİnme Nedir diye hiç düşündünüz mü? Nasıl ve hangi şartlarda oluşur. Hangi damar bu konuda duyarlıdır. Ve en önemlisi İnme nedir. İşte tüm bu soruların cevabı haberimizde
İnme beyne kan akımını sağlayan damarlardan birinin aniden
tıkanmasıyla birlikte, beyne giden kan akımının gidişinin
yavaşlaması ya da durması sonucunda meydana geliyor. Anadolu Sağlık
Merkezi ‘nden Doç.Dr.Betül Yalçıner belirtilerinden tedavisine inme
ile ilgili bilgi verdi. İnme, dünyada kalp hastalığı ve kanserden
sonra gelen en önemli ölüm nedenlerinden bir tanesi. ABD’de
dakikada ortalama bir kişi inme geçiriyor; üç dakikada bir kişi de
inme nedeniyle yaşamını yitiriyor. Erişkin nüfusta en önemli
sakatlık nedeni olan inme, bir beyin damar hastalığı. İnme beyne
kan akımını sağlayan damarlardan birinin aniden tıkanmasıyla
birlikte, beyne giden kan akımının gidişinin yavaşlaması ya da
durması sonucunda meydana geliyor. Ayrıca beyin damarlarından
birinin ani şekilde yırtılarak, kanın beyin dokusu içine akması
sonucu da oluşabiliyor ve buna halk arasında beyin kanaması
deniyor. NEDENLERİ NELER? Hipertansiyon, diyabet, kalp
hastalıkları, sigara içimi, yüksek kolesterol ve geçici iskemik
ataklar inmeye neden olan risk faktörleri arasında yer alıyor. İnme
vakaları içinde daha kısıtlı bir yere sahip olan beyin
kanamalarının en önemli nedeni ise kontrol edilemeyen
hipertansiyon. Beynin damarlarındaki baloncuklar, damar yumakları
gibi kalıtsal hastalıklar da beyin kanamalarının nedenleri arasında
yer alıyor. Beynin bir yerinde uzun süre sessiz kalan bu damar
yumakları günün birinde aniden kanayabiliyor. Daha yaygın bir inme
türü olan tıkayıcı inmeler 5 kategoride değerlendirilebiliyor. En
önemli kategoriyi kalp kaynaklı tıkanmalar oluşturuyor. Kalp içinde
oluşabilecek pıhtılar yerinden koparak beyin damarlarını
tıkayabiliyor. Örneğin enfarktüs geçirmiş kalpte, belli bir bölümde
kalp kası fonksiyonunu kaybedebiliyor. Bunun sonucunda kalp etkin
bir şekilde kasılamayacağından orada pıhtı birikebiliyor.
Oluşabilecek bir ritim bozukluğunda bu pıhtı kalpten fırlayıp beyne
gidebiliyor. İkinci önemli kategori, beyni besleyen büyük
damarlarda görülen problemler. Şah damarı denilen karotis ve arka
tarafta da vertebral arterler olarak adlandırılan ve beynin arka
bölgeleri ile beyin sapı ve beyinciği sulayan damarlarda oluşan
sorunlar da inmeye neden oluyor. Üçüncü kategori beynin derin
bölgelerini sulayan küçük damarlarda yaşanan sorunlar. Örneğin
diyabet, yüksek kolesterol ve hipertansiyon gibi damar yatağını
bozan kronik hastalıklar buna yol açabiliyor. Büyük bir damar yavaş
yavaş tıkanırsa, sağlam kalan damarlar tıkanan damarın alanını da
beslemeye başlıyor ama küçük damarlarda bu gerçekleşmiyor.
Dolayısıyla küçük damarların ani tıkanmasıyla besledikleri bölge
tamamen kansız kalabiliyor. Bunun nedeni, hipertansiyonun yıllar
boyunca uç damarlarda yaptığı olumsuz ve tahrip edici etkiler.
Dördüncü kategori ise ender görülen nedenlerden oluşuyor. Bu
gruptaki hastalar iyice incelendiğinde kalıtımsal hastalıklar,
romatizmal hastalıkların bir parçası şeklinde oluşan damar
problemleri veya kanın pıhtılaşması ile ilgili hematolojik
problemler bulunabiliyor. Bunun yanında büyük damarların aniden
yırtıldığı diseksiyonlar da bu gurupta değerlendirilebiliyor.
Diseksiyonlar genç yaş grubunda önemli bir inme nedenini
oluşturuyor. İnme, yaşlılık hastalığı olarak algılanmamalı. Bu
hastalık çocukluk çağında da görülebiliyor. Diseksiyonlar, çocukluk
çağı inmelerinin önemli nedenlerinden. Doğumda bile ortaya
çıkabiliyor. Son grubu ise nedeni bilinmeyen inmeler oluşturuyor.
Bu grup, tıkayıcı inmeler içinde yüzde 10-30 kadar bir yer tutuyor.
TANI NASIL KONUYOR? Tanı klinik bulguların değerlendirilmesi ve BT,
MR gibi görüntüleme yöntemleri ile beyindeki kanamanın veya kansız
kaldığı için doku zedelenmesi oluşmuş olan bölgenin görülmesi ile
konuyor. Buna ilaveten DUS (Doppler ultrasonografi), BTA (BT
anjiyografi), MRA (MR anjiyografi) DSA (dijital subtraksiyon
anjiyografi) gibi yöntemlerle de boyun ve beyin damarlarının
ayrıntılı görüntülenmesi mümkün oluyor. Ekokardiyografi ve Holter
incelemeleri de kalp kaynaklı pıhtıların araştırılmasında önemli
ölçüde yardımcı inceleme yöntemleri. Klinik tablonun gerektirdiği
sınırlar içinde ayrıntılandırılarak yapılması gereken laboratuvar
incelemeleri de tanıyı desteklemek amacıyla kullanılıyor. NASIL
TEDAVİ EDİLİYOR? İnme tedavisi ile ilgili en heyecan verici gelişme
ilk 3 saat içinde hastaneye başvuran hastalara, hastanın klinik
tablosu ve tıbbi durumu uygunsa damar açıcı tedavinin yapılabilir
olması. Bu tedavinin mutlaka uygun koşulları sağlayabilen
merkezlerde ve eğitimli bir inme ekibinin kontrolünde yapılması
gerekiyor. Hastaların ve yakınlarının inme belirtilerini
tanıyabilme ve böyle bir durumda hiç vakit kaybetmeden uygun bir
tedavi kurumuna ulaşabilmeleri, damar açıcı tedavi şansını
kullanabilmeleri açısından belirleyici öneme sahip. Bu uygulama
dışında, klasik olarak, inme tedavisi ‘medikal tedavi’ ve
‘rehabilitasyon’ başlıkları altında toplanıyor. Medikal tedavi, hiç
inme geçirmemiş, ancak risk faktörlerini taşıyan kişilere yönelik,
inmenin oluşmasını önlemek üzere risk faktörlerini azaltmayı
hedefleyen birincil korunma tedavisi ve inme geçirmiş kimselerde de
sebebin tesbit edilerek ortadan kaldırılması ya da riskin
düşürülmesini hedefleyen ikincil korunma tedavisi olarak
değerlendirilebilir. İkincil koruma tedavisinde , daha çok inmenin
tekrarı önlenmeye çalışılıyor. Kan sulandırıcı denilen ilaçlar
kullanılıyor. İnmenin nedeni kalpteki bir pıhtı ise, pıhtı
oluşumunu engelleyici ilaçlar veriliyor, diyabet ya da
hipertansiyon varsa tedavi ediliyor, kan yağları düşürülmeye
çalışılıyor. Kan yağlarının kontrol edilmesiyle birlikte inme
riskinde yüzde 47 ile yüzde 23 arasında azalma gözleniyor. Medikal
tedavi ile birlikte düşünülmesi gereken bir diğer tedavi de
cerrahi/girişimsel tedavi yöntemleri. DUS veya BTA/MR A/DSA ile
yapılan incelemeler sonucu damarda yüzde 70’in üzerinde darlık
tespit edilirse, enderektomi, yani tıkanmış olan damarın açılıp,
bozuk doku alındıktan sonra tekrar kapatılması işlemi
yapılabiliyor. Yine büyük damar tıkanmalarında uygulanan bir başka
yeni yöntem de, kalpte olduğu gibi kasıktan kateter yardımıyla
damar içine girilerek stent konulması ile damarın açılması işlemi.
Enderektomi veya stent uygulması henüz pıhtı atmamış ama tıkanma
riski olan damarlarda da uygulanabiliyor, bu arada kan sulandırıcı
ilaçlara devam edilmesi gerekiyor. İnme geçiren hastaların
kaybettikleri fonksiyonlarına yeniden kavuşmaları ve kalan
fonksiyonlarını en iyi şekilde kullanabilmeleri için mutlaka
rehabilitasyona gereksinimleri oluyor. İnme geçiren her üç hastadan
biri buna ihtiyaç duyuyor ve akut dönem geçirildikten sonra
rehabilitasyon ekibi devreye giriyor. Fizik Tedavi ve
Rehabiliytasyon uzmanı, fizyoterapist ve rehabilitasyon
hemşiresinden oluşan rehabilitasyon ekibine zaman zaman nörolog,
psikiyatrist veya psikolog, gerekirse beyin cerrahı katılıyor.
İdeal bir rehabilitasyon ekibinde konuşma terapisti ve iş uğraşı
terapistinin de yer alması gerekiyor. İnmede rehabilitasyona ne
kadar erken başlanırsa hastanın fonksiyonel kayıpları o oranda
azalıyor ve kaybolan fonksiyonların geri dönüşümü ise daha fazla
oluyor. Korunmak için: İnmeden korunmak için uygulanacak reçete
kalp sağlığını koruyucu önlemlerle eşdeğer. Tansiyonunuzu ve kan
yağlarınızı düşük tutmalısınız. Diyabet hastasıysanız şekerinizi
kontrol altında tutmalısınız. Egzersiz yapmaya dikkat etmelisiniz.
Bilinen başka risk faktörleri varsa, mesela kalbinizde bir ritim
bozukluğu söz konusuysa tedavi ettirmelisiniz. Sigara ve alkolden
de uzak durmalısınız. BELİRTİLERİ NELER? Beyinde meydana gelen
hasarın yerine ve büyüklüğüne göre inmenin belirtileri de
değişebiliyor. İnme beynin hangi alanını tuttuysa, problemler
vücudun o bölüm tarafından yönetilen kısımlarında görülüyor.
Vücudun yarısında uyuşukluk, kuvvetsizlik, konuşma, görme
bozuklukları, dengesizlik, bilinç değişiklikleri bu belirtilerden
bazılarını oluşturuyor. Sağ beyin yarıküresi etkilendiğinde
hastalar mekanı algılamada, giyinip soyunma gibi eskiden kolaylıkla
yapabildikleri günlük yaşam aktivitelerinde güçlük çekmeye
başlıyorlar. Bazen hastalar, hastalıklarını inkar edebiliyor.
Bellek problemleri görülebiliyor. Sol beyin yarıküresi
etkilendiğinde konuşulan lisanı anlayamama ve/veya konuşamama
tarzında dil problemleri ve bellek bozuklukları ortaya çıkıyor. Bu
durum hastalar için baş edilmesi güç bir sorun. Beyincik
etkilendiğinde denge ve koordinasyon güçlükleri ortaya çıkar. Baş
dönmesi, bulantı, kusma görülüyor. Beyinsapını etkileyen bir inme
atağında, vücudun hem sağ hem sol tarafını etkileyen felçler,
solunum yutma gibi işlevlerin kaybı ile hayatı tehdit eden durumlar
oluşuyor.