Belgeleriyle Osmanlı hoşgörüsü
Abone olErmeniler'i eleştiren kesimlerin referans noktası Osmanlı. Oysa padişahlar bakın neler yapmış?
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, yaklaşık 600 yıl 3
kıtada çeşitli milletlerden insanları barış içinde bir arada tutan
Osmanlı hoşgörüsü ve adaletinin belgelere yansıyan örneklerini,
''Gökkubbe Altında Birlikte Yaşamak'' adlı kitapta topladı.
Kitapta yer alan belgelere göre, Batılıların ''Muhteşem Süleyman''
olarak tanıdıkları Kanuni Sultan Süleyman, 1560'da beylerine, ''Her
türlü vergiyi sadece kanunlar çerçevesinde toplattırasın. Hiçbir
kimseye fazladan bir akça dahi aldırtmayasın'' emrini verirken, 2.
Abdülhamid, 1894'te binlerce kilometre uzaklıktaki Amerika'da orman
yangınlarından zarar görenlere 300 lira yardım gönderdi. Abdülaziz,
Sivas'tan Rusya'ya göç eden 30 kadar Rum ailenin tekrar Osmanlı
devletine dönmek istemeleri üzerine yol masraflarının karşılanması
için emir verirken, Genç Sancağının Akçasırt Köyünden 13 Ermeni
eşkıya, pişmanlıklarından dolayı 2. Abdülhamit tarafından
affedilerek iskan edildi.
FATİH'İN HOŞGÖRÜSÜ...
Batılılara Osmanlı hoşgörüsünü ilk tanıtan padişahlardan Fatih
Sultan Mehmet, 4 Nisan 1478 tarihli Bosna ruhbanlarının dini
hayatlarını serbestçe sürdürebilmeleri hakkındaki fermanında şöyle
seslendi: ''Ben ki, Sultan Mehmed Hanım... İhsan edip Bosna
rahiplerine buyurdum ki; Kiliselerinizde korkusuzca ibadet ve
memleketimizde korkusuzca ikamet edin. Ne vezirlerimden ne de
halkımdan kimse bunları incitmesin ve rencide etmesin. Allah'a,
Peygamber'e, Kur'an'a ve kuşandığım kılıca yemin olsun ki, canları,
malları ve kiliseleri bana itaat ettikleri sürece güvencem
altındadır.'' Fatih Sultan Mehmed, Kudüs ruhbanlarının dini
hayatlarını serbestçe sürdürebilmeleri hakkındaki 29 Eylül 1458
tarihli fermanında da şöyle emir verdi: ''Makamıma gelip yüz
sürerek ellerinde mevcut olan Hz. Peygamber ve Hz. Ömer'den bu yana
Kudüs-ü Şerif'teki Hz. İsa'nın doğduğu Beytüllahm Kilisesi, Kamame
Kilisesi v.b. kutsal mekanlar ile ilgili sahip oldukları hak ve
imtiyazları yeniden talep eden Kudüs Rum patriği Atnasyos ve
ruhbanlarına aynı imtiyazları verdim. Bunları kimse rencide
etmesin. Kim ki, bu hükmün feshini murad ederse Allah'ın ve
Resulünün hışmına uğrasın.''
''KİMSEDEN FAZLA VERGİ ALINMASIN''
Kanuni Sultan Süleyman ise 16 Ağustos 1560 tarihli fermanında,
halktan fazla vergi toplanmamasını istedi. Kanuni'nin fermanı
şöyle: ''Semendire Beyine hüküm ki, Huzur içinde yaşayan halkımdan
hiç kimseye hiç bir zaman zulmedilmesine rızam yoktur. Vergi
toplama görevinde bulunanların kanuna aykırı olarak halktan fazla
akça aldıklarını işittim ve buyurdum ki; Her türlü vergiyi sadece
kanunlar çerçevesinde toplattırasın. Hiçbir kimseye fazladan bir
akça dahi aldırtmayasın. Dinlemeyenleri yazıp bildiresin...''
YORTU GÜNÜNE RASTLAYAN PAZARIN KALDIRILMASI Abdülmecid, 30 Mart
1847 tarihli fermanında halkın rahatça ibadet edebilmesi için yortu
gününe rastlayan pazarın başka günlere alınması için emir verdi.
Abdülmecid fermanında, ''Yenişehir-i Fener'de öteden beri her hafta
pazar, çarşamba ve cuma günleri kurulan pazarın, pazar günleri
halkın yortu gününe rastlaması sebebiyle sadece çarşamba ve cuma
günleri kurulması ve Defterhane-i Amire'deki kaydının da
değiştirilmesi hususu emrim olmuştur'' dedi. 2. Abdülhamit ise
1895'te maddi sıkıntı içinde bulunan Ermeni Katolik Patrikhanesi'ne
yardım yapılması için emir verirken, 3. Selim, çıkardığı fermanla
İstanbul'da yaşayan Ermeni ve Rumların evlilikleri sırasında
kanunsuz vergi alınmamasını istedi. 3. Selim, 14 Aralık 1793
tarihli fermanında, şöyle dedi: ''İstanbul ve civarında oturan Rum
ve Ermenilerin evlilikleri esnasında resmi vergi ve harçlardan
başka kanunlara aykırı yollardan akça talebiyle rencide
edilmemelerine ve fakir halkın himayesine dikkat etmeniz hususunda
fermanım sadır olmuştur. Buyurdum ki, emrime uyma konusunda son
derece hassas ve dikkatli olasınız ve aksine hareket etmekten
sakınasınız.'' Sultan 5. Mehmed Reşat da, 1914 tarihli yazısında,
''Beykoz'a bağlı Polonezköyü'nde Bezm'i Alem Valide Sultan Vakfı'na
ait arsa üzerine okul, kilise ve çan kulesinin yapılmasına izin
verdiğini'' bildirdi.
OSMANLI HOŞGÖRÜSÜNE SIĞINANLAR...
Osmanlı padişahları, topraklarına sığınan yabancılara da büyük
hoşgörü ile yaklaştı. Sultan Abdülaziz, Horasan Hükümdarı'nın
ilticasına ilişkin 1861 tarihli Erzurum Valisi'ne gönderdiği emirde
şöyle dedi: ''Horasan hükümdarı iken otuz sene önce İran devleti
tarafından Tebriz'e sürülen Muhammed Han, Osmanlı devletine
sığınmak maksadıyla İstanbul'a gelmek üzere yola çıkmıştır. Bu gibi
devlet adamlarına ikram ve ihsanda bulunmak yakışık alacağından
kendisine en güzel şekilde yardımda bulunulması uygun olacağı
görüşündeyim.'' Abdülaziz de 5 Eylül 1865 tarihli emrinde,
''Sivas'tan Rusya'ya göç eden 30 kadar Rum ailenin, tekrar Osmanlı
devletine sığınmak istemeleri ancak maddi imkana sahip olmadıkları
için kendilerine yol masrafı olarak Tiflis'teki Osmanlı devleti
temsilcisi aracılığıyla ihtiyaçları olan paranın verilmesi''ni
istedi.
İSPANYA VE PORTEKİZ'DEN KOVULANLAR...
Kitapta, İspanya ve Portekiz'den kovularak Osmanlı hoşgörüsüne
sığınan Yahudilerin tahrir kayıtları da bulunuyor. 1519 tarihli
tahrir kayıtlarında İspanya ve Portekiz'den kovulmalarıyla Osmanlı
devletine iltica edip Edirne'ye yerleştirilen Katalan cemaatine ait
29 hane, Portekiz cemaatine ait 45 hane, Alman cemaatine ait 8
hane, İspanya cemaatine ait 42 hane, Bolye mahallesinden 33 hane
ile Gerur cemaatinden haneler ile aile reislerinin isimlerine yer
veriliyor.
ERMENİLERE GÖSTERİLEN HOŞGÖRÜ...
Paris'te A. Amadonu, Liyon Hıraçya, K. Mıhitarof, A. Kirkoryaniç,
K. Milenyan, Y. Masisyan ve Ş. Kananyan adlı Ermeni komite
reisleri, Osmanlı Sarayı'na gönderdikleri 1898 tarihli mektupta,
yaptıklarından pişmanlıklarını şöyle dile getirdi: ''Bizler Ermeni
milleti olarak, Osmanlı padişahlarının diğer tebaaya olduğu gibi
Ermenilere de pek çok lütuf ve ihsanda bulunduklarına şahidiz.
Zaten İslam ve Ermeni milletleri arasında eskiden beri dostluk
münasebetleri mevcuttur. Bazı bozguncuların yalan sözlerine rağmen
biz Osmanlı devletinin hizmetinde sadıkane çalışmaktan geri
durmayacağız. Zira Osmanlı uyruğunda olmak, bizim için bir iftihar
vesilesidir.'' Öte yandan 2. Abdülhamit, 1904 yılında Ermenilere
gösterilen hoşgörünün bir örneğini daha sergiledi. Muş'un Akçasırt
köyünden evlerini yakarak dağa çıkan 13 Ermeni pişmanlıkları
dolayısıyla 2. Abdülhamit tarafından affedilerek iskan edildi.
FELAKET YAŞAYAN ÜLKELERE YARDIMLAR
Osmanlının hoşgörüsü, başka kıtalara da uzandı. 2. Abdülhamid, 18
Eylül 1894 tarihinde binlerce kilometre uzaklıktaki Amerika'da
orman yangınlarından zarar görenlere 300 lira yardım gönderdi.
Osmanlının bu yardımına karşılık, Washington Sefareti bir yazıyla
teşekkürlerini bildirirken, bütün Amerikan gazeteleri de bu
yardımdan övgü ile bahsetti. Abdülmecid, 1847'de İrlanda'da meydana
gelen büyük kıtlık nedeniyle bu ülkeye cömert bir yardım yaparak
diğer Avrupa devletlerine örnek olurken, 2. Abdülhamit 1900 yılında
Hindistan'da kıtlık çeken halka Bağdat ve Basra'dan yeterli
miktarda zahire satın alınarak gönderilmesi için talimat verdi.
''BİRLİKTE YAŞAMAK''
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç. Dr. Yusuf Sarınay,
kitaba ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlı
Devleti'nin yaklaşık 600 yıllık bir dönemde bünyesinde farklı din,
millet, mezhep ve kültüre sahip bir insan topluluğunu adil bir
yönetim anlayışıyla barış içinde yönetme kabiliyetini gösterdiğini
söyledi. Osmanlı devletinin bu adil yönetimi sayesinde birbirinden
çok farklı özelliklere sahip insanların, kendi dil, din ve
kültürlerini serbestçe yaşayabildiklerini kaydeden Sarınay, şunları
kaydetti: ''Bunun adı günümüz diliyle 'birlikte yaşamak'tır.
Birlikte yaşamak demek, çok kültürlülük içinde birbirlerine hoşgörü
gösterebilmesidir. Bugünün dünyasının temel sorunu olan bu konuda
Osmanlı Devleti zengin bir tecrübeye sahiptir. İşte bu tecrübe,
Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığında belgeler ışığında hazırlanan
'Gökkubbe Altında Birlikte Yaşamak' isimli kitapla ortaya
konulmaktadır.'' dedi.