Belge, spor yazarlarına sahip çıktı
Abone olBelge, "Spor yazarlarının bildikleri yazmadıklarının 10 katı" sözleriyle ilginç bir açıklamada bulundu.
Onur Belge ile Milli Takımın durumunu, Alpay olayını,
sporcuların ardındaki güçleri ve spor yazarlarını konuştuk.
Öncelikle isterseniz Türk futbolunun genel değerlendirmesiyle
başlayalım. Nasıl görüyorsunuz Türk futbolunu? Onur Belge: Türk
futbolunu iki türlü değerlendirmek lazım. Birincisi uluslararası
piyasada, ikinci olarak da içeride. Birilerinin bize bakmasıyla
bizim kendimize bakmamız, dünyanın kendisine bakmasıyla bizim
dünyaya bakmamız arasında büyük fark var. Uluslararası
standartların bazen çok üzerine çıkıyoruz, öteye geçiyoruz, bazen
de redediyoruz ve onları hiç kabul etmiyoruz. İşte o reddetmeler
öyle çarpık oluyor ki, öyle farklı algılanıyor ki dış dünyada
Avrupa Birliği'ne girme konusundaki zorlanmalar da buradan
kaynaklanıyor. Halk arasında bir söylem vardır, "Burası Türkiye"
diye. Yok öyle... Halen sokak futbolu oynuyoruz. Sokak futbolu
dünya futbolu ile aramızdaki farkı ve üstünlüğü yansıtıyor takım
oyununa uyarlayabilirsek. Ama uyarlayamadığımız zaman da
İngiltere'ye hala gol bile atamıyoruz. Neden? Duygusallık rol
oynuyor, adam seçme ve kayırma rol oynuyor ve aslında çok daha
ileri gidebilecekken sürekli Türk futbolu dizginlenir durumda
oluyor. Bu takımlar düzeyinde de milli takımlar düzeyinde de böyle.
Kısaca kapasitemiz şu anda bulunduğumuz yerden yüksek, ama
gerçekler de bunu göstermeyecek kadar gizli. Profesyonellikte mi
sorunlar yaşanıyor? Onur Belge: Hayır. Düşünce yapısında, genel
seçimde sorun. Yani işyerlerinde de durum böyle. İşin tepesinde ya
da kritik noktalarda elbette yetenekli insanlar da var ama bazı
noktalarda dost, akraba, evlat oluyor. O işin gerçek sahipleri,
gerçek otoriteler ve yetişmiş kişiler ikinci plana itiliyor.
Ülkenin geleneksel yapısı böyle diye düşünüyorum. Futbolda da
böyle. Bakıyorsunuz çok daha iyi futbolcular geri planda tutuluyor,
daha destekli, arkası olan, başkandan, yöneticilerden, teknik
adamlara kadar etkili çevreye sahip olan futbolcular ön plana
çıkarılıyor. İyileri de var tabi ama özellikle gençlerin sahne
alışında çok geç kalıyoruz ve olmamız gereken yerlere varamıyoruz
ya da orada değiliz. Hak edenlerin hak ettiği yerde olmamasını
Milli Takım için mi söylüyorsunuz yoksa kulüpler için de bu geçerli
mi? Onur Belge: Milli Takım gündemde olduğu için milli takım için
konuşalım. Şu anda Türkiye'nin elinde 3 tane milli takım
çıkarabilecek kapasite var. Türk futbolu bu noktaya geldi. Üstelik
bunu 300-400 bin futbolcuyla yapıyoruz. Bu rakamlar Almanya'da veya
Fransa'da 15-17 milyonlarla ifade ediliyor. Bu kadar az sporcudan
bu kadar çok seçim yapmakla, çok sporcudan seçim yapmasına bakın.
Bu büyük bir çelişki. Sporcu sayımız 1-2 milyona çıktığında milli
takıma çok çok iyi futbolcular katılacaktır. Bakın elimizde
yıpranan bir kadro var. Hala kadronun yıprandığını gördüğümüz halde
değiştiremiyoruz. Oysa değişimi zamanında yapmak, daima enerjik ve
çabuk futbol sağladı. Bunu da dünya üçüncülüğümüzle yaşadık. Olaya
bir başka boyutta bakmak gerekiyor. Bu futbolcular kim diye bakmak
lazım. Çünkü isimler üzerine gittiğimizde bazılarının inanılmaz
korunma altına alındığını görüyorsunuz. Oysa gerçek başarıları öyle
değil, kendimizi aldatıyoruz, bu sonuçlar ortaya çıkıyor. Kim
bunlar; geçmişteki başarılarını kimse inkar etmiyor, Hakan
Şükür'ün, Bülent Korkmaz'ın, Tugay Kerimoğlu'nun. Ama artık o tempo
kalmadı onlarda. Futbolun temposu çok yükseldi. Bir orta saha
düşünün. Genç Emre tamam, çok yetenekli ama fizik gücünü
koyabilecek bir futbolcu değil. Onun yanına yine fizik gücü
yetersiz, çok ağır Tugay'ı ve Sergen'i koy. Orta sahayı böyle
koyduğunuzda onların arkasında da Bülent Korkmaz var. Bülent
Korkmaz'la her bire bir kalan İngiliz futbolcusu aldı topu gitti.
Böyle şey olmaz. Kapalı defanslar içinde kapalı savunma oynadığımız
zaman nokta savunmada Bülent Korkmaz iyi ama tek tek de bizim
ihtiyacımız var, çünkü yaratıcı futbol oynuyoruz. Top yapacak
aradaki adam. Ne oluyor böyle olunca? Alpay'da kötü görünüyor,
gerçi Alpay'ın da çok iyi olmadığı bir gerçek ama yandaki Fatih ve
İbrahim kötü görünüyor. O zaman başka bir şey ortaya çıkıyor. Sonuç
olarak milli takımın gençleştirilmesi gerektiği ortaya çıkıyor?
Onur Belge: Evet bu gençleştirme birden bire yapılmaz ama bu zaten
yapılmıştı. Neden geri dönüldü anlamadım. Ogün ve Abdullah Türk
futboluna uzun yıllar büyük hizmet ettiler. Milli takımdan
çıkarılışları büyük tepkilere neden oldu. Ama ilk vites
değiştirmeyi o düşünce gerçekleştirdi. O zaman vakti geldiğinde o
arkadaşlarımızı da yıpratmadan, yuhalatmadan, protesto ettirmeden
yavaş yavaş geriye almayı bilmek gerekir. Neden bu hamleden geri
dönüldü? Kamuoyu baskısının etkisi bu hamleden geri dönülmesinde
etkili mi? Onur Belge: "Spor yazarları etkili mi?" diyorsunuz ama
ben Şenol Güneş'in yüzüne de söyledim. Yazılarımda da yazdım. Artık
Serhat'ın, İlhan'ın, Bursasporlu Okan Yüksel'in santrofor oynaması
gerektiğini söyledim. Santroforla özellikle İngilizlerin arasına
girerek, oynanmasını söyledim. Ama ne Serhat ne de Okan Yüksel
kadroda değildi. Sizce bazı doğruları uygulamakta teknik adamlar
neden yetersiz kalıyor? Onur Belge: Gidişat durdu ve şimdi öyle
kritik bir noktaya geldik ki, İngiltere'yi yenersek finallere
direkt gidiyoruz. O zaman teknik direktör eleştirileri göz önüne
alamadı. Yalnızca spor yazarları, futbol yorumcularından söz
etmiyorum, çünkü işin arkasında çok derin menajerlik sistemleri
var. Büyük paralar kazanıyorlar. Büyük sponsorları var
futbolcuların. Dolayısıyla menajerler de haklı, kendi
futbolcularının oynamasını istiyorlar. Sponsor firma oyuncunun
milli takımda oynamasını istiyor. Ama doğruyu seçecek olan kim?
Teknik adam o futbolcuyu seçmediği ve maçı kaybettiği takdirde ağır
bir şekilde eleştirileceğini biliyor. O da ister istemez etki
altında kalıyor. Bunun adına spor yazarı demeyelim, genel bir baskı
diyelim. Tabii bu durumda teknik adam ne yapacak kendine ara bir
yol bulacak. Futbolcular arasında metrelerle ölçülecek bir fark
yok. Ama işin sonunda onların birkaç tanesi biraraya geldiğinde
böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Günümüz futbolunda belki Sergen
gibi çok yetenekli bir futbolcunun koşmamasına tahammül
edebilirsiniz ama bu sayı 2-3-4 olunca İngiltere gibi bir takım
sizi fizik gücüyle etkisiz hale getirir. Spor yazarları
yazılarından dolayı çok sık eleştirilir hale geldi? Spor
yazarlarının daha dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyor musunuz?
Onur Belge: Spor yazarlarının çok dikkatli olduğunu düşünüyorum.
Alpay'ın, İngiltere'deki maçtan sonra İlker Yasin'e 'şerefsiz'
dediği 2-3 ay saklandı. Yazmadık. Orada mesele büyütülebilirdi.
Spor yazarlarının bildikleri yazmadıklarının 10 katı. Oto
kontrollerini yapıyorlar. Basit bir örnek vereyim, isim vermeden:
Hakan Şükür'ün geçen haftaki Ümit Karan'la olan tartışmasını
biliyorsunuz. Hakan Şükür, daha önce söylediğim gibi çok korunan
futbolculardan biri. Onu haklı çıkarmak için milli takımın çok
önemli bir sorumlusu, Ümit Karan'la söyleşiyi yayınlayan NTV'ye
diyor ki, "Nasıl yayınlarsınız bunu, siz vatan hainisiniz". Fuat
Akdağ da, "Gazetelerde yer aldı. Vatan gazetesinde manşet oldu. Ben
gazetede çıkınca verdim gitti" diyor. Cevap, basın özgürlüğünün ve
spor yazarlarına yapılan saldırının ne boyutlarda ve haksız
olduğunu anlatıyor. Dikkat edin aynen şöyle diyor milli takım
sorumlusu, "O gazetede çıkması önemli değildi. Eğer sen ağzından
televizyonda vermeseydin, biz yalanlayacaktık olacaktı bitecekti."
Bu olur mu? Kimi kandırıyoruz. Türkiye'de, teknik adamlar,
yöneticiler ve futbolcular hem yapıyorlar, hem söylüyorlar, biz
yazdığımız zaman da, "basın yalan yazıyor" diyorlar. Onların hepsi
yalancı. Özellikle transfer haberlerinde hepsi yalanlanır sonra
bakarsınız bu transfer görüşmelerinin büyük bölümü doğru çıkar.
Bunun çözümü ne olmalı? Onur Belge: Bunun çözümü, ülkece "Burası
Türkiye" düşüncesinden vazgeçeceğiz. İkincisi, popülizme prim
tanımayacağız. Yani bizim spor yazarlığı içinde bulunan,
yuvalanmış, asla spor yazarı olmayan, patron, müdür desteğiyle
gelmiş çeşitli insanlar var. Ve bizim haklarımızı ve imkanlarımızı
bizden iyi kullanıp, bizim düşmanlığımızı yapıyorlar. Önce bunlara
karşı spor yazarlarının el ele vermesi gerekiyor. TSYD bunun için
var. Biriyle mahkemelik olduk. Maskelerini düşüreceğiz. Devam
ederlerse, ne bizim tribüne girerler, ne bizim bulunduğumuz yere
gelebilirler. Giderler o patronlarla localarda otururlar. Milli
takımın İngiltere maçında Alpay'la Beckham arasında yaşananlar
ekranlara yansıdı. Şimdi İngiltere'de Alpay'a büyük tepki var. Siz
tüm yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Onur Belge: Alpay hiç
doğru davranmadı. Takımında oynamadığı halde Alpay'ı milli takıma
faydalı diye ikinci yılında sarıp sarmaladık. Herkes Alpay'ı
savundu. Ama seni eleştiriyor diye İlker Yasin'e "Bu nasıl
eleştiri, bunlar şerefsizler" diye konuşması doğru mu? Kendi
internet sayfasında belgeli. Ben yapmadım diyemez. "Paralarını ben
verseydim" diyor. Ben biliyorum Akmerkez'deki telefoncudan
kaçtığını, iki tane telefonun parasını yıllarca vermediğini, araya
da bizim Cihan Oskay'ın girdiğini. Herkes Alpay'ın para konusunda
ne durumda olduğunu biliyor. Bizi konuşturuyor 'satılık kalemler'
diyerek. Çok ayıp. Elbette herkes iyi de kötü de eleştirecek. Hiç
doğru değil, hiç yakıştıramadım doğrusu. Takımı bu duruma
getirdikten sonra derhal susması gerekiyordu, "iyi oynayamadık,
pardon" demesi gerekiyordu. Biz onu İngiltere'ye kavga çıkarsın
diye değil, İngiltere ile aramızda köprü oluştursun diye gönderdik
halk olarak. Orada oynayamamanın faturasını Türk halkına
çıkarmasının alemi yok. Her geçen gün biraz daha İngiltere ile
aramızda sorun oluyor. Alpay'la Beckham arasındaki olayları nasıl
değerlendiriyorsunuz? Onur Belge: Ben İngiltere'de kaldım. Irkçılık
büyük suçtur. Alpay suçunu kabul etmeli. Alpay tabiki gencimiz,
evladımız ama onun da kendi kapısının önünü temizlemesi lazım.
"Nerde yanlış yaptım?" demesi lazım. Ve ilk kez burada söylüyorum.
Alpay'ın derhal milli takım kadrosundan çıkarılması gerekir.
Letonya maçının sağlığı için derhal yapılması gereken budur.
Olaylara artık duygusal değil, objektif bakmamız ama vefa duygusunu
da asla bir kenara bırakmamamız gerekiyor. Türkiye-İngiltere
maçından sonra çok konuşulan bir isim de Sergen. Sergen, ilk yarıda
mı ikinci yarıda mı oynamalıydı sorusu çok tartışıldı. Sizin
görüşünüz nedir? Onur Belge: Bir futbolcunun yürüse dahi, 90 dakika
içinde ne zaman kuvvetini toplayacağını ancak o futbolcu bilir.
Maçtan önce yaptığım açıklamalarda ben de Sergen'in ilk 11'de
başlamaması gerektiğini söyledim. Bunu söyleyen ben, Sergen
hayranıyım. Ama böyle bir maça Sergen'le başlayamazsınız. Çünkü o
ana kadar kadroda hiç yok. Diğer futbolcuların psikolojisini
düşünün. "Ben oynadım oynadım şimdi başarıyı Sergen'e mal
edecekler" diye futbolcuların içinden geçer. Hatta Sergen'ın milli
takıma alınması da doğru değildi. Letonya maçı için düşünceleriniz
neler? Onur Belge: Letonya'ya dikkat etmek gerekiyor. Normal oyunu
oynadığımızda Slovakya'yı iki maçta da nasıl geçtiysek, Letonya'yı
da öyle geçeriz. Bizim teknik kapasitemiz böyle takımları geçmek
için son derece müsait. Ancak İngiltere maçındaki hataları
tekrarlarsak, sadece koşarak ve fizik güçleriyle başımıza dert
açabilirler. Onların kalıp oyununa, orta alanda savunma göbeğini
iyi bölerek karşılık verirsek, yetenekli futbolcularımızla birden
fazla gol atarız. Bu takımlar bize dert olmaması gerekirken,
küçümsememiz yüzünden başımıza dert oluyor. Ve dikkat edilmesi
gereken bir konu da o tarihte Letonya soğuk olacak. Futbolcuların
adapte olması için maçtan önce takımın soğuk bir ülkede maç yapması
gerekiyor. Portekiz yolu bize açık. Kaynak : Mynet