Beldeki yağlardan kurtulma yolları
Abone olBel çevrem kalınlaştı... Kilo veriyorum ama göbeğim gitmiyor... Siz de bu dertlerden mustaripseniz dikkat! Beldeki yağlar hastalıkların habercisi de olabilir.
Kıyafetlerden taşan yağlar pekçoklarımızın kabusudur... Fiziksel görüntüyü dert edinin fakat bel çevresindeki bu yağların çeşitli hastalıklara davetiye çıkardığını da unutmayın. Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın Selçuk, bel çevresi yağlanması hakkında bilgi verdi.
“Bel çevrem kalınlaştı, göbeğim yağlandı, kilo veriyorum fakat göbeğim hiç gitmiyor”... gibi cümleler kilo sorunu olan- olmayan herkesin yaşadığı ve şikâyet ettiği dönemlerde dilden düşmeyen cümlelerdir. Kalıcı tedavinin diyet tedavisi olduğu kabul edilmesi gereken bu tip yağlanma, aslında birçok kronik hastalığın oluşmasında etkin bir rol oynamaktadır.
BELDEKİ YAĞLAR KRONİK HASTALIKLARIN HABERCİSİ
Ayrıntılı vücut analizi bel çevresi yağ dağılımı ve miktarı hakkında 1 dakikada bilgi verir. Yapılan ölçümler sonucunda kişinin genel yağ yüzdesi, yağ kütlesi, bölgesel olarak yağ ve kasın dağılımı, bel kalça oranı baz alınarak yağlanmayı azaltacak diyet planlanır.
Özellikle metabolik sendrom, dislipidemi, kardiyovasküler hastalıklar ve tip 2 diyabetin sık gözlendiği bu kişilerde bu yağlanmayı azaltmak için doktor ve diyetisyen kontrolü şarttır. Çünkü bu kişilerde oluşan hormon bozukluklarında ilaç tedavisi gerekebilir. Diyet tedavisi bel çevresi yağlanmasını azaltır bu rahatsızlıkların oluşum riskini ortadan kaldırır.
1. ADIM: Bel çevresi yağlanmasının nedenini araştırmak
- Vücutta yağlanma oranının yüksek olması sağlık problemlerinin var olmasında tek başına bir indikatör değildir. Fakat abdominal yağlanma olarak tanımladığımız bel çevresi yağlanmasının oluşmasında altta insülin direnci, kortizol fazlalığı, hipotiroidi, Cushing ( böbrek üstü hormonların fazla çalışması ) gibi sağlık sorunlarının olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
- Yağlanma sebeplerinden bir diğeri de gıda alımında dengesiz tüketimdir.
- Menopoz dönemi de yağlanmanın vücutta fizyolojik olarak arttığı ve tetiklediği bir dönemdir.
- Hareketsizlik ve buna bağlı enerji harcamada azalma.
- Fazla alkol tüketimi de bel çevresi yağlanmayı artırmaktadır.
- Kronik stres bel çevresinde yağlanmaya en önemli nedenlerdendir.
2. ADIM: Nedeni bulduktan sonra çözüme yönelmek gerekir.
Bel çevresi yağlanmasının sebeplerini öğrenmek için doktor kontrolü sonrasında gerekli tahliller yaptırılıp, hormonal bir sebep var ise ilaç tedavisi başlar. Bununla birlikte kilo fazlası olanlarda bel çevresi yağlarını azaltmaya yönelik diyetisyen kontrolünde diyete başlanır.
Kilo fazlalığı; fazla kilolu olma ya da obezite hangi aralıkta olursa olsun beraberinde vücutta yağlanmayı da artırmaktadır. Yapılan vücut analiz ölçümlerinde bu yağlanmanın miktarı ve dağılımı hakkında sonuç alındıktan sonra sık takiple kişinin sağlıklı kiloya gelmesi hedeflenir.
Bu konuda hedeflenen tartı çok önemlidir. Hedef tartı uzun süre korunabilecek, kişinin boyu ve ayrıntılı vücut analizi ölçümü dışında yaşını da göz önüne alarak hesaplamak gerekir. Kısacası hedef kilo sağlıklı kilo olmalıdır. Diyetin içeriği karbonhidrat, yağ ve proteince dengeli olarak kişiye uygun olarak planlanır.
3. ADIM: Yağlı ve karbonhidratlı besinlerin tüketiminde miktar kontrolü şart!
Yine sıklıkta duyduğumuz cümlelerdir “ Ben hiç yağlı şeyler yemiyorum, yemeklerimi zeytinyağlı yapıyorum, evimize margarin tereyağı hiç girmez… Fakat vücudum yağlanıyor? ” bilinmesi gereken en önemli gerçek vücutta oluşan yağ ile tüketilen yağ farklı şeylerdir. Vücut yağı; yağ ve yağlı gıdaları tüketme dışında örneğin, simit, börek gibi hamur işi besinler, meşrubatlar, bisküvi, cips, gofret, tatlılar, hazır et suları, salata sosları gibi daha sayabileceğimiz karbonhidrat ve proteinli gıdaların gereğinden fazla tüketilmesi sonucunda da vücutta artar ve bel çevresinde depolanır.
İNSÜLİN DİRENCİNE DİKKAT!
Özellikle insülin direnci gibi diyabet oluşum riski artmış kişilerde sıklıkla gördüğümüz abdominal yağlanmada diyetin içeriğinde özellikle glisemik indeksi düşük diyet uygulanarak bu kişilerde oluşan sürekli açlık hissinin ortadan kaldırılması ile kilo kontrolü sağlanır. Özellikle insülin direnci ile gelen hastalar “ Yedikçe yeme isteğim oluyor, yemek sonrasında hemen canım tatlı bir şeyler çekiyor, sık acıkıyorum, çok sık tatlı yiyorum” gibi gıda alımında sıkıntılarla gelmekteler. Çünkü insülin direncinde aldığımız tüm besinlerin içeriğinde bulunan karbonhidrat olan şeker kandan hücrelere taşınamıyor ve hücreler kendini sürekli aç hissedip beyne açlık sinyali gönderiyor. O açıdan diyet yeterli ve dengeli öğünlerle sık aralıklı ve kan şekerini hızlı düşürüp kişiyi hemen acıktırmayacak şekilde planlanmaktadır.
Özellikle glisemik indeksi düşük bu diyetlerde pizza, burger gibi fast food yiyecekler, beyaz pirinç, makarna, gözleme, börek, reçel, bal, tatlılar, meyvelerden muz- incir- kavun- üzüm gibi daha birçok besinde kısıtlama yoluna gidilmektedir. Çünkü bel çevresini artıran besinler genelde glisemik indeksi yüksek gıdalardır.
Yapılan yağ analizlerinde kişilerde abdominal yağlanma dışında bacak, kalça, gövde ve kollarda da yağ yüzdelerinin beldeki kadar yüksek hatta bazen beldekine oranla daha yüksek yağ yüzdelerine sahip olduğu görülmektedir. Yani kişi kilo alımı sırasında sadece karından yağ almış olduğunu görünüşünde hissetse bile ölçümler diğer bölgelerde de yağın kasa oranla olması gerekenden daha yüksek olduğu görülmektedir.
Bu sebeple bu kişilerde genel yağlanmayı düşürecek şekilde diyet yapılarak vücudun tüm bölgelerinde yağ kaybı hedeflenecek şekilde kilo verimi sağlanır.
BESLENMEDE BU HATALARA DÜŞMEYİN!
Unutmayın her gıdanın fazlası vücutta depolanmayı tercih edecektir. Meyvenin fazla tüketimi de bel çevresini artırabilir. Yeterli miktarda tüketmek en önemlisi! Siz siz olu; beslenme sırasında şu hatalara dümeyin:
- Akşam sadece meyve yiyip yatmak
- Saat 6’ dan sonra yemek yememek
- Kahvaltı, öğle gibi ana öğünleri atlamak
- Diyette hiç ekmek yememek
- Ara öğünler yapmamak
- Yüksek karbonhidratlı besinleri diyette çok sık tüketmek
- Pilav, makarna, tatlı, mantı, çorba ve börek gibi yemekleri aynı öğünde bir arada tüketmek
- Kuruyemiş, kuru meyve gibi gıdaları gereğinden fazla tüketmek
- Light gıdaları kilo aldırmaz düşüncesi ile fazla miktarda tüketmek.
Herkesin alması gereken kalori farklıdır. Herkesin yiyebileceği bir porsiyon ölçüsü vardır. Bir besini gereğinden fazla tüketmek de diyetten tamamen çıkarmak da doğru bir hareket değildir. Uzun açlıklar başta bel çevresi olmak üzere yağlanmayı artırır. Önemli olan sık aralıklarla yeterli miktarda tüketmeyi öğrenmektir.
Önemli olan aynı öğünde çok çeşit yemekleri bir arada tüketmek değil farklı günlerde az miktarlarda çeşitli beslenmektir!
NASIL EGZERSİZ YAPMALISINIZ?
Amaç yediklerinizi hep daha aza indirmek değil enerji harcamanızı arttırmak olmalıdır!
Aslında bir adımsayar alarak öncelikle günlük nasıl bir harcamanız olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Çalışmalar bir kişinin günde 8000- 10000 adım atması gerektiğini vurgulamaktadır. Çok hareketli olduğunuzu veya hareketsiz olup olmadığınızı anlamanın en pratik yolu adımsayar alıp kendinizi takip etmek ve adım sayılarınızı gün geçtikçe artırarak daha da enerji harcamak atacağınız en büyük adımdır!
Egzersiz yapmak vücutta genel yağlanmayı azaltan en önemli parametrelerden bir tanesidir. Özellikle yürüyüş ya da yüzme vücutta hem bölgesel hem genel yağlanmayı düşüren 2 spor şeklidir. Haftada 4 kez 35-45 dakika tempolu aralıksız yapılan aktivite yağlanmayı azaltır. Hızlı yapılan aktivite sizi daha çok terleten aktivite kas oranınızı azaltmaktan öteye gidemez.
Romatizması, kalp sorunu, hipertansiyon ve diyabet gibi kronik hastalığı bulunan kişilerin hekimlerinin kontrolünde önerilerine uyarak spor yapmaları gerekmektedir. Egzersizi tek başına uygulamak yağlanmanızı azaltmaz tam tersi size kilo bile aldırabilir. Diyetinizi de alarak öneriler eşliğinde abdominal yağlanmayı düşürebilirsiniz.