Bel ağrısı çekmeyen yok!
Abone olGüler, dünya nüfusunun %80’ninde, ortaya çıkabilen bel ağrısının en sık 40’lı yaşlar da görüldüğünü söyledi.
Tüm dünya nüfusunun yüzde 80’ninde, hayatın herhangi bir
döneminde ortaya çıkabilen bel ağrısı en sık 40’lı yaşlar civarında
görülüyor. Memorial Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden
Op. Dr. M. Metin Güler, bel ağrısı ve bel fıtığında teşhis ve
tedavi yöntemleri ile ilgili bilgiler verdi. Genellikle bel
kaslarının veya omurgadaki bağların zorlanmasından oluşan kas
-iskelet sistemine bağlı veya omurilikten çıkan sinir köklerinin
basısına-sıkışmasına bağlı oluşan ağrılardır. Çok nadir olarak
abse, enfeksiyon, artrit, primer veya metastatik tümörler gibi
ciddi nedenlerle de oluşabilir. En sık olarak kas ve bağların
tutulumuna bağlı oluşan mekanik bel ağrısı dediğimiz ağrılardır.
Hastaların sadece % 1’nde sinir kökü tutulumuna bağlı olan bel
ağrıları (bel fıtığı) görülür. Bel ağrısı pek çok ülkede iş günü
kaybında ikinci sırayı alıp, üretim azalmasını etkileyen en önemli
faktör olarak kabul edilmekte. Tüm dünya nüfusunun % 80’ninde
hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir. Ağrı yetişkinlerin
% 55-90 oranında görülebilir ve akut ağrı atağı altı haftada
tedaviden bağımsız düzelebilir. Buna rağmen bel ağrısı tekrarlayan,
artma ve azalmalar gösteren bir problemdir. Kronik bel ağrısı tüm
vakaların % 5’de görülür. Görülme sıklığı yaşla değişir ve en sık
40’lı yaşlar civarında görülür. Genetik bazı faktörler ile omurga
yapısında bozukluklar olabilir. Omurlarda kaymalar
(spondilolistezis), omurga eğriliği (skolyoz) ve ankilozan
spondilit gibi... Bu saydığımız nedenler de bel ağrısı sebepleri
arasında sayılabilir. Kadın ile erkekler arasında görülme sıklığı
açısından fark olmamakla birlikte , apılan çalışmalara göre
obesite, vücut yapısı ve boy uzunluğu bel ağrısı riskini arttırır.
Bel ağrısında sıklık ve şiddet mesleklere göre değişir. Ağır
bedensel iş gücü gerektiren meslekler, kaldırma-dönme-dönerek
kaldırma gibi hareketler yapan, uzun süreli oturması gereken bir
işte çalışan ve sürekli araba kullananlarda daha sık görülür.
Örnek: inşaat işçileri, hemşire, öğretmen, bilgisayar çalışanı,
ağır vasıta sürücüleri vs. Sigara içenlerde ise disk beslenmesi
bozulduğundan dolayı risk artar. Yapılan çalışmalar, düzenli
egzersiz yapan ve fiziksel aktivitelerde bulunan kişilerin bel
şikayetlerinin daha az olduğu gösteriyor. BEL FITIĞI Bel
bölgesindeki omurilikten sağlı ve sollu olarak çıkan sinir kökleri
bacaklarımızın ve genital organlarımızın hareket ve duyusunu
sağlar. Omurlarımız arasında bulunan ve yastık görevi yapan disk
dediğimiz kıkırdak dokuların zamanla kalitesini yitirerek,
bulunduğu yerden hareket edip omurgadaki kanala girerek bu sinir
köklerini sıkıştırması bel fıtığı olarak adlandırılır.Bel fıtığı
tüm bel ağrılarının %1’ini oluşturur. Belirtileri; radiküler ağrı
dediğimiz öksürme veya ıkınma ile artan bacaklarımıza yayılan
ağrılar, bacaklarda güçsüzlük, bacaklarda duyu değişiklikleri ve
nihayetinde idrar kaçırma gibi durumlardır. BEL AĞRISI VE BEL
FITIĞINDA TANI VE TEDAVİ Konvansiyonel yöntemlerin (radyografi,
myelografi) yanında günümüzde modern tanı yöntemlerinin
(bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans) bulunması ile bel
ağrısı -özellikle de bel fıtığı kolaylıkla tanınabilir. Hastalar
yatak istirahati, medikal tedavi ve bazen fizik tedavi ile tedavi
edilerek büyük çoğunluğunda şikayetleri geriler. Fakat bel fıtığı
tanısı konulmuşsa ve her türlü tedaviye rağmen geçmeyen ağrı,
kuvvet kaybı, idrar kaçırma gibi şikayetler oluşmuşsa cerrahi
olarak tedavi edilerek sinir kökünü sıkıştıran disk parçası alınır.
Artık dünyada ve ülkemizde başarı ile uygulanan modern cerrahi
yöntemleri minimum risk taşıyorlar.