Bedenin sınırlarına cesur bir yolculuk!
Abone olEylem Tok, bu psikolojik aşk romanıyla, küçük yaşlarda cinsel istismara maruz kalmış insanların, gelecekte nelerle yüzleştiğini ortaya seriyor
Eylem Tok’tan günlerce etkisinde
kalacağınız sarsıcı bir roman. Şiddet, kin, umut, umutsuzluk, aşk,
arzu, tatminsizlik, çaresizlik ve yeniden umut... Duyguların
okuyucuya aracısız geçtiği “sahici bir
dışavurum”.
Eylem Tok’un ilk romanı Mihr edebiyatımıza yepyeni bir soluk getirecek, bıçak gibi keskin, yakıcı bir metin. Yakın çevresindeki iki erkeğin cinsel tacizleriyle örselenmiş bir erken kadının öyküsünü anlatan roman, “namus” üzerine kurgulanmış kusursuz bir öç planı aynı zamanda...
Mihr’de kadınlığın coğrafyasına, bedenin sınırlarına cesur bir yolculuğa çıkarıyor okurları Eylem Tok. Âdem ve Havva’dan bu yana iki cinsi ayıran ve birleştiren aşk’ı da, arzuyu da daha önce hiç denenmemiş bir kurguda anlatıyor.
Eylem Tok, bu psikolojik aşk romanıyla, küçük yaşlarda cinsel
istismara maruz kalmış insanların, gelecekte nelerle yüzleştiğini
ortaya seriyor ve cinsel kimliğini kaybetmiş insanların yetişkinlik
evresinde nasıl bir çırpınış içine girdiğini gösteriyor.
Mihr, çocuk cinsel istismarının travmalarını tüm şiddetiyle anlatan; tene, bedenin indirgendiği “et”e, kadın olmaya, erkek olmaya, iyiliğe ve kötülüğe dair sarsıcı bir roman!
Bir iyileşme yolculuğu…
ROMANDAN ÇARPICI BÖLÜMLER…
Göğüslerim Tanrı’nın lütfuydu, beni erken hazırladı.
Bir karar almalıydım: Hiç olup cennette yaşamak mı, günahlarımın yükünü alarak cehenneme yürümek mi? Araf’taydım. Kaybolabilirdim ya da günahlarım gibi kendini öne atacak kurbanın kim olacağını bekleyebilirdim. Öyle olmadı. Acıyı dayanılabilir boyutta tutabilmek bilincimizle alakalı; bir sigara gibi tüterken, karşıma düşen her şeyi merakla izleyeceğim ve acıyı istediğim boyutta tutabileceğim.
–Kendim oluyorum.–
…
Soru: Yanmak mı istiyorsun? Cevabı içinde (…) bir sorudur!
Boktan sorular demek ki yanmamız kadar önemsiz bir teferruattan ibaret.
Gözlerimin ışığına bakıyordu tüm karanlığıyla, korkuyor, biliyordum. “Kimseye söylemem… Ateş amca… Merak etme” dedim. Gülümsedi.