Beden Bilgesi uyarıyor!
Abone ol"Beden Bilgesi" Fırat Çakır, deneyimlerini ve kilo verme üzerine edinilmiş tüm yanlış bilgileri, doğrularıyla birlikte tek bir kitapta topladı.
Bir adam düşünün tam 15 yıl boyunca kilo almak için yapmadığı
kalmamış. Tepsi tepsi börek tüketip, yoğurtlu makarnasını yedikten
sonra uyumuş! Boyu 1.82 cm, kilosu 49 olan Fırat Çakır, sonunda
metabolizmasını çözerek 81 kiloya ulaşmayı başarmış. İşte herkes
kilo vermeye çalışırken, şişmanlamak için her şeyi yapan Çakır’ın
öyküsü...
Kitap yazdı, insanları uyarıyor
‘Dünyada kilo vermeye çalışan insanların sayısı, kilo almayana
çalışanlardan çok daha fazla’ diyen Fırat Çakır,
"" adlı kitabı kilo vermek isteyenleri uyarmak
için yazdığını söylüyor. Çakır kitabında, beslenmeden duruş
bozukluğunun giderilmesine pek çok konuda önerilerde bulunuyor.
Herkes deli gibi zayıflamaya çalışırken Fırat Çakır, hayatının
uzun bir döneminde kilo almaya çalışan bir isim. Boyu 1.82 cm olup
da kilosu 49’da kalınca türlü esprilere konu olan zayıflığından
yıllarca kurtulmaya çalışmış. Yapmadığı da kalmamış. Geceleri börek
yiyip uymak mı dersiniz, sabah kahvaltıda yarım düzine yumurta
yemek mi? Ne bulursa yemiş ama sonuç yine aynı, bir türlü kilo
alamamış.
Gitmediği doktor, kullanmadığı ilaç kalmayan Çakır, ne yapmış ne
etmiş sonunda metabolizmasını çözmüş. Sonunda 80 kiloya kadar
ulaşmayı başaran Fırat Çakır, gerek zayıflama gerekse kilo olma
konusunda pek çok bilgi sahibi olmuş. Tüm bu bilgileri "Ben
Sadece Kilo Verecektim Hepsi Bu" adlı kitapta toplayan
Çakır, halen bir spor merkezinde çalışıyor, beslenmeyle ilgili
seminerler veriyor. İşte onun ağzından 15 yıl boyunca süren bir
kilo alma hikayesi...
Yan durduğum zaman ‘Görünmüyorsun’ derlerdi
Boyum 1.82’ydi, kilom 49’du. Ailede bir ben, bir de küçük kardeşim
zayıftı. Annem şişman bir kadın. Yıllarca kilomla dalga geçildi.
Mesela sahilde yürürken, bir adam kolumdan tutuyor ‘Rüzgar esiyor,
uçarsın’ diyordu. Futbol oynarken beni defansa koyarlardı, defansın
bel kemiği bendim. İyi futbolcu olduğum için değil! Ben rakibin
karşısına çıktığımda kimse şut çekemiyordu. Top bana değer, bir
yerim kırılır diye korkuyorlardı, ‘Abi çekil kenara da şut çekeyim’
diyorlardı. Yan durduğumda ‘Görünmüyorsun’ diye dalga geçenler
vardı. Hiçbir zaman kendime uygun pantolon bulamadım, hep
diktirtiyorduk.
Bir tepsi böreği tek başıma yiyordum
Günde 7-8 öğün yemek yerdim. Bir oturuşta bir tepsi börek ya da bir
tavuk yiyordum. O dönem Kung Fu’ya başladım. Kendime özgüvenim
gelsin, kaslarım güçlensin diye. Sarı, mor ve ardından yeşil kuşağı
aldıktan sonra müsabakalara katılmak istedim... Fakat 18 yaşında
olup da müsabakalara katılmak için belli bir kiloda olmak
gerekiyordu. 13 yaşındaki bir çocuğun kilosundaydım. Kilom yüzünden
istediğim şeyi yapamadım.
Afrika’ya toplanan yardım benim için dönüm
noktası
Gitmediğim doktor, yapılmayan tahlil, çekilmeyen MR ve röntgen
kalmadı. Her şeyi denedim. 1986’da dünya çapında Afrikalı açlara
yardım toplanıyordu, benim Kung Fu için gittiğim spor merkezine
geldi yardım toplayanlar. Hoca 120 kişiye ‘Afrikalı insanların
açlıktan ölmesi insanlık ayıbı’ dedi. Bu arada öğrencilerden biri
söz istedi ve beni göstererek ‘Bu arkadaş onlardan beter, buna
yardım yapalım’ dedi. O an benim bittiğim andır... Artık karar
vermiştim, ne olursa olsun kilo alacaktım.
Askere bile almıyorlardı
Bir gün kardeşimle bir gazetede Havluyla Vücut Geliştirme adlı bir
kitabın yayımlandığını gördük. Denize düşen yılana sarılır. Şu ana
zayıflamaya çalışanların her şeye inandığı gibi biz de kilo almak
için verilen her öneriye kanıyorduk. Kitabın yazarı Amerikalı,
askere gittiğinde 38 kiloymuş. Askerliği boyunca besin takviyesi,
vücut geliştirmeyle kilo almış, askerden terhis olduğunda 80
kiloymuş. Demek ki insan yapabilirmiş diye düşündüm. Adnan Sır adlı
bir vücut geliştirmeci vardı, o zamanların yerli Arnold
Schwarzenegger olarak bilinirdi.
Kardeşimle ben yana yana durup Adnan Sır’ın arkasında durduğumuzda
aynada görünmüyorduk! Ona kilo almak istediğimizi söyledik. Onunla
birlikte vücut geliştirmeye başladık. Besin tozları kullandım,
düzensiz beslenme adına her şeyi yaptım. Uyamaya yakın makarna,
peynirli pilav, sabahları 10 tane yumurta yiyordum. İki yılda dört
kilo aldım. Sonra askerlik yaşım geldi. Fakat kilomdan dolayı beni
askere almak istemediler. Kung Fu ve Tayland Boksu lisansım olduğu
için kabul ettiler. Askerdeyken dört kilo aldım. 57 kiloya
ulaştım.
81 kilo olunca kendime olan güvenim arttı
Askerden dönünce vücut geliştirmeye devam ettim. Bu arada
araştırmalar yapıp, beslenmeyle ilgili seminerlere katılıyordum. Ne
yediğimizde vücuttaki kortizon hormonunun devreye girdiğini, uyku
alışkanlığının beslenme üzerine etkisi, insülünün ne zaman
salgılandığı üzerine araştırmalar yaptım. Beslenme programlarının
her insanda farklı sonuçlar verdiğini bir kere daha gördüm. 1996’da
kendi spor merkezimi açtım. Yaklaşık 120 öğrencimle program
uyguladık. Böylece hem zayıflama hem de şişmanlamayı çözdük. Şimdi
81 kiloyum ve çok mutluyum. Fiziksel olarak kendimi iyi
hissediyorum ve özgüvenim yüksek.
İnsan beyni cimri bir işletmeci gibi çalışıyor
Her şeyde genel problem beslenme. Bir otomobil benzinle çalışıyorsa
ona mazot konulursa o otomobil bozulur. Bizim vücudumuz da bir
sistemle çalışıyor. Mesela trans yağ vücuda girdiğinde vücut onu
tanımıyor, ne yapacağını bilmiyor. Bu defa bunları depoluyor. Bu da
ister istemez hastalıklara ve şişmanlığa neden oluyor. Ne kadar
yediğiniz değil, ne yediğiniz önemli.
Her şeyi kontrol eden beyin çok da cimri bir işletmeci aynı zamanda. Bir şirkette finans müdürü olduğunuzu düşünün, ülkede ekonomik kriz varken elinizdeki mevcut parayı kullanmazsınız. Ekonomi çok iyi olduğunda ise parayı harcarsınız. Beyin de aynısını yapıyor, eğer vücuda günde iki öğün yemek geliyorsa beyin kıtlık psikolojisine giriyor ve cimri bir işletmeci olarak aldığı bütün besini elinde tutuyor. Beyin metabolizmayı yavaşlatıyor, böylece kişi kilo alıyor. Ama günde beş kere, altı kere vücuda belli oranlarda besin gönderirseniz beyin işlerin çok iyi olduğunu düşünüyor. (İnci Döndaş)