Bedava bilette neler var neler?
Abone ol1990'lı yılların sonunda maç biletlerini kulüplerin basması ile işler çığrından çıktı. Bedava biletler rant kapısı oldu. Futbol terürünün alt yapısı işte böyle oluşturuldu.
Ayrıcalıklı taraftar yöneticiyi de futbolcuyu da korkutur. Aziz
Yıldırım çok uğraştı bunlarla. Parayı kesti, bedava bileti kesti.
Ancak başaramadı. İki maç 'Bizleri satanı, biz de satarız!' diye
bağırdılar, çark etti. Futbolcular bile bunlardan çekinir. Bunların
toplantılarına, yemeklerine katılır. Ortega bile ayaklarına gitti
90'lı yılların başı... 10 yıllık bir depolitizasyon sürecinin
ardından gençliğin futbola olan ilgisi artıyor... Stadyumlar Beden
Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün kontrolünde. Maç biletleri devlet
tarafından anlaşmalı matbaalara bastırılıyor, kulüplere zabıt
karşılığı teslim ediliyor. Tribünlerde taraftar grupları o yıllarda
yavaş yavaş oluşmaya başlamış. Bedava bilet talepleri o dönemde de
var. Ancak dağıtılan bilet sayısı 100-200 civarında... Taraftarla
futbol şube sorumlusu muhatap oluyor. Örneğin Beşiktaş'ta o dönemin
futbol şube sorumlusu İhsan Kalkavan bir anda taraftarın sevgilisi
oluyor. Galatasaray'da önce Ergun Gürsoy'a, sonra Yurdeşen
Karahasan'a taraftar tapıyor adeta. Fenerbahçe tribünleri "Ali Şen
Başkan" tezahüratlarıyla inliyor... Her maç en az iki koçan bilet
dağıtıyor yöneticiler... Ancak parasıyla... Kulübe tıkır tıkır
bedelini ödüyor. Bedava biletleri alanlar karşılığını veriyor Allah
için. Hem tribünleri ateşliyor hem de yöneticiler lehine tezahüratı
esirgemiyor. Ancak ne veren ne alan nasıl bir canavar
yarattıklarının farkında değil o an için... Yaratılan ayrıcalıklı
taraftarın talepleri her geçen gün artıyor. Deplasmana kaldırılan
otobüsler, özel istekler derken yöneticilerin ceplerinden çıkan
para ciddi boyutlara ulaşıyor. İmdada 90'ların sonunda stadyumların
kulüpler tarafından kiralanması yetişiyor. Maç biletleri artık
kulüpler tarafından bastırılıp satılacaktır... Amigoya para
vermedim diye dayak yiyordum Aziz Yıldırım döneminde çalışmış bir
Fenerbahçeli yöneticiyle konuşuyorum: "Göreve başladığımızda,
binlerce bilet talebinde bulunan bir taraftar topluluğuyla
karşılaştık. Aziz Bey 1 oy farkla başkan seçilmişti. Ali Şen
döneminde bu gruplar bir takım imtiyazlara alıştırılmışlardı.
Yönetim kurulundan Kenan Şişik arkadaşımız stattan sorumluydu.
Ancak onu bile bu işlere karıştırmadı. Başkanlık koltuğuna
oturduğundan beri tribün liderleri ve taraftar gruplarıyla
ilişkilerini, yanından ayırmadığı yakın bir dostunun da yardımıyla
bizzat kendisi götürdü. Amigolara dağıtılan biletler hep ekstra
basılan numarasız biletlerdir. Bunların geliri kayıtlarda gözükmez.
Biletleri Fenerbahçe kulübü binasında biz basıyorduk." Şaşırıyorum,
"Kulübün matbaası mı vardı?" diye soruyorum. Kapasitenin üzerinde
"Küçük, avuç içi gibi biletler vardı o dönemde. Üzerinde seri
numarası oluyordu, ancak maliye damgası yoktu. KDV bir dertti.
Gelir vergisi başka bir dert. Sadece bedava dağıtılan bu biletleri
değil, normal satışa çıkarılan biletlerden de kayıt dışı bastığımız
oluyordu. Her zaman stat kapasitesinin üzerinde basılırdı
biletler." Basılan ve tribün liderlerine dağıtılan bu kayıt dışı
biletlerin akıbetini soruyorum. "Fazla basılan biletlerin bir
kısmı, bir şekilde karaborsaya gidiyor. Bundan da bu çocuklar
nemalanıyorlar" cevabını alıyorum. "Kim bunlar?" diye soruyorum,
"Sefa, Yücel, bildiğimiz çocuklar..." diye anlatmaya devam ediyor:
"Yurt dışındaki maçlara da davet edilir bu çocuklar. Örneğin Davut
Dişli arkadaşımız bu çocuklarla yakın ilişki içindedir. Böylece güç
kazanıyorlar. Koca bir topluluğu idare ediyor, yönlendiriyorlar.
Başkan Aziz Yıldırım zaman zaman bunları kulüpten uzaklaştırmaya
çalıştı. Benim yöneticiliğim döneminde de, daha sonra da çok
uğraştı bu işlerle. Parayı kesti, bedava bileti kesti. Ancak
başaramadı. Aleyhine bağırırlar diye korktu. İki maç 'Bizleri
satanı, biz de satarız!' diye bağırdılar, Başkan çark etti.
Futbolcular da bunlardan çekinir. Bunların iftar yemeklerine
katılır, basına poz verirler. Ortega bile bunların ayağına gitti.
Bunlara ters düşersen maç öncesi seni tribünlere çağırmazlar. İyi
de oynasan yuhlarlar..." "Yöneticiyken sen nasıl geçiniyordun?"
diye soruyorum: "Bunlarla iyi geçinmezsen çok ciddi problemler
yaşarsın. Bir deplasmanda istedikleri bir parayı vermedim diye,
benim üzerime yürüdüler. Mecburen çıkarıp verdim" cevabını
alıyorum. Şen'le de Yıldırım'la da görüşür binin üzerinde bilet
alırdım Fenerbahçelilerin "Reis" diye hitap ettikleri tribün lideri
Sefa'ya soruyorum. Eski yöneticinin anlattığı ilişkileri
doğruluyor: "Önce Ali Şen, ardından Aziz Yıldırım'la bizzat
görüşüyor muydun?" diye soruyorum, görüştüğünü, her ikisinin de çok
sevdiği kişiler olduğunu belirtiyor. Maç başına kaç bilet aldığını
soruyorum, tam rakam veremiyor, binin üzerinde olduğunu söylüyor...
Mesleğini soruyorum. "Mütevazı bir yaşamım var. Bir arkadaşımla
ortak manav dükkanı işletiyoruz" cevabını veriyor. Ancak 5 yıldır
Fenerbahçe'nin Avrupa'da oynadığı her karşılaşmaya gittiğini de
saklamıyor. Manchester'a da, Lyon'a da, Prag'a da gitmiş. Turnike
gözlemcisi Ö.A anlatıyor Polis karaborsadan 50 bilet ele geçirirse
atmaz, kendi satar Amigolar için kulüp-takım ne demektir bilir
misiniz? Amigolar için kulüp, bedava bilet demektir. Bir amigo 500
tane bilet alıyorsa bunun en fazla 100-150 tanesini dağıtır.
Gerisini de adamları aracılığıyla karaborsada satar. Maç sonunda
amigomuzun cebine milyarlar girer. Amigolar için kulüp, koruma -
kollanma demektir. Nüfuslu kişiler sayesinde bunlara hiçbir şey
olmaz. Ben İstanbul Haznedar'da oturuyorum. Semtimiz amigolarıyla
ünlüdür. Nasıl Vefa bozasıyla, Alibeyköy mısırıyla ünlüyse,
Haznedar da amigolarıyla ünlüdür. Burada Galatasaray ve
Fenerbahçe'nin tribün çocukları vardır. Ben bunların içindeyim,
hepsinin ciğerini bilirim. İki maç bedava bilet alamasınlar,
bunların ne Fenerliliği kalır, ne CimBomluğu ne de Çarşı'sı...
Bıçağın ucu görünsün yeter! Yok biz karşılıksız sevdik, ölümüne
sevdik, bu palavralara inanmayın. Statlarda polis de, güvenlik
görevlileri de bunları tanır. Polis özellikle kalabalıkta karambol
yaratılan kapılardan içeri adam sokar. Bazen hatır için, bazen para
alarak... Polis bir karaborsacıdan 50 tane bilet yakalarsa, bu
bileti çöp yapmaz. Kendisi satar. Güvenlik görevlilerine bıçağın
ucunu gösterdiler mi turnikeler ardına kadar açılır. Bir turnikeden
2 kişi de, 3 kişi de aynı anda geçer. GS'li bir kadın taraftar
anlatıyor Reis denen lider tezahürat yapana tekme tokat girişti
1998 senesinden beri de kapalı tribünde kombineli olarak yer
almaktayım. O kadar çok olay gördüm, duydum, yaşadım ki artık
tribün lideri denilen kişilerin takım tutmadıklarına yüzde 100
inanıyorum. Bu adamlar sadece para için ordalar. Biz normal
taraftarlar onlardan korkuyoruz çünkü uyuşturucu kullanan,
gelecekten bir beklentisi olmayan, para için her şeyi yapabilirler
biliyoruz. Size birkaç tane örnek vermek istiyorum Reis denilen
kişinin nasıl biri olduğunu anlatmak için: Bir zamanlar Kadıköylü
Aslanlar denilen bir grup vardı tribünde. Bu grup tribünde tek renk
olmak adına, yüzlerce forma ve mont yaptırmıştı. Yüklü bir adedi de
dağıtsın diye Reis'e bedava verildi. Reis o formaları para ile
sattırdı! UEFA kupasını aldığımız sene ASY'de oynanan Fener maçında
sırf bedava bilet alamadıkları için tribünlere pankart
astırmadılar, tezahürat yapan taraftara davul tokmağı attılar,
hatta tekme tokat giriştiler. Rantı tek elden sağlamak için
gruplarını kurdular. Bu grubu sorgulayanları zorbalıkla tribünlere
sokmadılar, pankart açanlardan para aldılar. Tuğrul
YENİDEOĞAN/Vatan