Bebek ölümlerinde ilginç rapor
Abone olGeçtiğimiz haftalarda gündemi uzun süre meşgul eden bebek ölümleriyle ilgili çok ilginç bir rapor hazırlandı.
Geçtiğimiz haftalarda gündemi uzun süre meşgul eden Dr. Zekai
Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki bebek
ölümleriyle ilgili çok ilginç bir rapor hazırlandı. İşte o
rapor:
Sağlık Bakanlığınca Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve
Araştırma Hastanesi yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki bebek
ölümlerini araştırmak üzere oluşturulan inceleme komisyonu raporunu
tamamladı. Rapor, bir üyenin önlemlere ilişkin şerhi ile tüm üyeler
tarafından imzalandı.
Raporda, “Ağustos ayının ilk 5 gününde kan kültürlerinde saptanan
üremelerin çoğunluğunun klebsiella ve enterobakter gibi enterik
gram-negatif basiller olması ve bu iki bakterinin toplam üreme
oranının tüm pozitif kan kültürlerinin yüzde 94,6'sına ulaşmasının
dikkat çekici olduğu” bildirildi.
“Klebsiella ve enterobakter türlerinin, mikrobiyoloji
laboratuvarında tanımlama sırasında görece olarak kolay biçimde
birbiriyle karıştırılabilir olması nedeniyle, bu bakterilerin hepsi
veya büyük çoğunluğunun aynı türden olma olasılığının yüksek
olacağının akılda tutulması gerektiği belirtilen raporda, “Bu
şekilde düşünüldüğü takdirde 1-5 Ağustos 2008 tarihleri itibariyle
ilgili ünitede bir klebsiella bakteriyemisi salgınının olduğu
sonucuna varılabilir” denildi.
Raporda, Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma
Hastanesinin personel ve yatak kapasitesi, yenidoğan kliniğinin
hijyenik şartları ile yatan hasta ve doğum sayılarına yer
verildi.
Hastanenin servis altyapısı ve teknolojik olanaklarının
Türkiye'deki diğer merkezlerle karşılaştırıldığında en üst düzeyde
olduğu belirtilen raporda, hastanedeki hemşire başına düşen yatak
sayısının Avrupa ortalamasının üzerinde bulunduğu, Ağustos ayının
ilk haftasında mortalitenin belirgin artış gösterdiğine dikkat
çekildi.
Temmuz ayında ölen 49 bebeğin 21'inin 27. gebelik haftasının
altında, 16'sının 28-31, 5'inin ise 32-36. haftalar arasında,
7'sinin de 37. hafta ve üzerinde olduğu belirtilen raporda, ölüm
oranının bin gram altı ve bin-2 bin 500 gram ağırlığındaki
bebeklerde en yüksek düzeyde, buna karşılık 2 bin 500 gram üstü
bebeklerde en düşük düzeyde olduğu kaydedildi.
“AĞUSTOS AYININ İLK 5 GÜNÜNDE MORTALİTEDE OLAĞANÜSTÜ ARTIŞ”
“Ağustos ayının ilk 5 gününde mortalitenin olağanüstü artış
gösterdiği” vurgulanan raporda, 1-5 Ağustos günleri arasında
servisteki 124 bebekten 25'inin (yüzde 20) kaybedildiği, bu
bebeklerden 15'inin bin 500, 6'sının da bin gramın altında olduğu
ifade edildi.
Bu dönemde tüp bebek yöntemiyle gebe kalan 17 anneden 30 prematüre
bebeğin doğduğu anlatılan raporda, bunların 23'ünün çoğul gebelik
olduğuna dikkat çekildi. Bunların ağırlıklarının bin 500 gramın
altında bulunduğu, ayrıca temmuz ayında bin gramın altında yatan
bebek sayısının 26 olduğu belirtildi.
İNFEKSİYONUN ÖLÜMLERDEKİ ROLÜ
Temmuz ayında kaybedilen 49 bebeğin 12'sinin (yüzde 25) kan
kültürlerinin pozitif bulunduğu ifade edilen raporda, bu rakamın,
koagülaz negatif stafilokoklar (KNS) hesaplama dışında bırakıldığı
takdirde 8 (yüzde 16,3) olduğu bildirildi.
Rapora göre, bu bebeklerin kan kan kültürlerinde üreyen patojenler,
“4'ünde Klebsiella spp, 4'ünde Staphylococcus epidermidis, 2'sinde
Candida, birinde enterokok, birinde ise hem Grup B streptokok hem
Candida” şeklinde.
Ağustos ayının ilk 5 gününde kaybedilen 25 bebeğin 19'unda (yüzde
76) ise kan kültürünün pozitif olduğu, KNS'ler hariç tutulduğunda
bu oranın yüzde 68 düzeyinde gerçekleştiği kaydedildi. Raporda, bu
mikroorganizmaların 8'inin Klebsiella spp. (yüzde 42, KNS'ler hariç
yüzde 47), 6'sının Enterobacter spp (yüzde 32, KNS'ler hariç yüzde
35,3), 2'sinin koagulaz-negatif stafilokok, birinin Candida
albicans, birinin ise Enterococcus fecalis olduğu belirtildi.
Yenidoğan servislerinde hastalardan alınan kan kültürlerinde ocak
ayından bu yana üretilen mikroorganizmaların aylara göre dağılımı
ve özellikle klebsiella türlerinin üreyen diğer patojenlere
oranlarının gösterildiği tabloya da yer verilerek, şöyle
denildi:
“Bu tablo oluşturulurken her ne kadar bu yaş grubunda en sık
infeksiyon/bakteremi etkeni olarak bildirilse de kontaminasyon
(bulaşma) olasılığının da yüksek olacağı dikkate alınarak KNS'ler
dışarıda bırakılmıştır. Bu son grup bakterilerin infeksiyon etkeni
olup olmadığının belirlenebilmesi için doktor ve/veya infeksiyon
kontrol hemşirelerinin hastalara ilişkin muayene ve gözlem
verilerine gereksinim vardır. Bu veri olmaksızın kan kültürlerinde
üreyen tüm koagülaz negatif stafilokokların hesaplamaya dahil
edilmesi bir yandan bakteriyemi oranlarını (güvenilir ve doğru
olmayan biçimde) çok artıracak, diğer yandan da infeksiyon etkeni
olması kesin olan (örneğin Klebsiella spp.) diğer bakteri
türlerinin genel dağılım içindeki oranlarını düşürecektir.”
BULGULAR
Raporda, yapılan inceleme sonucunda elde edilen bulgulara da dikkat
çekildi.
Buna göre, “temmuz ayı içinde yenidoğan ölümlerinin nedeninin tek
bir kaynaktan yayılan tek bir patojenin klonal epidemisine bağlı
bulunmadığı” ifade edilerek, “Buna karşılık Ağustos ayının ilk 5
günü içindeki ölümlerin yüzde 32'si klebsiella, yüzde 24'ü
enterobakter sepsisi nedeniyle oluşmuştur. Bu oranlar kan kültürü
pozitif saptanan bebekler için (klebsiella ve enterobakter
bakteremisi toplamı/bakteremik bebek sayısı) yüzde 94,6 oranında
gerçekleşmiştir” denildi.
Heyetin raporunda, ocak ve temmuz aylarında artan yenidoğan
mortalitesinin 2 faktörle ilişkili görüldüğü bu faktörlerin ocak,
şubat ve temmuz aylarında kan akımı infeksiyonlarında artış ve
Türkiye'deki hemşire kaynağının yetersizliğinden dolayı hemşire
başına düşen yatak sayısının Avrupa ortalamasından yüksek bulunması
olduğu kaydedildi.
Raporda, yer verilen diğer bulgular ise şöyle:
“-Gerek kan dolaşımı infeksiyonuna gerekse prematüritenin
komplikasyonlarına bağlı ölümlerdeki genel artış, mortalitenin
artış gösterdiği aylarda hemşire sayısının azalmasına bağlı olarak,
hemşire başına düşen bebek sayısının artması nedeniyle bakım
standartlarındaki azalma ile açıklanabilir. Ayrıca, bu dönemde bin
gramın altında yatan bebek sayısı diğer aylara göre daha
yüksektir.
-Ağustos ayının ilk 5 gününde, temmuz ayına göre belirgin artış
gösteren mortalite yüzde 76 oranında kan dolaşımı infeksiyonu ile
ilişkili görünmektedir. Bu infeksiyonların yarıya yakınında etken
klebsiella olarak saptanmıştır. Bu dönemde tüm serviste yatan
bebeklerin kan kültürlerinde diğer mikroorganizmaların yanı sıra
yüzde 64 oranında enterik patojenler olan klebsiella ve
enterobakter türlerinin üremesi bir salgın olarak
nitelendirilmelidir.
-Ölen tüm hastalarda, çok düşük doğum ağırlığı (bin gram altı),
respiratuar distres sendromu, intrakranial kanarna, pnömotoraks,
kromozom anomalileri, nekrotizan enterokolit gibi, yenidoğanve
prematüre bebeklerde, tek başına dahi ölüme neden olabilecek yüksek
riskli başka hastalıkların da mevcut olduğu, bebeklerin yoğun
bakımda bulunmalarının esas nedeninin bu hastalıklar olduğu,
dolayısıyla bu hastalıkların da bebeklerin kaybedilmesinde katkıda
bulunacağı göz önüne alınmalıdır.”
SAĞLIK BAKANLIĞI HASTANELERİNDEKİ DURUM
Zekai Tahir Burak Doğumevi Yenidoğan Ünitesi'nde 1 profesör, Sami
Ulus Çocuk Hastanesi'nde bir doçent, İstanbul Zeynep Kamil
Hastanesi Yenidoğan Ünitesi'nde 1'er profesör ve doçent, Şişli
Etfal Hastanesi yenidoğan ünitesi'nde 1 profesör bulunduğu, ayrıca
Ankara Etlik Doğumevi, İstanbul Bakırköy Doğum ve Çocuk
Hastalıkları Hastanesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi'nde 3. düzey, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde
2. düzey ünitelerin mevcut olduğu belirtildi.
Raporda, şu ifadelere yer verildi:
“Neonatoloji uzmanı sayısındaki yetersizliklerden dolayı, birçok
ünitede çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanları, neonatoloji uzmanı
gibi görev yapmakta neonataloji yan dal diploması olmamasına
rağmen, neonatoloji alanında deneyimli birçok şef, yenidoğan
kliniğini idare etmektedir. Ancak, dönem dönem bu uzmanların yer
değiştirmeleri veya başka görevlere atanmaları söz konusu olduğu
için, bu şekildeki deneyimli uzmanlarla hizmetin devamlılığı
sekteye uğrayabilmektedir.”
YENİDOĞAN YOĞUN BAKIMLARININ ORGANİZASYONU
Yenidoğan yoğun bakım hizmetlerinin organizasyonu tek başına
yeterli olmadığı, bu hizmetin paraleli hatta öncüsü olarak doğum
hizmetlerinin de organize edilmesi, böylece perinatal bakımın bir
bütün halinde ele alınması gerektiği belirtildi.
Bu kapsamda, doğum yapılan ünitelerin de 1, 2 ve 3. düzey şeklinde
belirlenmesi ve yenidoğan yoğun bakımı ile entegre edilmesi
gerektiği belirtildi.
Böylece yenidoğanların gereksiz yere ve riskli bir şekilde
hastaneler arasında naklinin en düşük düzeye indirilmiş olacağı
kaydedildi.