BDP'nın artık gına geldi çıkışına çözüm
Abone olBDP'nin, 20 Temmuz'a kadar komisyon çalışmalarından izinli sayılması talebinin ardından yaşanan krize ara çözüm bulundu.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda yaşanan kriz şimdilik
atladıldı. İzin talebini görüşen komisyon, diğer çalışmaları
öne sürerek 1 Ağustos'ta toplanma kararı aldı.
Komisyonda dile getirdikleri önerilerinin tartışılmamasına isyan eden BDP'li Önder'in 'artık gına geldi' sözlerinin ardından, parti yönetiminin komisyondan izin talep etmesi kulisleri dalgalandırdı.
CEMİL ÇİÇEK EL KOYDU
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, BDP'nin izin talebini görüşmek üzere toplandı. Toplantı sonrası konuşan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndaki 4 siyasi partinin, yeni anayasanın ''temel hak ve özgürlükler'' bölümünde görüşülmeyen maddelerine ilişkin önerilerini, 25 Temmuz akşamına kadar Meclis Başkanlığı'na sunacaklarını, Komisyon'un 1 Ağustos'ta toplanacağını açıkladı.
SÜRECİN İŞLERLİĞİNE ENGEL YOK
Komisyon'un AK Parti'li Üyesi Ahmet İyimaya, toplantıya girerken
gazetecilerin soruları üzerine, izin isteyen BDP dışındaki üyelerle
toplanıp gereğini karar olarak ortaya koyacaklarını ifade etti.
İyimaya, çalışmaların BDP'siz devam edip edemeyeceği sorusuna,
''Ben sürecin işlerliğine engel bir halin olmadığını
düşünüyorum. Kolektif hukukta bunların karşılığı vardır. Onları
müzakere ederiz. Ancak ortak karar verilir. Bireysel görüş olarak
'şu olur, bu olur' diyemem, o saygısızlık olur. Çözüm bir değil
birden fazla'' karşılığını verdi.
BDP'nin önerileri tartışılmıyor mu? BDP'li Sırrı Süreyya Önder, dünkü basın toplantısında şunları söylemişti: "Bir insan düşüncesini kendi diliyle açıklamayacaksa nasıl açıklayacak? Bu ülkeyi niye bölsün? Bu iklimde nasıl anayasa yapılır, doğrusu merak içindeyiz. Biz bu anayasa çalışmasından asla çekilmeyeceğimizi ifade etmiştik. Böyle bir tavrımız, böyle bir tarzımız bugünkü koşullarda kesinlikle yok. Ama bunu yetkili kurullarda değerlendirmeye ihtiyacımız var." |
"ARTIK GINA GELDİ" SÖZÜ TALİHSİZLİK
İyimaya, ''BDP'li Sırrı Süreyya Önder, dün 'artık gına geldi' dedi.
Dünkü toplantıda neler yaşandı?'' sorusu üzerine, ''Konjonktür
bizim öğretmenimiz, kılavuzumuz olursa bu sofradan doyarak
kalkamayız. Millete de anayasa ürününü sunamayız. Süreçler en büyük
öğretmenlerdir, en büyük düzelticilerdir. Sürecin aktörlerden daha
akıllı olduğunu düşünüyorum. 'Gına geldi' sözünü bir talihsizlik
olarak değerlendiriyorum. Zannetmiyorum böyle bir söz söylendiğini,
konjonktürel bir tepkidir. Ama süreç bizlerden daha akıllı... Zaman
ırmağı doğru akıyor'' diye konuştu.
AK Parti Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin de aynı sorulara,
Komisyon'un 15 maddeden oluşan çalışma usul ve esaslarını
hatırlatarak, ''Üç kere mazeretsiz katılmayan masadan kalkmış
sayılır'' dedi.
Şahin, ''İzinli sayılabilirler mi?'' sorusuna, ''İzin verilebilir.
Bunu değerlendireceğiz'' karşılığını verdi.
BDP'SİZ DEVAM ETMEK
Komisyon'un CHP'li Üyesi Süheyl Batum da konuyla ilgili soruları
yanıtlarken, ''4 parti mutlaka oybirliği yapacak derken, biri olmaz
ise 3 partinin devam etmesi etik olmaz'' dedi.
Komisyon çalışmalarına 20 Temmuz'a kadar ara verilmesi kararı
çıkmasının çok yüksek ihtimal olduğuna işaret eden Batum, ''Diğer
arkadaşların da 'BDP yokken devam edelim, 20 Temmuz'dan sonra karar
veririz' diyeceklerini tahmin etmiyorum'' görüşünü belirtti.
Batum, ''BDP'li Önder dün getirdikleri her önerinin parantez içine
alınarak tartışılmadan geçildiğini söyledi'' denilmesi üzerine, ''O
doğru değil. Dün Başkanlık sırası Ahmet İyimaya'da idi. 'Bunu
aşalım, çabuk aşalım' şeklinde bana göre de çok doğru olayan tavrı
böyle bir yanlış anlamaya neden oldu'' karşılığını verdi.
BDP ve diğer partilerin getirdiği her öneriyi tartıştıklarını
anlatan Batum, şöyle konuştu:
''Getirilen öneri üzerinde uzlaşıldıysa yazıyoruz ama tümüyle
uzlaşılmayan maddeler varsa onları bölümün sonuna bırakıyoruz.
Eşitlik maddesi gibi...Bazı noktalarda da mesela BDP, adil
yargılanma konusunda 'tercih ettiği dil' dedi, biz ise
'tercih ettiği dil olmaz, anladığı dil diyelim' dedik. AİHM
kararlarında da bizim mevzuatımıza da uygundur. Eğer insan dili
anlamıyorsa tercümandan yararlanabilir. Ama bu 'tercih ettiği dil'
olamaz. O zaman 'Ben Portekizce istiyorum' derse, Portekizce mi
yapacak? Dünyada da böyle bir şey yok. Bunu parantez içine
koymuştuk. Aynı şey düşünce özgürlüğünde geldi, ' tercih ettiği
dil' dendi, böyle bir şey yoktur. Dünyanın hiçbir ülkesinde de
mevzuatta böyle bir şey yoktur. İyimaya da 'Tamam bunu da
paranteze alalım' deyince, Önder de 'baştan atıyorsunuz,
tartışalım' dedi. Ben burada bir haklı haksız aramıyorum ama olay
aynen böyle oldu. 'Bugüne kadar bütün önerdiklerimiz kabul
edilmiyor' da doğru değil, ama 'Tamam onu paranteze atalım' demek
de...Tartışıp neden olup olmayacağını konuşabilirdik. Dünyada bir
örnek varsa ona bakarız. BDP Grubu tepki gösterdi ve ara
istedi. Onlar olmadan devam etmek diye bir şey ne etik ne amaca
uygun olur, meşruiyetini kaybeder.''
Batum, ''AK Parti'nin Kürtçe eğitimin önünü açacak teklif getirdiği
ifade edildi' denilmesi üzerine ise ''Bu öyle değil. Madde
gelsin konuşuruz. Öyle çok özgürlükçü bir yorum olduğunu kanaatine
varmamıza neden olacak teklif geldiğini sanmıyorum. 10 yıl
Türkiye'de bir algı yaratıldı; iktidar özgürlükçü, diğerleri
özgürlükçü değil şeklinde. Biz bunun için de Anayasaya başlarken
özgürlüklerden başlanmasını istedik. Özgürlük denilince eğitim
hakkı, düşünce özgürlüğü, eşitlik, ayrımcılık yasağı bunları
göreceğiz. 10 yıllık toz bulutunu, bu algıyı tartışmış oluruz.
Doğru mu değil mi Türk halkı anlar'' diye konuştu.
MHP'Lİ TOSKAY MEDYAYI KINADI
Komisyon'un MHP'li Üyesi Tunca Toskay da dün üzerinde çalışılan
bir maddede ''fıkranın maddeden çıkarılmasını'' önerdiklerini
belirterek, ancak medyada ''anladığı dil üzerinde MHP'nin
uyuştuğu'' şeklinde yazıldığını söyledi.
Toskay, ''Bunu anlamak mümkün değil. Uyuşma değil, biz bu fıkranın
tümüyle maddeden çıkarılmasını MHP önerisi olarak yazdık. Dünkü
olay budur. Bunu kamuoyuna duyurmak lazım. Biz 'çıkarılması
gerekir' diyoruz. Devletin televizyonu dahi altyazı geçiyor
'anlaştılar bu konuda' diye... Bu, demokrasiye katkı vermesi
gereken medyanın işleviyle hiç bağdaşmayan bir tutumdur. Devletin
televizyonu ve aynı şekilde yayın yapan gazete ve televizyonları
kınıyorum'' diye konuştu.
BDP'nin talebini nasıl değerlendirdikleri sorusuna Toskay,
''Konuşulan bir maddede tam ittifak olmadığında parti veya partiler
kendi görüşünü tutanaklara geçiriyor. Toplantı sonucunu ortaya
koyan belgede de yer alıyor. Dün böyle bir şey oldu. Toplantıyı
yöneten İyimaya, 'Anlaşılan BDP bizimle hemfikir değil, BDP'nin
muhalefet şerhi olarak yazıp geçelim' dedi. Önder, bugüne kadar
alışılmış yöntemi kabul etmeyeceklerini ve partide
değerlendirmesini yapacaklarını belirterek toplantıyı terk etti ve
20 Temmuz'a kadar katılmayacaklarını söyledi. Bundan sonrası kendi
takdirleridir. Durum değerlendirmesi yapmak için toplanıyoruz''
dedi.
ÇİÇEK KOMİSYON TOPLANTISININ ARDINDAN KARARLARI AÇIKLADI. BDP'Lİ ÖNDER NELER DEMİŞTİ? BDP'NİN İZİN TALEBİNE İLGİNÇ ÇÖZÜM... AYRINTILAR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
KRİZE ÇÖZÜM BULUNDU
Çiçek, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantısının ardından,
gazetecilere yaptığı açıklamada, komisyonunun bugün mutat
toplantısını yaptığını ifade etti.
BDP'nin dün Komisyon Başkanlığı'na, 20 Temmuz'a kadar izinli
sayılmasına yönelik bir dilekçe verdiğini hatırlatan Çiçek, şöyle
konuştu:
''Esas itibariyle çalışmalarımıza yaz boyunca da devam
ediyoruz. Çalışmalarımız 3 şekilde oluyor: Bir; 12 kişilik
komisyonun yaptığı toplantılar, iki; yazım komisyonu olarak her
partiden bir arkadaşımızın danışmanlarla yaptığı toplantı, üçüncüsü
ise; her siyasi partinin gerek yazım gerek Uzlaşma Komisyonu'nda
müzakerelere hazırlık alamında kendi içinde yaptığı toplantılar
var. CHP'nin de önümüzdeki hafta kurultayı var. Bunu da hesaba
katarak şöyle bir karar aldık; 25 Temmuz akşamına kadar 4 siyasi
partimiz 'temel hak ve özgürlükler' ile ilgili görüşülmemiş tüm
maddelerle ilgili olarak görüşlerini Meclis Başkanlığı'na vermiş
olacaklar. Bu gelen görüşleri, diğer partilere dağıtacağız. 1
Ağustos saat 11.00'de toplanmak üzere çalışmalarımızı bu şekilde
sürdüreceğiz. Uzlaşma Komisyonu bu şekilde çalışmalarına devam
ediyor.''
Çiçek, bir soru üzerine, 1 Ağustos'a kadar ''temel hak ve
özgürülükler'' bölümüyle ilgili partilerin görüşleri bilinerek,
müzakerelere kaldıkları yerden devam edeceklerini kaydetti.
Bir gazetecinin, ''BDP'nin izin talebi sonrası böyle bir çözüm
bulundu. İzin talebi kabul edildi diyebilir miyiz?'' sorusuna
Çiçek, ''Hayır. Daha evvel de zaman zaman Salı ve Perşembe günü
Uzlaşma Komisyonu toplantıları yapılıyordu. Bunu aksattığımız,
zaman zaman buna ara verdiğimiz de oldu. Yeni bir şey yapıyor
değiliz. Geçmişte de bunun uygulamaları var'' karşılığını
verdi.
OLUMSUZ ANLAMLAR ÇIKARMAYIN
Cemil Çiçek, bir soruyu yanıt verirken, 1 Ağustos'a kadar
partilerin kendi iç çalışmalarını yapacaklarını, görüşlerini yazılı
bildireceklerini ifade etti. Çiçek, ''Anayasa Uzlaşma Komisyonu
sadece 12 kişiyle toplanıp çalışan bir komisyon değil. Bunun alt
çalışmaları var, o şekilde bu çalışmaları sürdüreceğiz. Kaldı ki
CHP'nin Kurultayı, BDP'nin de toplantıları var. Bu önceden
bildiğimiz bir konudur'' dedi.
BDP'nin, ''her görüşlerinin parantez içine alındığına'' yönelik
eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise Çiçek, yapılan işlerin,
birlikte karar verilen bir usul çerçevesinde yürütüldüğünü, her
konunun burada konuşulduğunu ve konuşulacağını kaydetti.
Çiçek, ''Mutabık kalınan hususlar ona göre... Bir veya iki parti
farklı düşünüyorsa, onu da paranteze alarak sonradan tekrar
görüşmek üzere, mesafe katetmek için bulduğumuz bir yöntemdir.
Bunlar üzerinden hemen olumsuz anlamlar çıkarmak doğru olmaz. İşin
zor kısmı zaten yazım sürecidir. Onun için her konu burada
konuşuluyor, tartışılıyor, mutabık kalınan hususlar var, tekrar
müzakere edilmesi gereken hususlar var. Bu çalışma usulu ile ilgili
Komisyon'un bulduğu bir yöntemdir. Dün, evvelsi gün, daha evvel
olandan farklı bir durum söz konusu değil'' diye
konuştu.
ÖCALAN'A EV HAPSİ TARTIŞMASI
Önder, BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ile birlikte
Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, yeni anayasa yazımı
çalışmalarında gelinen durumu değerlendirdi. Önder, Komisyonun Cuma
günü yaptığı toplantıda ''ceza hukuku güvenceleri'' görüşülürken,
''Tutuklu ve hükümlülere; işkence yapılamaz ve zalimane,
aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz. Tutuklu ve
hükümlünün kimliğini yok etmek, zihinsel ve fiziksel kapasitesini
azaltmak amacıyla zihni ve bedeni üzerinde her türlü yaptırım ve
tecrit uygulanması yasaktır'' önerisinde bulunduklarını belirterek,
''Bunu hukukun hangi evrensel süzgecinden geçirseniz geçirin burada
itiraz edilecek hiçbir şey yok. Deniliyor ki 'Siz bunu Öcalan'ın ev
hapsi için veriyorsunuz, bu Öcalan için dizayn edilmiş madde...'
Diğer 3 siyasi parti de buna katılmadığını beyan etti.
'Söylediklerinize itiraz etmiyoruz' diyorlar ama 'bu Öcalan'ı
ilgilendiriyor.' 'Siz hukukun evrensel ilkelerini bir şahıs
söz konusu olduğunda ihlal edebilirsiniz' gibi garabet bir
yaklaşım. Oysa aynı durumda olan binlerce tutuklu var
ülkede'' diye konuştu.
Bugünkü toplantıda ise ''düşünce ve ifade özgürlüğü'' maddesi
görüşülürken, BDP olarak ''Herkes düşünce, ifade ve kanaat
özgürlüğüne sahiptir. Hiçkimse her ne sebep ve amaçla olursa olsun
düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve
kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Herkes düşünce ve
kanaatlerini tercih ettiği dilde hukuken meşru bütün araç ve
yollarla tek başına veya toplu olarak ifade etme ve yayma
özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlük, kamu makamlarının müdahalesi
olmaksızın haber, bilgi ve düşüncelere ulaşmak, bunları yayma
serbestliğini de kapsar'' önerisinde bulunduklarını ifade eden
Önder, şöyle konuştu:
''Diğer siyasi partilerden gelen öneriler saatlerce
tartışılabiliyor. Bugün bu mesele konuşulurken 'tercih ettiği dil'
meselesi, hiç üzerinde durulmadan, 'tamam bunu paranteze alıp
geçelim. Bu BDP'nin bir gayretkeşliğidir' denilerek diğer üç siyasi
parti de buna katılmadı. Daha sonra biz, 'bunu tartışalım'
dediğimizde, Türk milletine bir anayasa yapıldığı ve bunun bu
ülkeyi böleceği dile getiriliyor Komisyon'da. Bir insan düşüncesini
kendi diliyle açıklayamazsa nasıl açıklayacak? Bu ülkeyi niye
bölsün? Tersinden okuduğumuzda siz bu ülkede nüfusu 15-20 milyon
olan halka, 'sen düşünceni açıklama' ya da 'kendi dilinden başka
bir dilde açıkla' anlamına gelir. Buna niye ihtiyaç var
denilebilir. Kürtçe konuşmak, kamusal alanda bir Kürtçe işlem
yapmak, mitingde Kürtçe şarkı söylemek ya da slogan atmak,
yürütülen mahkemelerde suç delili sayılıyor. Biz bunun paranteze
alınamayacağını, en genel ilke olarak bu ülkede hürriyetlerin
birleştireceğini, yasakların böleceğini ifade ettik.
Düşünce ve ifade özgürlüğünde bile bir halkın diline, kim olursa
olsun tahammül edememek, bu ülkede İngilizce, Fransızca, Almanca
her türlü bildiri seminer yapılacak, Kürtçe yaptığınızda örgütsel
faaliyetinize delil sayılacak ve biz bunu anayasada güvence altına
alamayacağız. Bu iklimde nasıl bir anayasa yapılır, doğrusu merak
içindeyiz. Başta da bunu beyan etmiştik, biz bu anayasa
çalışmasından asla ve asla çekilmeyeceğiz. Böyle bir tavrımız,
tarzımız şimdilik bugünkü koşullarda kesinlikle yok. Bunu yetkili
kurullarımızda değerlendirmeye şiddetle ihtiyacımız var. Ne zaman
bir anadil meselesi geldiğinde otomatik refleksle 'katılmıyoruz,
katılmıyoruz, katılmıyoruz.' Diğer üç siyasi partinin kitle
tabanına da sesleniyorum; Bu ülkenin geleceğini, barışını tesis
edecek bir şey üzerine çalışıyoruz, kendi partilerinizin yaklaşımı
bundan ibaret. Barış istiyorsanız, bu ülkede sizin sahip olduğunuz
her hakka herkesin sahip olmasıyla mümkündür. Bu konuda partilerine
baskı yapmaya, duyarlılık telkin etmeye çağırıyorum. 82
Anayasasının gerisindeki zihniyeti dile getirmek bu ülkenin
geleceğine ve barışına yapılmış suikasttır.''
ÖNERİLERİMİZİN TARTIŞILMAMASINI KABUL EDEMEYİZ
Meral Danış Beştaş, BDP olarak özgürlüklerin genişletildiği, hak ve
özgürlüklerin sıkıntılı tartışma alanı olmaktan çıktığı yeni
anayasa için baştan beri çalışmalara katıldıklarını ve katkı
sunduklarını, bundan sonra da katkı sunmaya devam edeceklerini
söyledi. Beştaş, ''Ancak yeni bir anayasa yazıyoruz, Anayasa
Komisyonu'nda temsil ediliyoruz diye dışarıda yaşanan gelişmelere,
hak ve özgürlüklerin gaspına, Komisyonda bize karşı ayrımcı tutumu
sessizce izlemeye bugün itibarıyla olanak olmadığı yönündeki
kanaatimizle biz bir ara istedik ve bunu yetkili kurullarımızda
değerlendirme ihtiyacını dile getirdik. Komisyonun çalışma
usullerine azami özeni göstererek çalışan partilerden biriyiz''
dedi.
Bugüne kadar komisyon içinde yapılan tartışmaları aktarmadıklarını
ifade eden Beştaş, şöyle konuştu:
''Öyle bir noktadayız ki...Komisyonda eşit temsil var ancak
bizim önerdiğimiz maddelere refleksle, ortak kanaatle
tartıştırılmadan parantez içine alınma gibi bir eğilimle karşı
karşıyayız. Biz orada kendi düşüncelerimizi ifade edemeyeceksek,
özgürce savunmayacaksak orada bulunmamız sıkıntılı hale geliyor.
Git gide imkansız hale geliyor. Biz bu imkansızı aşmak için her gün
tekrar tekrar önerilerimizi götürerek tartışma zemininde yaşatmaya
çalışıyoruz. Eş genel başkanlarımız da açıkladı; 'Bu masadan biz
kalkmayacağız.' Ama diğer siyasi partilerin masadaki konumlarını
gözden geçirmeleri için bu basın toplantısını yapıyoruz.''
Beştaş, durumu değerlendireceklerini belirterek, ''Asla çekilmedik,
bu masadan kalkmadık ve kalkmayacağız. Ama kendilerini bu masanın
önemini bir kez daha düşünmeye, bütün önermelerimizi ciddiyetle ve
sağlıklı olarak tartışılmasına davet ediyorum'' dedi.
FENNİ GÜBRE GİBİ SERPİŞTİRİYORLAR
Önder, ''Çalışmalar tıkandı mı?'' sorusuna, ''Yok, öyle bir noktada
değiliz. Biz bugüne kadar anayasa süreciyle ilgili olarak basının
karşısına bir kez bile çıkmadık. Fakat şerhimiz de vardı,
'kamuoyuyla paylaşacağız' diye. Bu hakkımızı ilk kez kullanıyoruz.
Her maddeye, bismillah gibi 'milli güvenlik, kamu düzeni, genel
ahlak' ile başlanıyor. Bıktık usandık bundan. Halka şikayet
ediyorum. Her maddede, özgürlükler için sınırlandırma gerekçesi bu
olamaz. Hepsine itirazımız var. Öyle fenni gübre gibi her yere
serpiştiriyorlar. Neredeyse utanılmasa 'aile terbiyesi' de
diyecekler. Anayasa böyle yapılmaz. Milli güvenliğin, kamu
düzeninin, genel ahlak, sınırları belli olan normlar değil. Zamana,
yere, şekle göre değişken kavramlardır. Anayasa, çok net
çerçevelenmek zorundadır. Biz böyle şeyleri anayasada istemiyoruz''
diye konuştu.
Sürece halkın da dahil olması gereğine işaret eden Önder, siyasi
partilerin ''özgürlükçü anayasa, devlete karşı yurttaşı koruma''
diyerek kendilerini bağladıklarını söyledi.
Önder, bir soru üzerine, 17-20 Temmuz tarihleri arasında BDP
Grubu'nun değerlendirme kampı olacağını belirterek, ''Bu kampta
meseleyi enine boyuna değerlendireceğiz. O tarihe kadar partimizin
MYK ve Anayasa Komisyonu'nda değerlendirilecek. Bir hal hareket
tavrı belirlememiz gerekiyor. 20 Temmuz'a kadar izin istedik, bu
konudaki dilekçemizi, bugün komisyon başkanlığına yapan Ahmet
İyimaya'ya teslim ettik. Bu bir izin talebidir. Tıkanmayı yetkili
kurullarımızda değerlendirmek için 20 Temmuz'a kadar izinli
sayılmamızı içeren dilekçe verdik'' karşılığını verdi.