BDP'li Sakık'tan çarpıcı Öcalan yorumu!
Abone olBDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, İmralı görüşmelerinin basına sızmasının ardından olabilecekleri İnternethaber'e anlattı.
NESRİN
YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- İmralı görüşmelerinin
basına sızmasını hiç şık bulmadığını söyleyen Sırrı Sakık, "Elbette
süreç şeffaf olsun, kamuoyu görüşmeleri bilsin ama herşeyi
yayınlamak doğru değil" dedi.
KANDİL'İN BOMBALANMASINA MÜSAADE
ETMEYİZ
Görüşmelerin tamamı bugün basına yansıdı, nasıl karşıladınız, süreci nasıl etkileyecek bu konuşmalar?
"Ben görüşmelere giden biri değilim. Bu görüşmelerin
basına yansımasını çok şık bulmadığımı söylemeliyim. Bu tür
gelişmelerin bir an önce önünün kesilmesi için yapılmış bir
servisse bu barış sürecine büyük zarar verir. Her şeye de
gazetecilik gözüyle bakılmaması gerekiyor. Eğer bu ülkede hep
birlikte yaşıyorsak sorunun çöüzümü ile ilgili katkı sunacaksak
herkes kendi penceresinden katkı sunmalıdır. Biz görüşmelerin belli
kısımlarının kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini açıkça
söylüyoruz, çünkü bugüne kadar kamuoyu ile paylaşılmadığı
içindir ki sürekli yapılan görüşmeler askıya alındığında tek
taraflı bir suçlama vardı, PKK ve Kürt tarafı bu konuda samimi
değil deniyordu. Geldiğimiz noktada artık bu konuda kamuoyunun
bilgilendirilmesi gerekir ki kimin samimi olup olmadığı bilinsin.
Çünkü 1999'da da bu süreç yaşandı, tuzak kuruldu 500'e yakın
gerilla katledildi. Yine dediler ki Kürtler samimi değil. 2006'da
başlayan 2011'e kadar devam eden süreçte de ciddi bir yol haritası,
bir proje, Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayacak bir proje
olmadığı için yeniden askıya alındı. İşte, Oslo görüşmelerinin
sızdırılması ile süreç askıya alındı. Biz de bunun için diyoruz ki,
bu görüşmeler kamuoyu ile paylaşılsın. Eğer bu konuda engel PKK ise
biz PKK'nin yakasına yapışırız sözünü bunun için söylemiştim.Eğer
sorunun çözümü için sizin elinizde bir proje yoksa bizim elimiz
sizin yakanızda olur, bunu açıkça söylüyoruz. Ama A'dan Z'ye
herşeyin kamuoyu ile paylaşılmasının da doğru olduğunu
düşünmüyorum. Bu, sürece zarar veren bir servistir. Biz bu konuda
çok samimiyiz ve sürecin arkasındayız. Görüşmelrin devam ettiği
bugünlerde Kandil'e mektup gitmeden bombalar gidiyorsa biz buna da
müsaade edemeyiz, Kandili bombalamak sürecin ruhuna zarar
verir."
DİRENÇ
GÖSTERECEĞİZ
Müsaade edemeyiz diyorsunuz, tavrınız ne olur bu
durumda?
"Yetkili kurumları sürekli uyaracağız, buna karşı direnç
göstereceğiz, barış bu şekilde sağlanmaz. Barış iki tarafın
rızasıyla olur. 30 yıllık savaş bize barışın silahla değil müzakere
ile olabileceğini gösterdi. Müzakerinin yolu, bir tarafta silah bir
tafarta görüşme yapmak olmaz. Bu aile arasındaki, aşiretler
arasındaki kavgalarda da ve devletler arasındaki kavgalarda
da böyledir, barış süreci, silahların susması ile sağlanabilir. Ama
PKK fiilen kaç aydır silahları susturdu, operasyon yapmıyor. Peki
görüşmelerin yapıldığı sırada Kandil'in bombalanması ne anlama
geliyor? O sırada Kandil'e devletin bilgisi dahilinde mektup
giderken bombalanması barış sürecini zedeler, daha önce yaşananlar
yaşanır. Biz gerçekten çok samimiyiz, bugün bir grup arkadaşımız
Güney Kürdistanda, bir grup arkadaşımız Avrupada, biz buralardayız,
hayatın içindeyiz ve bu barışı bir miktar ete kemiğe nasıl
büründürebiliriz bunun çabası içindeyiz. Herkes bu sorumluluk
içinde davranırsa sonuç alabiliriz."
ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE
EDİYORUZ
Muhalefetin bu görüşme tutanaklarına ilişkin tavrı
tehdit içerdiği yönünde, Öcalan'ın sözlerini Türkiye için bir
tehdit olarak görüyorlar, ne diyorsunuz?
"Tehdit ve kavgayla bu iş olmaz, 30 yıllık kavga bunu
göstermiştir. 30 yıllık süre içerisinde dünyanın en güçlü ordusu
denilen ordu PKK'yi yenememiştir ve PKK de bu orduyu yenememiştir.
İkisi de birbirini yenemediyse bize düşen silahları bırakıp samimi
duygularla masaya oturup onun çözümünü birlikte sağlamaktır.
Hepimiz silahların mağduruyuz, bir bütün olarak silahların
gündemden çıkarılması için önce yüreklerde silahtan arınmak
gerektiğini düşünüyoruz."
Sürecin başında Abdullah Öcalan, ev hapsi söz konusu
değil demişti, Başbakan da aynısını söylemiş ve kesinlikle af yok
demişti. Ama konuşmalara bakınca bunun tam tersini görüyoruz.
Abdullah Öcalan hepimiz özgür kalacağız derken neyi
kastediyor?
"Özgür bir ülkede hepimiz özgür olacağız diyor. İç barışını
dizayn eden bir ülkede cezaevlerinde insanların kalmasına gerek
kalmayacak ki. Hepimiz birbirimizle bir helalleşme dönemi
yaşayacağız, hepimiz özgürleşeceğiz. Savaş sürdüğü müddetçe Kürtler
özgür olmadığı kadar Türkler de özgür değil."
Öcalan mecliste mi olmak istiyor, sürecin sonunda onu
siyasetin içinde mi göreceğiz?
"Halk onay verirse yapar tabii. Bu projenin esprisi de bu
zaten, silahlardan arındırılacaksa demokratik zeminde siyaset
yapılacak. Öcalan halka gidecek, Öcalan siyaset yapar mı biz
bilemeyiz bunu kendisi taktir eder. Hepsinin gelip siyaset yapma
hakkı için mücadele ediyoruz. Zaten Başbakanın "başka ülkelere
gitsinler" sözüne katılmıyorum. Onlar bu ülkenin çocukları, buranın
sahipleri, bu topraklarda barışı inşaa edeceğiz ve hepimiz özgür
olacağız."
HÜRRİYET GAZETESİ BU JESTİ
YAPMALIDIR
Hürriyet Gazetesi'nin sloganını değitirmesi
gerektiğini söylediniz, diyelim ki değiştirdi, ne olacak, çözüm mü
getirecek?
"Bu karşılıklı jestler, toplumdaki ırkçı, milliyetçi algıları
yumuşatır. Yani oradan başlayarak birkaç gün sonra dha güzel
sonuçlara ulaşabileceğiz. Doğan grubunun patronu, açıklama yapıyor
sürece katkı yapalım diye, işte bu katkıdır. Bununla hayatın
değişmeyeceğini biliyoruz, bizi asıl özgürlüklere götürecek
toplumsal bir Anayasamızdır. Bu Anayasada hüküm bulduğu zaman
hepimiz özgür olacağız, ama bu tür adımlar önemli jestlerdir.
Türkiye, ırkçı ve milliyetçi söylemlerden, bu tür amblemlerden,
sloganlardan kendisini arındırmalıdır. Bu davranış çok olumlu bir
iklim yaratır ve bu iklim de barış sürecine büyük katkı
sağlar."
Anayasa'dan Türk kelimesinin çıkarılması konusunda
ısrarcısınız, muhalefet buna çok tepkili, ne
düşünüyorsunuz?
"Mevcut Anayasa sadece Türklük üzerine inşaa edilmiş. Bizlere
hiçbir vurgu yapılmamış. Amerika nasıl bütün Amerikalıların
Amerikası olmayı başarmışsa Türkiye de bütün halkların Türkiyesi
olmayı başarmalıdır. sürekli hayatı Türklük üzerine inşa ederseniz
bu coğrafyada yaşayan diğer halkları yok sayarsınız, zaten bütün
kavgamızda bu."
BAŞBAKANA GÜVENİYORUM
AMA...
Başbakanın "Baldıran zehiri içeriz bu süreçten
vazgeçmeyiz" açıklamasını samimi buluyor
musunuz?
"Bunlar tabii ki önemli sözler. Ben Başbakanın samimi olması
gerektiğine inanıyorum. Çünkü hayat hepimize çok şey öğretti. bu
işin artık kavgayla, ölümle, mücadeleyle olmayacağını, müzakere ile
çözüleceğini ve bu sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğine
inanıyoruz. Ortadoğu'da yeniden şekillenme yaşandığı bir dönemde
siz kendi Kürt halkınızla barışı sağlamadığınız sürece bu
coğrafyada barışı inşaa edemezsiniz. Bence Başbakan bunu görüyor,
bunun ruhuna uygun adımlar atıyor. Tabii ki bizim
kuşkularımız, endişelerimiz, eleştirilerimiz hep var ve devam da
edecek, onun için biz otokontrol sistemini uyguluyoruz. Her
söylenen söze koşulsuz destek veriyor değiliz. Eğer bu sözler
geçmişte uygulanan o politikaların farklı bir versiyonuysa buna
asla alet olmayız."