BDP'li Kaplan'dan müthiş açıklamalar
Abone olTürkiye barışa kenetlendi. MHP hariç tüm partiler bu sürecin barışa giden yolda birlikte yürümeye kararlılar. BDP'li Hasip Kaplan sürece yönelik umudunu İnternethaber'e anlattı.
NESRİN
YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- İmralı süreci BDP'yi
'Barış güvercinine' çevirdi. Daha önce hiç duymadığımız söylemlerle
BDP'nin aktif vekilleri ezberleri bozuyorlar. Hasip Kaplan da
bunlardan biri... "Güçlü Türkiye istenmiyor" dedi ve barış yolunda
müthiş bir ağız değişikliğine gitti. İnternethaber'e verdiği demeç,
AK Partili bir vekilin söyleminden farksız...
İşte Nesrin Yılmaz'ın Kaplan ile yaptığı söyleşiden çarpıcı
bölümler;
BU ALKIŞLANACAK SÖZLERİ SIRRI SAKIK SÖYLEDİ BDP'de belirgin bir söylem değişikliği var. İnternethaber'e konuşan Sırrı Sakık ile ilk kez buna tanık olmuştuk. Sakık, alkışlanacak sözler söylemişti. (DEVAMINI OKU) |
ORTAK TEPKİ
KOYMALIYIZ
"93'ten bu yana bir şey öğrendik. Ne zaman ki silahların susması
istense, ne zaman çözüm umudu doğsa, ne zaman barış için önemli
adımlar atılsa çok ciddi provakasyonlar yaşandı. Açık söyleyeyim
ki, Türkiye'de bugün 75 milyonun yüzde 90'ı İmralı görüşmelerini,
barışçıl çözüm arayışlarını destekliyor. Bu çok önemli. İktidar,
Ana Muhalefet ve çok önemli bir aktör olan BDP'nin çok açık olumlu
yaklaşımları var. Yine parlamento dışındaki siyasi partilerin,
sivil toplum örgütlerinin, şehit ailelerinin başarılı bir şekilde
sürdürülmesi ve bu sorunun silahlardan arındırılarak, siyasal
zeminde çözüm rayına oturtulması yönünde güçlü istekleri var. Bu
güçlü istek karşısında yüzde 10 da bunu istemeyen var. Bunlar,
Türkiye'deli ırkçı, aşırı milliyetçi, aşırı sağ partilerdir.
Bunların sayısı da ikiyi geçmez.
ULUSLARARASI GÜÇLER TÜRKİYE'NİN
GÜÇLENMESİNİ İSTEMİYOR
Ve istemeyenlerden biri de uluslararası güçler. Türkiye'nin
gelişmesini, Türkiye'de istikrar oluşmasını ve Türkiye'nin
güçlenmesini istemeyen ajanların faaliyetleri var. savaş lobileri
ve savaş müteahhitler ve Ortadoğu Avrasya coğrafyasından, 21.
Yüzyılın yeniden şekillendiği ve statüsünün yeniden şekillendiği
süreçte enerji ve su politikaları üzerinden Türkiye'nin etkisini
kırmak isteyen güçler bu sürecin karşısındalar.
PARİS İÇİN GÜÇLÜ TEPKİ
KOYALIM
Durum böyle olunca, hepimizin özenle ve çok dikkatli bir şekilde
barışa yönelmesi gerekir. Faillerin ortaya çıkarılması konusunda
ortak bir çabanın öne çıkması gerekir. Paris'te yaşananlar gibi bu
tip provakasyonlar karşısında gerçekten çok güçlü bir tepki ortaya
konulmalı. Ortaya güçlü bir tepki konulursa, bu tip
provakasyonların peşinde koşanların umudu kırılır ve milyonlar bir
araya gelebilir."
ÖZAL DÖNEMİNDE DE AYNISINI
YAPTILAR
"İmralı görüşmeleri başladığından beri, bizler yaşanacak
provakasyonlara dikkat çektik. Ve şunu açıkça ifade etmek
istiyorum. 93'te barış sürecinde çok önemli aktörler vardı. Özal'ın
ölümüyle kopan bir süreçti bu. O sürecin arkasında yaşanan
provakasyonlar sonucu o yıllarda felaketler yaşandı. Onun doğurduğu
sonuçlar da oldu, yasadışı suç organizasyonları da bu konuda etkili
oldu. Susurluk'tan türeyen bir çok kişi de devlet adına suç işleme
hakkını kendinde gördüler. O zaman da provakasyonlarla sürecin önü
kesilmişti.
BU ÇOK MANİDAR
Şimdi de böyle oluyor. Ama bu provakasyonların avrupa'da, üstelik
insan haklarının abideleştiği Fransa'nın en işlek caddesinde,
üstelik polisin kontrolü altında olan bir bölgede işlenmiş olması
da manidar. Paris'te 3 kadın siyasetçi öldürüldü. Bu sıradan bir
olay değil. Olayda 3 jenerasyon var. Sakine Cansız, PKK'nın
kuruluşunda aktif rol almış bir siyasetçi. Uzun yıllar cezaevinde
kalmış, işkencelerden geçmiş, kararlı duruş sergilemiş bir insan.
Fidan Doğan, ise Avrupa'dan doğan bir siyasetçi. Diplomatik
çalışmaları var. Avrupa'daki konferanslardaki çalışmalarıyla
bilinen bir isim, diğeri ise çok genç genç bir isim.bu üç kadının
seçilmesi bir tesadüf değil. Bu çok alçakça ve gerçekten duygusal
boyutu ile sürece sabote etmeye yönelmiş bir işaret fişeği
gibi."
BAŞBAKAN DERS
ÇIKARMALI
"Barışa istekli olan Kürt halkı kadar Başbakanın bundan çok önemli
bir ders çıkarması gerekiyor. Başbakanın, 93 sürecinde, Özal'a
yönelen bu provakasyon tehlikesinden dersler çıkararak bizzat
kendisinin ve hükumetinin de bu tür provakasyonlar karşısında,
hedef olduğu gerçeğini bilmesi gerekiyor. Aslında barışı isteyen
herkes hedefte. Bu gerçeğin görülmesi lazım. Bu kadar çok kamuoyu
desteği alan barış ve çözüm girişimlerini çok daha fazla
güçlendirmek zorundayız. Bunu bütün partiler olarak yapmamız
gerekiyor. siyasetçi olarak bizlere düşen görev budur. Paris'te
yaşanan bu olay nedeniyle asla geri adım atmamalı ve bundan çıkar
sağlamak isteyen karanlık odaklara karşı hepimizin çok daha
sağduyulu, çok daha dikkatli ve çok daha güçlü bir tavır
sergilememiz gerekir. Başbakanın da sergilenen bu olaylar
karşısında, yönelen tehlikenin, Kğürt halkına ve onun
temsilcilerine yönelik olduğunu düşünmemesi aynı zamanda bu
provakasyonların kendisine be hükumete yönelik olduğunun farkına
varması gerekmektedir."
BARIŞIN ÖNÜNDE
DURAMAYACAKLAR
"Bülen Arınç, tecrübeli bir politikacı. Bu tür provakasyonların
süreci kesmemesi gerektiğini açıkça ifade ediyor. Bizim de
temsilcilerimiz, eş başkanlarımız aynı şekilde açıklamalarda
bulundular. Bu hassas süreçte hepimizin ne kadar dikkatli olmamız
gerektiğini de ortaya koyuyor bu durum. Alel acele, gereksiz
açıklamaların süreci olumsuz etkileyebileceği düşünülerek, biraz
daha ölçüp biçerek, biraz daha fotoğrafı netleştirerek yapılacak
açıklamaların süreci provakasyonlara rağmen barışa
götürebileceğimizi gösteriyor. Dünyada bunun örneği de çok. Güney
Afrika'da, İra'da ve İngiltere'de bu örnekler mevcut. Bu
süreçlerden desr çıkarmak gerekiyor. Su uyur düşman uyumaz diye
düşünerek süreci provake etmek isteyenlerin karşısında çok güçlü
bir duruş göstermesi gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman, inanıyorum
ki hiçbir provakasyon, hiçbir karanlık güç, Türkiye'deki çöüzümün,
barışın önünde duramayacaktır."
YİNE PROVAKASYON OLABİLİR
AMA...
"Bundan sonra alınacak tavır çok önemli. Bir kaç cılız provake
eylemi olabilir ama başaramayacaklardır ve suç üstü
yakalanacaklardır. Kamuoyuna da deşifre olacaklardır. Halkla
birlikte sürece destek vermek gerçekten çok önemli bir güçtür. Bu
önemli gücün, siyaseten toplumsal mühendisliği ancak diyalog ve
müzakerelerle sağlanabilir. Provakasyonları önlemek için, beklemek
yerine daha acele, daha hızlı, daha kararlı adımlar atmak ve
hazırlıklar yapmak gerekir. Olayı kaderine bırakamayız."
GÜLEN'İN DESTEĞİ ÇOK
ÖNEMLİ
"Barş sürecine destek veren, kişi ve kuruluş olarak etkili olan
herkese, her desteğe büyük değer biçiyoruz. Çünkü Türkiye, Kürt
halkıyla birlikte olduğu zaman güçlenecektir, refahı ve demokrasisi
gerçekleşecektir. Kader birliğimiz vardır. Bu birliği, dik ve
kararlı durarak, dostluk ve kardeşlik üzerinde inşaa ederek tüm bu
karanlık odaklı güçlerin karşısına dikebiliri ve onların amaçlarına
ulaşmamasını sağlayabiliriz. Bunun için, medyaya da çok görev
düşüyor. Sesleri güçlendirmek lazım. Tüm Türkiye'yi bu sğreçte
harekete geçirmek gerekiyor."
TAYYİP ERDOĞAN BU ŞANSI İLK
KEZ YAKALAYAN BİR LİDER
" Bu şansı bugüne kadar hiçbir lider yakalamadı. Başbakanın da bu
süreçte en büyük cesareti kamuoyundan alması gerekir. Hepimizişn
isteği bu ise, birlikte yaşamak ve çöüzüm ise önemlibir duruş
göstermemiz lazım. Önümüzdeki üç seçimin saiyasi hesaplarını
kesinlikle bir kenara bırakmamız gerkiyor. Hızla bir çalışma içine
girersek umuyorum çok kısa bir sürede bu srunu çözebiliriz."