BDP'den Başkanlık sistemi için açık kapı!
Abone olRadikal yazarı Pınar Öğünç Kürt hareketinin demokratik özerklik iddiasını masaya yatırdı. BDP Başkanlık sistemi için ne diyor? Özerklik için hangi belediyeler pilot bölge oldu?
Radikal si yazarı Pınar
Öğünç'ün hazırladığı yazı dizisinde Kürt hareketinin
özerklik talebi masaya yatırıldı. Yerel Yönetimlerden Sorumlu BDP
Gen. Başk. Yard. Demir Çelik'le röportaj yapan
Öğünç, Çelik’le projenin genel çerçevesini, yerel seçimden
başkanlık sistemine, AK Parti ile ittifak iddialarından ve HDP
projesine kadar Kürt hareketinin gündemini konuştu.
"DEVLETİN EL DEĞİŞTİRMESİYLE ÖZGÜRLÜK
EŞİTLİK ADALET GELMİYOR"
Demokratik özerklik, bütün Türkiye’ye önerilen bir modelse
bunu geçen zaman içinde iyi anlatabildiğinizi düşünüyor
musunuz?
Yeterince anlatamadık, iyiniyetle anlatmak istediğimizde de
alıcıların hazır olmadığı çelişkisiyle karşı karşıya kaldık. Her
üniter ulus devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti de toplumu yönetebilmek
adına içeride ve dışarıda düşman yaratmıştır. Yeri geldiğinde
düşman dindarlar olmuş, yeri geldiğinde sol-sosyalist hareket, yeri
geldiğinde Kürtler... Bölücü, eşkiya, terörist denerek
itibarsızlaştırmanın mübah görüldüğü Kürtlerin söyleyeceği her şey
kötüdür, kandır, savaştır gibi bir algı var. Bunu yıkmak kısa
erimli bir mücadele değil. Dişi tırnağa katarak kendimizi ifade
etmemiz, projenin içini dolduran söylemlerle ikna etmemiz
lazım.
DEMOKRATİK ÖZERKLİK NEYİN
NESİDİR?
Karşınızda milli eğitimden medyasına, devletin o iç düşman
propagandasından geçmiş biri var. Nasıl anlatırsınız demokratik
özerkliği?
Her şeyden önce demokratik özerklik mevcut devletçi iktidarcı
sisteme karşı toplumu ve ihtiyaçlarını esas alan, etnik, coğrafi
sınıra indirgenmeden tüm halkların kendilerini görebileceği,
halkların çıkarına bir proje. Sadece Kürt ve Kürdistani olmaktan
öte Türkiye’nin demokratikleşmesinin projesi. Türkiye’ye 25-26
bölgesel özerk yönetim öngörüyoruz. Kürt özerk yönetiminin sahip
olacağı her hak, bu eşit haklara sahip halkalar sistemiyle
demokratik cumhuriyette birleşmeli diyoruz. Kürt sorununun
demokratik barışçıl çözümünün yanında tüm kültürler, kimlikler,
inançlar barış içinde eşit vatandaşlık temelinde, demokratik
anayasayla demokratik ortak vatanda birlikte yaşamalı.
"TÜRK'E ANLATMAKTAN ÇOK KÜRT'E
ANLATMAKTA ZORLANIYORUZ"
Aynı kişi karşınızda, hâlâ diyor ki: Öcalan ve Kürt siyasal
hareketi niye Türkiye’nin demokratikleşmesini, herkesin iyiliğini
düşünüyor?
Sayın Öcalan da, Kürt Özgürlük Hareketi de bu ihtiyaçtan bu projeye
varmış değil. Son 50 yıldır bizden bağımsız olarak katı
merkeziyetçi üniter ulus devlet egemenliğini paylaşıyor. Açığa
çıkan ihtiyaçları karşılamak adında katı merkeziyetçilikten ademi
merkeziyetçiliğe doğru evrim yaşanırken bu Kürt hareketinin icat
ettiği bir iş değil. Fakat bizden önceki özerk yönetimler,
yerellerde merkezdeki yönetimin izdüşümü olan devletçiklerin
oluşmasına hizmet ediyordu. Halklar, kimlikler hiyerarşik de olsa
kendini yönetiyordu. Biz tümden hiyerarşiye, iktidara, devlete
karşı olduğumuz için bize ait bir devlet olsun istemiyoruz. Sayın
Öcalan’ın özerkliğe kattığı yeni boyut budur. TC’nin yanında ayrı
bir Kürt devleti arayışı, siyasal projesi sahibi değiliz ama köyde,
mahallede, kentte kendimizi nasıl yöneteceğimizin kararını sadece
Kürtler değil, bu coğrafyada yaşayan tüm halklar olarak verelim
istiyoruz.
Köy komünlerinden kent meclislerine uzanan idari yapısını,
antikapitalist ekonomi iddiasını ve devlet nosyonuna karşı tutumunu
düşününce, Kürtler ulus devlet isteseydi bunu anlatmak demokratik
özerkliği anlatmaktan daha kolay olabilir miydi acaba? Bir noktada,
ulus devlete bile empati ihtimali var ama bu model siyaseten başka
bir yaşam tahayyülü öneriyor neticede.
Kesinlikle. Devlet dışı kalmış halklara kendisini yönetebilmeyi
anlatmak devleti anlatmaktan daha zor. Çıkarına olduğu halde. Söz
konusu olan 6000 yıllık hiyerarşik egemenlikçi zihniyetin,
tüm ideolojik aygıtlarıyla biz bireylere ve toplumlara empoze
ettiği bir devlet algısı. Devlet dokunulmazdır, kutsaldır,
Tanrı’nın yeryüzündeki izdüşümüdür, mutlaktır. Şunun farkına
vardık, milyarlarca yıllık insanlık tarihinin çok küçük bir
kesitinde, o da erkeğin kadın üzerinde hegemonik anlayışı
başladıktan sonra hiyerarşi ve devlet oluştu. Toplum devlet olmadan
da kendisini yönetebilir. Ruhi şekillendirmeye tabi tutulmuş,
asimilasyonist politikalarla tekleştirilmiş insanlara bunu anlatmak
zor. Türk’e anlatmaktan öte, Kürt’e anlatmakta da zorlanıyoruz.
‘Kendini yönet’ dendiğinde başaramam duygusuna kapılabiliyor. 6000
yıla karşı birkaç yılda başarı beklemiyoruz. Bu uzun soluklu bir
mücadele; demokratik özerkliğin ete kemiğe bürünmesi belki onlarca
yılımızı alacak.
"ÖZERKLİK İÇİN PİLOT BELEDİYELERİ
SEÇTİK"
Hakkari ve Şırnak’ın demokratik özerklik için pilot iller
olduğu haberini okuduk (Milliyet-Namık Durukan). Ne oluyor yani
oralarda?
2009 Yerel Yönetimler Konferansı’mızda özgür demokratik yerel
yönetimler modelimizi uygulama adına pilot belediyeler seçtik.
Hakkari’de Yüksekova, Şırnak’ta Cizre, Mardin’de Nusaybin,
Diyarbakır’da Bağlar gibi. Bu modelin dört alanı var: Demokratik
katılımcılık, ekolojik yaklaşım, kadın özgürlükçü alan ve katılımcı
topluluklar ekonomisi. Örneğin su sonuncusu kapsamında sınırlı da
olsa Yüksekova’da arıcılık, Şırnak’ta hayvancılık kooperatifi
faaliyetleri var. Ağzımdan çıktığı için o iller ön plana çıktı.
Öyle bir durum yok. Pilottan kastımız daha çok yerel yönetimlerde
belediyeciliktir.
"SEÇİMLERDE BAŞARI VAR AMA KESİN ZAFER
YOK"
Yerel seçim öncesi demokratik özerklik daha sık zikredilir
oldu. Hatta Kürt hareketi seçimin bu anlamda referandum olacağını
söylüyordu. Ne çıktı referandumdan?
Dediğiniz gibi bu seçime bir misyon yüklemiştik. Demokratik
özerkliğin referandumu, Kürt halk önderinin özgürlüğü ve Kürtlerin
statü sahibi olması gibi. Bu misyonları düşününce nitelikli bir
başarı sağladığımız söylenemez, bu kesin. Hiçleştirilemeyecek bir
başarı vardır ama zafer değildir. Meclis’te dördüncü partiyiz,
hazineden tek kuruş almadan her tür yüksek maliyeti halkımızın
küçük destekleriyle karşılayarak siyasal faaliyet yürütüyoruz.
Seçim ve sandık sistemi adil değil; siyasal vesayetin altında bir
yargı sistemi oluşturuldu. Aldığımız sonuç bunlara
rağmendir.
"HDP'YE İNSAFLI ELEŞTİRİ
YAPILMALI"
Bu projenin Türkiyeleşmesi gayesi için kurulan HDP’nin
ağırlıklı olarak Kürt oylarıyla sınırlı kalması demokratik
özerkliği Batı’ya anlatamadığını mı gösteriyor, karşılık
bulmadığını mı?
HDP’ye insaflı eleştirel yaklaşmak gerekiyor. Bu kadar kısa süre,
seçmen nezdinde kabul görebilmesi için yeterli zaman değil. Bu
realiteden bağımsız, Türkiye’de var olan siyasal sistem krizinden
hareketle, umut olabilecek çözüm projeleri doğru parametrelerle
anlatabilseydi ne BDP 4,6’da ne HDP 1,9’da kalırdı. Çıkardığımız
dersler var, bu yüzden BDP ve HDP’yi kongreye götüreceğiz.
Bileşenleriyle birlikte HDP’yi bu vizyona uygun yeniden
şekillendirebilirsek, ana demokratik muhalefet olmak işten bile
değil.
AK PARTİ'NİN YERELLİK ANLAYIŞI İLE
ÖZERKLİK KESİŞİYOR MU?
Kalkınma ajanslarını, büyükşehir yasasını düşününce AK
Parti’nin zihnindeki yerellik modeliyle demokratik özerkliğin
kesiştiği nokta var mı?
Her şeyden önce hükümet demokratik özerkliğe kapalı, anlama
çabasında da değil. Geç Kürt modernitesinin mücadelesinin onları
ikna etmesi gibi bir çelişkileri var. Diğer yandan dünyada, çevrede
bölgesel özerk, federatif, konfederatif yapılar şekillenirken,
Türkiye kendisini buradan uzak göremiyor. Yarım yamalak da olsa
küçük adımlarla uyumlu olmaya çalışıyor. Ama ulus devlet
refleksinden kurtulamadığı için de eline yüzüne bulaştırıyor.
"DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİ UZAYDAN GETİRMİŞ
DEĞİLİZ"
Her şeye rağmen çözüm süreciyle birlikte hükümet ve Kürt
siyasal hareketini ittifak halinde gören bakışın temelinde bu
konuda bir uzlaşma olduğu yok mu?
Demokratik özerkliği aydan uzaydan getirmiş değiliz. Bizden önce de
vardı. Var olan birçok özerk, federal, konfederal yapılar dünyanın
daha demokratik, daha zengin ülkelerinde. Kürt hareketinden,
dünyadaki gelişmelerden etkileniyorlar. Ama buna rağmen ayak
diriyorlar. Bir an gelecek bizim örgütlü toplumdaki ısrarımız,
dünyadaki gelişmeler onları da değişime zorlayacak. İstiyoruz ki o
an sorunsuz olsun. Devlet bazı adımlar da atmış. Örneğin Avrupa
Konseyi Bölgesel Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı 1992’de
imzalamış, ilk kez 2005’te bir kısım uygulamalara başlamış. İl
Genel Meclisleri’ne, belediyelere bazı yetkiler vermiş; kalkınma
ajanslarıyla bizim söylediğimizle örtüşmese de yereli ve
yerindenliği esas alan bir yola gidilmiş. Bunlar ipucudur. Görünen
o ki devlet bir kısım ihtiyaçları hissediyor ama korkudan verdiğini
geri de alabiliyor. Sonuçta ‘Hükümet bölgesel yönetime, eyaletlere,
razı gelecek; kalkınma ajansları, büyükşehir belediye yasası bunun
altyapısıdır’ söylemine karşı Başbakan büyükşehir yasasını Çevre
Şehircilik Bakanlığı’na, oradan da kendi vesayetine aldı. İki arada
bir derede.
"BAŞKANLIK SİSTEMİ ÖZERKLİĞE,
FEDERASYONA OTURACAKSA KABULÜMÜZDÜR"
Kürt siyasal hareketinin başkanlık sistemi konusunda kafası
net mi peki?
Başkanlık sistemi egemenliğin paylaşılmasına dayalıdır. Yoksa ne
alemi var. Türkiye’ye, Erdoğan’a özgü bir sistem bu. Başkanlık
sistemi eyalete, federasyona, bölgesel demokratik özerkliğe
oturacaksa başkanlık sistemi kabulümüzdür. Bu olmadan hem
başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı yetkilerini toplamak istiyorsa, bu
başkanlık olmaz; krallık, padişahlık, totaliter rejim olur. Buna da
destek vermemiz, arkasında durmamız, yedeklenmemiz beklenemez.
RÖPORTAJIN TAMAMI