Bayraktar’dan Dünya İklim Günü açıklaması
Abone olTürkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, iklim değişikliği ile mücadeleyi ve sera gazı emisyonu azaltım çalışmal...
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, iklim değişikliği ile mücadeleyi ve sera gazı emisyonu
azaltım çalışmalarını sadece uluslararası anlaşmaların bir gereği
olarak algılaması, yaşanabilir bir dünya için herkesin üzerine
düşen görevi yapması gerektiğini bildirdi.
Bayraktar, Dünya İklim Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, hızla
artan dünya nüfusunun, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin, su
kaynaklarının giderek azalmasının, erozyon, toprağın bozulması,
ormanların tahribi ve biyolojik çeşitliliğin tehdit altında
olmasının başlıca çevre sorunlarını oluşturduğunu belirtti. İklim
değişikliğinin atmosferdeki sera gazı emisyonlarındaki artıştan
kaynaklanan küresel ısınma nedeniyle meydana geldiği konusunda
genelde bilim adamları arasında görüş birliği bulunduğunu bildiren
Bayraktar, küresel ısınmaya neden olan sera gazları içinde en
önemlisinin karbondioksit olduğunu, toplam sera gazları içindeki
payının yüzde 80’i geçtiğini vurguladı.
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) dördüncü
değerlendirme raporunda; 1970 ile 2004 yılları arasında sera gazı
emisyonlarında yüzde 70 artış olduğu ve sera gazı emisyonlarının
yüzde 77’sinin insan faaliyetleri sonucu oluştuğuna dikkatin
çekildiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
"Bu yıllar arasında sera gazı emisyonlarındaki artışta enerji
sektörünün payı yüzde 145’le en fazla olmuştur. Bu dönemdeki
emisyon artışının yüzde 120’si ulaşım, yüzde 65’i sanayi, yüzde
40’ı ise arazi kullanımındaki değişiklikler ve ormansızlaşmadan
kaynaklanmıştır. Sektörler arasında en düşük emisyon artışı yüzde
27 ile tarım ve yüzde 26 ile konut sektörlerinden kaynaklanmıştır.
Yine IPCC raporuna göre günümüzde, iklim değişikliğini azaltım
politikaları ve sürdürülebilir kalkınma uygulamalarına rağmen
toplam sera gazı emisyonları önümüzdeki birkaç yıl içinde büyümeye
devam edecektir. İklim değişikliğini önlemek için ek politikalar
uygulanmadığında, küresel sera gazı salımlarının 2030’da 2000
yılına göre yüzde 25-90 artması beklenmektedir. Bilindiği gibi
fosil yakıtların kullanılması sonucu açığa çıkan sera gazları iklim
değişikliğinin en önemli sebeplerinden biridir. Bazı tahminlere
göre, fosil yakıtların 2030’a kadar ve sonrasında da egemenliğini
koruyacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle 2000 ve 2030 yılları
arasında enerji kullanımından kaynaklanan karbondioksit emisyonunun
yüzde 40-110 artış göstereceği tahmin edilmektedir."
"KÜRESEL GIDA VE TARIM SİSTEMİNDE KÖKLÜ BİR DEĞİŞİM GEREKİYOR"
Uluslararası Tarımsal Araştırma Danışma Grubu’na (CGIAR) göre 2050
yılında 9 milyarlık dünya nüfusunun beslenebilmesi için tarım
sektörü yatırımlarında yüzde 50 ve gıda üretiminde en az yüzde 70
artışın olması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şöyle devam
etti:
"Birleşmiş Milletler’e göre ise bugün dünyada bulunan 925 milyon aç
insanı ve bunlara 2050 yılına kadar eklenmesi beklenen 2 milyar
kişiyi de düşündüğümüzde dünya üzerindeki insanların beslenebilmesi
için küresel gıda ve tarım sisteminde köklü bir değişim
gerekmektedir. Bu noktada tarım sektörünün önemi ortaya
çıkmaktadır. Hassas ve stratejik bir sektör olan tarım, ülkelerin
gıda ihtiyacının karşılanmasında, kırsal kalkınmada ve istihdamda
önemli bir yere sahiptir. Ancak tarımsal üretim, tabiat şartlarına
bağlı olarak gerçekleştirilen bir faaliyet olması nedeniyle iklim
değişikliğinin olumsuzluklarından doğrudan etkilenmektedir. İklim
değişikliğinin olumsuz etkilerinden olan sıcaklığın artması,
yağışların azalması, sel, fırtına, su kaynaklarında azalma,
kuraklık, su ve toprak kalitesinin bozulması, ekosistemlerin
bozulması ve biyolojik çeşitliliğin azalması, hastalık ve
zararlılarda artış gibi faktörler, tarımsal üretimde azalmaya sebep
olmaktadır."
Bayraktar, araştırmalara göre iklim değişikliğine bağlı olarak
sıcaklık artışı ve yağış miktarındaki azalma sonucu akarsulardaki
su miktarının azalacağını ve sudaki kirleticilerin nispi
konsantrasyonunun artacağını bildirdi. Bu olumsuzlukların
çoraklaşma, çölleşme ve erozyonu, toprak kirliliği ve toprak
verimliliğinin azalmasını da beraberinde getireceğini belirten
Bayraktar, "Yağışlardaki azalmayla birlikte Akdeniz bölgesinde su
havzalarında suyun azalması söz konusu olacaktır. Ülkemizin su
zengini olmadığı gerçeği göz önüne alındığında mevcut su
kaynaklarımızın korunması ve etkin kullanımının önemi ortaya
çıkmaktadır" dedi.
"GÖLLER KURUMA TEHLİKESİ ALTINDA"
Bilinçsiz su kullanımı, yanlış uygulamalar ve küresel ısınmanın da
etkisi ile göllerin günden güne kuruduğunu, yapılan araştırmalara
göre çok sayıda gölün tamamen kuruduğunu; aralarında Burdur Gölü,
Beyşehir Gölü ve Tuz Gölünün de bulunduğu göllerin ise kuruma
tehlikesi altında olduğunu belirten Bayraktar, şunları
kaydetti:
"Su yönetimi, tarım, arazi kullanımı, ormancılık, doğal kaynak
yönetimi ve havza yönetimi konularında, sektörel, sektörler arası
ve diğer ülkelerle işbirlikleri çerçevesinde acil olarak adaptasyon
çalışmalarının yapılması, stratejilerinin oluşturulması ve
uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Küresel ısınmanın önlenmesi
yönünde olumlu adımlar atmak için enerji ve sanayi üretiminde fosil
yakıtların kullanılması yerine rüzgar ve güneş enerjisi, biyogaz ve
biyokütle gibi daha temiz ve doğayla dost yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelim sağlanması gerekmektedir. Modern tarım
tekniklerinin uygulanması, orman arazilerinin ve biyolojik
çeşitliliğin korunması oldukça önemlidir. Ülkemizde iklim
değişikliği ve bununla mücadele son yıllarda sürekli gündemimizde
olan bir konudur. Kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum
kuruluşları ve özel sektör, iklim değişikliği konusunda çeşitli
çalışmalar yürütmekle beraber iklim değişikliği ile mücadele için
yapılan çalışmalar takdire değerdir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği
olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile beraber başlattığımız
ağaçlandırma çalışmalarına her ilde devam etmekteyiz. Ayrıca Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birlikte yürüttüğümüz eğitim
çalışmalarıyla kadın çiftçilerimize, tarım danışmanlarımıza iklim
değişikliğini de kapsayan eğitimler vermekteyiz. Bu ve benzeri
çalışmalarda yer alarak ülkemiz ve insanlığın geleceği için çaba
sarf etmekten son derece mutluyuz."
İklim politikalarının kalkınma politikalarına entegrasyonu ile bu
politikaların uygulanabilirliği ve iklim değişikliği ile mücadelede
yaşanan zorlukların üstesinden gelmenin kolaylaşacağına dikkati
çeken Bayraktar, gelişmekte olan ülkelerde yeni enerji altyapı
yatırımlarının yapılması, sanayileşmiş ülkelerde ise enerji
altyapılarının modernleştirilmesi ve enerji güvenliği teşvik
politikalarının oluşturulmasının sera gazı emisyonunun
azaltılmasına katkı sağlayacağını bildirdi. İklim değişikliğine
adaptasyon için toplumda farkındalığın artırılması, çiftçilerin
bilgilendirilmeleri, erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi,
konuya ilişkin plan ve projelerin bir bütün olarak ele alınmasının
gerekli olduğunu kaydeden Bayraktar, bilinçlendirme çalışmaları,
eğitimler ve teşvik yöntemleriyle insanlarda davranış değişikliğine
katkıda bulunarak çevre kalitesini iyileştirmenin mümkün olacağını
vurguladı. Bayraktar, "İklim değişikliği ile mücadeleyi ve sera
gazı emisyonu azaltım çalışmalarını sadece uluslararası
anlaşmaların bir gereği olarak algılamamalı, yaşanabilir bir dünya
için herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır" dedi.
(İHA)