Baykalın köşk adayı bendim
Abone olAbdüllatif Şener AKP'den kopuş süreceni yazdığı kitapla anlattı.
Abdüllatif Şener, eski yol arkadaşı Başkan Recep Tayyip Erdoğan
ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili çarpıcı açıklamalarda
bulundu. Eski Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, AK Parti’den ayrılma
sürecinde yaşadıklarını, “” isimli kitabında anlattı. Şener,
kitapta Erdoğan’ı huzursuzluk ve güvensizlik yaşatmakla
suçladı.
BAYKAL ADIMI ZİKREDERDİ
O ortamı düşünün.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı gündeme geldiğinde, yasağının kalkmasına
katkı sağladığı ve genel kurulda sürekli dinlediği halde Sayın
Baykal ile görüşmedi. Çünkü ismimin gündeme girme ihtimali vardı
bence. Konuyu gündeme taşırdı.
GÜVENSİZLİK YAYIYOR
Tayyip Bey ile aramızın çok iyi olduğu bir dönemdi. Bir gün odasına
girdim. Çok samimi olarak şunu söyledim: “Şimdi bu sürecin
başındayız. Ama davranışlarınızdan, bu süreci birlikte
götüremeyeceğimiz izlenimi ediniyorum” dedim. “Nereden çıkardın?”
dedi. “Böyle sezinliyorum. Gerektiği zaman kendimiz bırakırız”
dedim. Konuyu kapattı. Daha sonra da Tayyip Bey ile beraber olan
insanların böyle bir güvensizlik duyduğunu hissediyordum. 2002-2007
döneminde milletvekilleri genel başkana karşı güven duygusu içinde
olamamışlardı.
AYRILMA KARARI
Başbakan ile ekonomi
konularında farklı düşünüyorsunuz, siyaset tarzınız farklı, devlet
anlayışınız farklı, yönetim biçiminiz farklı ve sürekli bununla
bağlantılı kendinizi sıkıntıda hissediyorsunuz. Daha önemlisi
yolsuzluklardan arınmamış bir iktidar anlayışının ortasında
olduğunuzu da görüyorsunuz. Kirli bir siyasetin kuşatılmışlığı
içinde olmak nasıldır bilir misiniz? Bu, insanı mutlu eden, yaptığı
işten zevk almasını sağlayan bir süreç değil. Bu kadar çok açmazın
içinde varlığımı sürdürmek beni yoruyordu. Kendi çizgimi göstermiş
olmakla birlikte, beni zorlayan, yoran sıkıntıya sokan bir süreçti.
Devam etmek imkânsızdı.
KARARIMI SİVAS’A GİDERKEN SÖYLEDİM
Miting için Abdullah Gül ve Başbakan ile birlikte özel uçakla
Sivas’a gidecektik. Başbaka’nın yanına gittim, “Konuşmamız gereken
bir konu var” dedim. “Seçimlerde aday değilim” dedim. “Nereden
çıktı?” dedi. Kavgaya tutuşacağım izlenimi almasın diye aday
olmayacağımı, “Yıllardır milletvekilliği yapıyorum, bakanlık da
yaptım. Artık gönül dünyamda seyahat etmek istiyorum” dedim.
Güldü.
‘SEN LAZIMSIN’ DEMEDİ
Bir gün Başbakanlık Resmi Konutu’ndaki toplantı sonrası “Bırakmak
istiyorum” dedim. Alınmasın diye “Kurulduktan hemen sonra iktidara
gelen bir partinin yaşayabileceği bir süreç zaten bu” dedim. Ama
bir şeyden alındım. Bana “Olmaz, partiye zarar verirsin” dedi.
Bakış tarzı buydu. Söz gelimi: “Olur mu, sen lazımsın kardeşim”
demedi.
"BURNUMU SÜRTTÜRMEM"
Kemal (Unakıtan) Bey özelleştirmeyi devraldıktan sonra, ÖYK kararı
getirdi önüme. Normalde, son imzayı başbakan atar. Öncesinde son
imzanın da benim olması gerek. Ancak gelen metinde sadece
başbakanın imzası vardı. Kemal Bey kararı kendisi getirdiği halde
imzalamamış. Kemal Bey’e şunu söyledim: “Bunu benim önüme koymanın
anlamı şudur: Ya senin burnunu sürteriz veya bu koltuktan alırız.
Ben bu koltuktan kalkarım ama burnumu sürttürmem! Al götür!
GÜL ADAYLIK PARAMI BİLE YATIRMIŞTI
Ayrılma kararım üzerine Abdullah Bey, “Bunlar böyle kestirip
atılacak konular değil” dedi. Hâlâ aday olacağımı düşünüyordu.
(Hatta) Abdullah Gül “Aday olman lazım” diye odama uğradı.
“Müracaatını da senin adına ben yapacağım” dedi. (Oysa) Başvuru
süresi bitmiş, başvurum yok. İki milyar lira para yatırılması
gerekiyordu. Yatırmadım. Gül adıma başvuru yapıp parayı
yatıracağını söyledi. Ben de “Yatırma” dedim.
"BEN O ŞEKİLDE CUMHURBAŞKANI OLMAZDIM"
Başbakan adımın Cumhurbaşkanı adayları arasında anılmasından hiç
mutlu olmadı. Siyasette pek çok şey söylenmeden söylenir. Asla bana
razı olmazdı! Çünkü artık kendince tek ses olan bir liderdi. Her
şeyi, Cumhurbaşkanı bile kendisinin belirlemesi gerekirdi. Ayrıca
eğer bir grup toplantısında beni elimden tutup takdim ediyor
olsaydı, ben o fotoğrafı kabullenir miydim? “Benim cumhurbaşkanım”
fotoğrafını ben kabul etmezdim. Partinin grup toplantısında liderin
ilanıyla cumhurbaşkanlığı olmaz. Üstelik grubun belirlediği bir
cumhurbaşkanı da değil. Liderin kendi kafasında oluşturup ilan
ettiği, otoritesiyle dikte ettirdiği, o adaya da dikte ettirdiği
bir yapıydı o.
"AYRILMAK İÇİN BİLİNÇLİ OLARAK TARTIŞMA
ÇIKARTTIM"
Kamuoyu ÖİB’yi başbakanın benden aldığını söyler. Ama yanlıştır.
Bilinçli olarak küçük bir tartışma oluşturdum... Bir akşam
özelleştirme dosyasıyla yanına oturdum. “Buyurun, işte özelleştirme
dosyası. İstediğinize verin” diye önüne koydum. Başbakan da, “Kemal
Bey’e ver” dedi. Ben de “Hayırlı olsun” deyip verdim. Daha önce
özelleştirmeden varlık satın almış bazı firmaların taksitlerinin
ertelenmesinin gündeme geldiği ve benim ertelemeye karşı olduğum
için aramızda ihtilaf çıktığı şeklinde yorumlanmıştı. İşin doğru
tarafı ertelemelere karşı oluşumdur. Taksit zamanı gelmişse
ödenmelidir.