Baykal'ın hedefi Çankaya Köşkü
Abone olAltan'ın iddiasına göre Baykal, yakın durmaya çalıştığı ordunun desteğini alarak Çankaya'ya çıkmayı planlıyor.
Ahmet Altan, www.gazetem.net sitesinde yazdığı yazıda, Baykal'ın
hedefini şöyle anlatıyor: Baykal, sol, sağ ve köylülük... Kendisine
“sosyal demokrat” demekten hoşlanan Deniz Baykal’ın izlediği
politikaya baktığımda, bu politikayla halkın çıkarları arasında bir
ilişki kuramıyorum. Bu benim eksikliğim olabilir ama böyle bir
ilişkiyi kurabilen, Baykal’ın politikasının bu halkı daha zengin ve
daha özgür kılmaya yönelik projeler içerdiğini söyleyen kimseye de
rastlamadım. Baykal’ın, ön plana çıkardığı Onur Öymen aracılığıyla
bütün varlığını ordunun bir kesiminin sözcülüğüne adadığını
görebiliyorum ancak. Bugüne dek, ordu sözcülüğüyle halktan oy
alabilmiş bir parti de yok. Peki ne yapmak istiyor Baykal?
Partisini ve kendisini politikadan silinmenin eşiğine getiren bu
politikayı inatla sürdürmesinin sebebi ne? Tümüyle yanılıyor
olabilirim ama ben sadece tek bir amaç görebiliyorum burada.
Baykal, ordu desteğiyle cumhurbaşkanlığına tırmanmak istiyor.
Yaklaşan Çankaya seçimlerinin bugün izlenen politikalarda önemli
bir faktör olabileceğini sanıyorum. Eğer benim bu yaklaşımım
yanlışsa, bir parti liderinin politikalarını hatalı bir şekilde
yorumluyorsam, o zaman, kendisine “sol” diyen CHP’nin izlediği bu
“esrarengiz” politikanın amacını bize anlatması gerekir. “Sol”
etiketini sahiplenmeye kalkmanın, siyasi yelpazenin solunu tutmak
istemenin, kendisine sol diyen partiye yüklediği sorumluklar var;
bu partinin, izlediği politikanın hedeflerini, neden bu
politikaların sol diye tanımlanması gerektiğini anlatmasını
beklemek hakkına sahibiz. Böylesine devlet eksenli bir politikayı
“sol” diye sunmanın, gerçek solcuların oylarını sahte bir etiketle
toplamak istemenin, politik bir dolandırıcılık olmaması için
“solculukla” bu politikalar arasındaki ilişki açıkça ortaya
konmalı. Ama sanırım CHP ve Baykal, böyle bir açıklama yapamayacak,
politikalarına böyle bir netlik kazandıramayacak. Orası hep bulanık
kalacak. CHP, gerçek bir sol parti olamayacak. Bugün, sola düşen
“toplumu ve devleti dönüştürme” görevini sağ bir parti olan AK
Parti üstleniyor. Kökleri itibariyle sağcı, izlediği politikalar
itibariyle de solcu bir görüntü çizen AKP, tek başına sağcılığı da
solculuğu da kucaklıyor. Onu neredeyse tümüyle rakipsiz bırakan,
bütün kamuoyu yoklamalarında oylarının yüzde ellinin üstünde
görünmesinin nedeni de sanırım bu. AKP, Kıbrıs sorununu çözerek,
Avrupa Birliği yolunda çok önemli adımlar atarak, demokratikleşme
paketleri hazırlayarak, enflasyonu düşürerek, yolsuzluklarla
mücadele ederek “sol” bir partiyi işlevsiz bırakmış gibi gözüküyor.
Gerçekten öyle mi? Ben, sol bir partiye hala çok önemli görevler
düştüğü kanaatindeyim. AKP, Türkiye’nin gerçek sorunlarına
ulaşmamıza engel olan o kalın ve sert “kabuğu” soyuyor, o kabuğun
altından çıkacak asıl sorunlarımız. Adalet, eğitim, sağlık
alanlarında ne kadar büyük dertlerimiz olduğunu o zaman daha iyi
anlayacağız. O dertleri çözmek için yeni projelere ihtiyaç
duyacağız. Ama bütün sorunların “anası” olan büyük sorun esas
köylülük meselesinde çarpacak yüzümüze. Türkiye, Avrupa’nın tek
köylü toplumu. Yüzyıllardır çözülemeyen bu köylülük,
özgürlüğümüzün, zenginliğimizin, zihinsel gelişimimizin önündeki en
büyük engel. Üretimin ve verimliliğin artmamasının en temel nedeni.
Çok yakında yüzyüze kalacağımız bu sorunu, kalabalık bir köylü
nüfusu acılara garketmeden çözebilmek, Türkiye’nin gelişimini
sağlayacak yolu insanları sefil etmeden açabilmek için yeni bakış
açılarına, önerilere, projelere ihtiyacımız var. Köylü bir
toplumdan çağdaş bir toplum çıkarabilmek büyük bir devrim
gerektirecek. Kendini işlevsiz, nedensiz, amaçsız gören solun
çözmek için harekete geçebileceği, değişimin liderliğini sağın
elinden alabileceği bir alan bu. Böyle bir liderliğe talip bir sol
parti var mı? Bu sorun için çözüm öneren bir sol parti var mı? Eğer
yoksa bu toplum çolak demektir. Ve bizim kendisine sol diyen
partimizin macerası ancak bir çizgi roman olur: “Temel Reis,
Çankaya’da...”