Baykal'dan linç yorumu
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son günlerdeki linç olaylarına ilişkin ilginç yorumlarda bulundu: "Bu kaba bir faşizm yükselmesi ve ırkçılık patlaması değil..."
CHP lideri Baykal, Güneydoğu'daki demokratik temsilcilerin ülke
siyaseti içinde yer tutabilmesi gerektiğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, sokağa taşan öfkenin,
milliyetçiliğin patlamasıyla açıklanamayacağını, insanların biriken
sorunlar sonucu patlaması olduğunu söyledi. Partisinin toplumsal
tepkinin hiçbir şekilde yanında olmadığını, sokağa çıkmayacaklarını
vurgulayan Baykal, durumun vahametini "kibrit çakmaya bakar" diye
ifade etti. Hükümetin doğru politika üretemediğini savunan Baykal,
"Biraz daha sabredersek, etnik siyaset bitecek" dedi. Baykal,
gündemdeki konulara ilişkin SABAH'ın sorularını yanıtladı, önemli
açıklamalarda bulundu. Baykal'ın üzerinde önemle durduğu konu,
artan terör olayları, "kimlik" tartışması ve toplumda "giderek
yükselen rahatsızlık" oldu: "Ben toplumda genel bir duyarlılık
yükselmesi, bir rahatsızlık, bir tedirginlik görüyorum. Bu hükümete
en çok destek veren çevrelerde dahi sorgulama başlamıştır. AKP'li
milletvekili bile 'Doğru mu yapıyoruz' diyor. Biz bu tavrı ortaya
koyduğumuzda suçlanıyorduk. Ama şimdi 'Haklılarmış' demeye
başladılar. Bizim bu olaya yönelik bir programımız yok. Biz bu
arkadaşları dışardan ithal etmedik."
BİRİKEN SIKINTI PATLIYOR
Sokaktaki öfkeli kalabalıkların "milliyetçiliğin tırmanması" ve
"provokasyon" şeklinde değerlendirilmesine karşılık Baykal,
olayların Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı uluslararası
gelişmeler, AB süreci, Irak ve Kıbrıs'ta yaşananlar, işsizlik,
Güneydoğu, özelleştirme politikasının sonucu "toplumda oluşan
tedirginlik" değerlendirmesi yaptı. Baykal, şöyle konuştu: "Yavaş
yavaş soru işaretleri, kaygılar artıyor. İşte Güneydoğu'da yaşanan
olaylar, tedirginlikleri çok somut bir biçimde ortaya koymaya
başladı. Böyle bir noktada Türkiye'de ulusal duyarlılıklara yönelik
bir sahiplenme duygusunun yükselmekte olduğu çok açıktır. Bunu
sağlıksız, anlamsız, gereksiz, kaba bir faşizm yükselmesi, bir
ırkçılık patlamasıyla açıklamak doğru ve gerçekçi değil. Bu
süreçten bağımsız olarak bunu anlayamayız. İnsanlar rahatsız
oluyor. Irak'ta askerlerin başına çuval giydirmeden tutunuz, Kuzey
Irak'ta yaşanan olaylara dek hep sıkıntı. Bunlar birikti ve bir
yere yansıyacak."
KİBRİT ÇAKMAYA BAKAR
"Mesela PKK 'Karadeniz'e sarkacağım' diyor. İki kişi var, biri
kaçıyor, diğeri vuruluyor. Kaçan adam bir süre sonra vatandaşın
karşısına çıkıyor. Orada güvenlik güçlerinde olay kontrol edilse
belki orada yaşanan olaylar ortaya çıkmayacak. Ama 'Vay aramızda
kaçmış bir PKK'lı var' denilerek birdenbire insan avı ortaya
çıkıyor. İnsanlar tedirgin oluyor. Olay devlet güvenlik güçlerinin
çerçevesini aşan bir nitelik kazanmaya başlıyor. Bu ortam var, bir
kibrit çakmaya, bir talihsiz olaya bakar. Burada asıl üzüntü verici
olan, hükümetin bu süreci doğru yönlendirememesidir. Olaylar
sonrası hükümet, kaygısını yansıtan ve çözüm öneren bir diyalog
kuramadı. İnsanlarda sahipsizlik ve güvensizlik psikolojisi
yaratıldı. Etnik ayrışma projeleri ve şiddete dayalı siyaset
mutluluk getirmez. Hükümet duyarlı değil."
SOKAĞA KARŞIYIZ
Baykal, partisinin, toplumsal tepkilere yönelik tavrınıda şöyle
anlattı: "Biz bu toplumsal tepkilerin kesinlikle hiçbir şekilde
içinde olmuyoruz, olmayı uygun görmüyoruz. Türkiye'nin içinde
bulunduğu noktada olayı meydanlara, sokaklara götürerek, bu konuda
daha doğru bir politika oluşturulmasının mümkün olmayacağını
düşünüyoruz. Bunun zeminini TBMM ve medya olarak görüyoruz. Çok
sakıncalı buluyoruz ve kesinlikle bu işe karışmıyoruz. Türkiye'nin
gidişinin de dinamiklerini doğru değerlendirdiğimizi düşünüyoruz.
Hükümete çok görev düştüğünü, ancak bu görevin yerine
getirilemediğini düşünüyoruz. Sokağa çıkma ihtiyacı hisseden
insanlara 'Bunu yapmayın' lafının ötesinde, onları harekete geçiren
unsurlarla ilgili güven veren değerlendirilme yapılmasına ihtiyaç
var."
COĞRAFYA OLAYI DEĞİL
Baykal, Güneydoğu'da sosyal demokrat bir partinin varlık
gösterememesinin nedenlerini de şöyle değerlendirdi: "Bu doğrudur.
Ama bunu CHP'nin oy oranıyla izah etmeye kalkmak çok anlamsız bir
şey. Bu olay, bir coğrafya olayı değildir. Bölgede yaşayan Kürt
kökenli vatandaşların daha fazlası bölge dışında yaşıyor. Onlar
kendi çevreleriyle gayet uyum içinde varlıklarını
sürdürebiliyorlar. Orada kalan insanların ne düşündüğü de sadece
seçim sonuçlarına bakarak değerlendirilemez. Güneydoğu siyasi
coğrafyasında niçin sosyal demokrasi bu tezleriyle hak ettiği
desteği alamıyor? Burada Türkiye siyasetinde muhafazakâr, dinci bir
gelenek var. Daha önce dinci siyasi gelenek dışında kalan
kesimlerin tamamına yakını artık o çizginin içine girmiştir. Ben
umut ediyorum ki, bir süre sonra herkesin o bölgede artık siyaseti
etnik kimlik temelinde değil, genel siyaset yelpazesinde yapma
gereğini kabul edeceği noktaya gelinecektir. 12 Eylül öncesi
gibi."
BİRAZ SABREDEBİLİRSEK
Baykal, "demokrasi adına etnik kökenlerin TBMM'de temsil edilmesi"
görüşüne de karşı çıktı. "Etnisiteyi aşarak siyaset yapma" gereğini
savunan Baykal, şöyle devam etti: "Bize göre hedef şu olmalı; yeni
çağdaş, demokratik bir yelpazenin şekillenmesi, etnik kimliğe
dayalı siyasetin ağırlığını kaybetmesi, o bölgenin demokratik
temsilcilerinin ülke siyaseti içinde yer tutabilmesi. Sabırlı
davranabilirsek, bölgenin dinamikleri Türkiye'nin siyasi partileri
içinde bir şekillenmeyi yaygınlaştıracak, kökleştirecek.
Türkiye'nin siyasi istikrarı bakımından yüzde 10'luk barajla
oynamayalım. Barajın altında kaldığımız dönemde de bunu
savundum."
TÜPRAŞ HESAPLAŞMASI
Deniz Baykal, Tüpraş ihalesiyle ilgili ise şu değerlendirmeyi
yaptı: "TBMM'de daha satış bu noktaya gelmeden önce verdiğimiz soru
önergeleri, Meclis'in tozlu raflarında. Bir de suç duyuruları var.
Bu olay, Ankara'da çok ciddi bir hesaplaşmanın çıkış noktasını
oluşturabilir. İnsanlar oyunun kurallarını değiştirerek, avantajlı
hale gelebiliyorlar. Bu, ekonominin mantığını bozuyor. Star
ihalesini de izliyoruz. Başbakan düzenlemeyi uygun görmediğini
söylüyor. Birisi, Başbakan'ın sözüne güvenip, düzeleceği umuduyla
konsorsiyum kurup girebilir mi?"
Kaynak: Sabah Gazetesi