Baykal'dan kadrolaşma iddiası
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, atamalarla devletin kişiselleştirildiğini ve Türkiye'nin bunun bedelini ''başarısızlıklarla, yolsuzluklarla ödediğini'' savundu.
Baykal, ''Maliye Bakanı, Başbakan'ın ağabeyi, bakanlar yakın
dostları, arkadaşları. Türkiye'nin 70 milyon insanı içinde
Başbakanı tanıma imtiyazına kavuşamamış milyonlarca halk çocuğu ne
olacak? Onlar yabancı mı, onları dışlamak mı, yok saymak mı
lazım?'' dedi. CHP Genel Başkanı Baykal, partisinin grup
toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'de yolsuzluklarla ilgili
tartışmaların hızla geliştiğini söyledi. Baykal, bunun, Türkiye'nin
en temel konusu haline gelmeye başladığını kaydetti. İktidarın,
kendi kadrolarını devlet yönetimine yerleştirme konusunda ''müthiş
bir arayış içinde'' olduğunu öne süren Baykal, her hükümetin kritik
noktalara güvendiği kadrolardan atamalar yaptığını, ancak AK Parti
İktidarı döneminde yaşananların geçmiş uygulamalara kesinlikle
benzemediğini söyledi. Hem atananların kimliği, hem de atamaların
kapsamı değerlendirildiğinde farklılığın görüldüğünü bildiren
Baykal, şunları söyledi: ''Var olan kadrolara husumet ve kendi
kadrolarını taşıma iddiası, heyecanı... Başvurmadıkları yol, yöntem
kalmadı. Bütün ilkokul müdürlerinden tutun, Talim Terbiye
Kurulu'nun tümü, genel müdürlükler, akla hayale ne gelirse tümünü
değiştirmeye kalkıştılar. Bütün devlet teşkilatını allak bullak
ettiler. Kadrolara bakınca bunların bireysel yakınlık ve
tanışıklık, arkadaşlık, okuldaki sınıf arkadaşlığından tutun,
belediyelerdeki arkadaşlıklara, özel ahbap çavuş ilişkilerine
dayalı olduğu görülüyor. Anonim ilişkilerin, kuralların hakim
olması gereken devlet kadrolarına, kişisel yakınlıkların egemen
olmaya başladığını gördük. Yakını, beraber 5-B'de okumuşlar, aynı
okuldan okumuşlar, belediyede beraberlermiş, böyle böyle süzüldü
geldi, devlet şimdi bunların eline emanet. Bu yakınlık kavramı çok
temel bir anlayışı yansıtıyor. Devlet yönetiminde yakınlık diye bir
şey olmaz. Devlet yönetimi anonimdir, tüm vatandaşlara yöneliktir.
Başbakanın yakını, 70 milyonun 70 milyonu olmalıdır. Siz, 'Mustafa
Kemal'in yakını' diye bir kavram, 'Ahbabı, eşi, dostu' diye bir şey
biliyor musunuz? Bir şeyi emanet etmek istediğinizde güvendiği
kişiye değil, Türk gençliğine emanet ediyor, daha doğmamış
çocuklara güveniyor. Devlet yönetiminde anlayış bu olacak. Bu
yönetim, devleti feodalleştirici, devleti kişiselleştirici, gayri
şahsi olması gereken ilişkileri ve yapıyı kişiselleştirici bir
anlayış. Bu konuda o kadar gözü kara gitti ki... Maliye Bakanı
Başbakan'ın ağabeyi, bakanlar yakın dostları, arkadaşları.
Türkiye'nin 70 milyon insanı içinden Başbakanı tanıma imtiyazına
kavuşamamış milyonlarca halk çocuğu ne olacak? Onlar yabancı mı,
onları dışlamak mı, yok saymak mı lazım?. 'Ben kendi bildiklerimle
götürürüm' olur mu? Oluyor, oluyor da ne oluyor, işler şimdi olduğu
gibi oluyor.'' ''FASA FİSO DENİLİYOR'' Başbakanlık Müsteşarı Ömer
Dinçer ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki iddialara karşı
''Ben onu tanıyorum, dokunmayın ona'' denildiğini ifade eden
Baykal, bunun kabul edilemeyeceğini söyledi. Baykal, Dinçer'in
''İntihalden dolayı cezalandırılması gereken bir kişi olduğunu'',
Unakıtan'ın ''Çıkar karşılığı, komisyon karşılığı hayali ihracat
içine girdiği''nin raporlarla ortaya konulduğunu ifade etti. Bütün
bunlara karşı ''Fasa fiso'' denildiğini kaydeden Baykal, ''Susurluk
ortaya çıkınca da kulakları çınlasın, o zamanki Başbakan 'Gulu gulu
dansı' demişti'' diye konuştu. '' KRİTİK NOKTADA VEKALET''
Müsteşar, müsteşar yardımcısı ve genel müdür düzeyinde kritik
noktada vekaletle görev yapan bürokratlar bulunduğuna dikkati çeken
Baykal, yaşanan olayların, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bu
kişilerin atama kararnamelerini geri çevirmekte ne kadar haklı
olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Baykal, vekalet yöntemi ile
''Cumhurbaşkanı'nın by pass edildiğini, Anayasal yetkisinin yok
sayıldığını'' ifade etti. Atamalarla devletin kişiselleştirildiğini
kaydeden Baykal, bunun bedelini de Türkiye'nin ''Başarısızlıklarla,
yolsuzluklarla'' ödediğini bildirdi. TARIM VE SANAYİDE YAŞANANLAR
Baykal, grup konuşmasında, son günlerde gerçekleştirdiği yurt
gezileri ile ilgili izlenimlerini de anlattı. Çiftçilerin büyük
güçlükler yaşadığını gördüklerini söyleyen Baykal, üç yıldır
çiftçilerin hemen hemen aynı fiyata ürün sattıklarını belirtti.
Tarımda çeşitli oyunlar oynandığını savunan Baykal, ithal olarak
getirilen tarım ürünleri ile Türk çiftçilerin rekabet edemediğini
söyledi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün ''Tarımda himaye
dönemi bitti'' yönündeki açıklamasını ''Garip'' diye niteleyen
Baykal, ''Kimse tarımda himaye talep etmiyor, destek istiyor'' diye
konuştu. Baykal, dünyanın tüm ülkelerinde, gereksinim duyulan tarım
ürünlerinin yetiştirilmesini sağlayacak teşviklerin uygulandığına
dikkati çekti. Görevinin çiftçilerin sorunlarını dile getirmek
olduğunu belirten Baykal, ''Çiftçi adına biz de feryat ediyoruz,
çiftçiye sahip çıkın'' dedi. Türkiye'nin en fazla borçlanan ülke
olmasına karşın 2004 yılında dünyada ithalat artış rekoru kırdığını
da kaydeden Baykal, Türkiye'nin, nüfusu çok daha yüksek olan Rusya
ve Hindistan'dan bile daha fazla ithalat yaptığını vurguladı.
Baykal, otomotiv sanayiinin yaptığı hamlelerle herkesin iftihar
ettiğini de bildirdiği konuşmasında, bu gelişmenin en son aşamada
ne ifade ettiğine dikkat çekmek istediğini söyledi. Baykal,
Türkiye'nin 2.2 milyar dolar otomotivden kaynaklanan açığının
bulunduğunu ve bunun da altında kur politikasının yattığını
söyledi.