Baykal'dan ilginç benzetmeler
Abone olCHP Lideri Deniz Baykal, AK Parti Hükümeti'nin AB İlerleme Raporu ile ilgili olarak net bir görüş otaya koymadığını eleştirdiği konuşmasında ilginç benzetmeler yaptı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin AB İlerleme Raporu ile
ilgili olarak net bir görüş ortaya koymadığını ifade ederek,
''Hükümet, susmayı, tribünde sessizce kalmayı, sütre gerisinde
yatmayı tercih ediyor. Teslimiyetçi, ne verilirse 'Yarabbi şükür'
diyen anlayış, dış politikada kabul edilemez'' dedi. Baykal, CHP
TBMM Grubu'nun haftalık olağan toplantısında, dış politik
gelişmelere de değindi. AB İlerleme Raporu'nun açıklanmasının
üzerinden 1 ay geçtiğini, ancak hükümetin hangi resmi tutum içinde
olduğunu hala öğrenemediklerini söyleyen Baykal, şöyle devam etti:
''Türkiye'de bu konuda bir resmi tavır şu ana kadar açıklandı mı?
Türkiye'nin geleceğiyle, tarihiyle ilgili en önemli konu. 17
Aralık'a kadarki süreçte bütün çabalarımız bu konuya yönelik
olmalıdır. Bu konuda hükümet ne düşünüyor. İlerleme Raporu ile
ilgili değerlendirmesi nedir; bunu, hala öğrenebilmiş değiliz.
Hükümet susmayı, tribünde sessizce kalmayı, sütre gerisinde,
siperde yatmayı tercih ediyor.'' Ortada çok ciddi bir rapor
bulunduğunu belirten Baykal, ''raporun ilan edilmesinin üzerinden 1
saat geçmişken ve rapor üzerinde hiçbir ciddi çalışma yapılmamış ve
kimse raporun tümünü görmemişken, Başbakan'ın, 'raporun yapıcı ve
olumlu olduğunu' ilan ettiğini'' söyledi. Baykal, şunları kaydetti:
''Bu tavır Türkiye'nin tavrı mıdır, bu konuyu Türkiye'de
konuşabildik mi? Herkes kendi düşüncesini söyledi, düşüncelerimizi
birbirimize ifade ettik. Bir kısmımız ifade edemedi bile. Diyalog,
müzakere, bir çalışma var mı? 17 Aralık'a giderken hükümetimiz ne
isteyecek biliyor muyumuz? Şunlar kabul edilemeyecek, şunlar
mutlaka sağlanmalıdır diye bir çalışmanın yapıldığını
söyleyebiliyor musunuz? Hiçbir şey yok. Bu konudaki sessizlik, bu
sükut nedendir? 'Takdir sizindir benim bir itirazım yoktur' tavrı
neden ortaya konuyor? Kamuoyuna bir açıklama yok. İlgili ülkelere
ciddi tavır var mı o da yok. Başbakanın ilgili hükümet başkanlarına
bir başvuru yaptığını bilmiyoruz. Ne yapıyoruz, 'Uçak hediye edin
diyoruz'. İşi el sıkma, kişisel tatmin, gönül alma anlayışı içinde
değerlendirmeye çalışıyoruz. Bunlar, çok yanlış oluyor. Bir an önce
bu teslimiyetçi sükutun, bu hiçbir talep ortaya koymayan, ne
verilirse 'Yarabbi şükür' diyen anlayışın dış politikada,
diplomaside kabul edilemez olduğunun anlaşılmasını ve gereğinin
yapılmasını diliyoruz.'' ''PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR'' CHP lideri
Baykal, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in iade ettiği, ancak,
TBMM Genel Kurulu'nda aynen kabul edilen Dernekler Yasası'na da
değindi. Baykal, derneklere ve siyasi partilere dışardan mali
destek sağlanmasının çok tehlikeli olduğunu söyledi. Bu yolla
dernekler ve siyasi partilerin dış finansman yoluyla etkilenmeye
çalışılacağını kaydeden Baykal, ''Para veren düdüğü çalar. Buna
karşı önlem almak hepimizin görevi'' dedi. Baykal, SSK
hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devrini öngören tasarıyı
eleştirerek, ''Bu hükümet SSK'lıya iyilik etmek istiyorsa yapacağı
şey çok açık. Öncelikle SSK'lıların devlet hastanelerinden
yararlanmaları önündeki engeller kaldırılmalı. SSK'lıların her
eczaneden ilaç almalarına imkan sağlanarak, SSK eczaneleri önünde
kuyruk önlenmeli'' diye konuştu. Baykal, AK Parti Hükümeti'nin
ekonomi politikalarını da eleştirdi. Baykal, dış ticaret açığının
çok tehlikeli biçimde büyüdüğünü, buna bağlı olarak cari açığın
yükseldiğini, borçlanma ihtiyacının da arttığını söyledi.
Enflasyonu düşürmek için düşük kur politikası uygulandığını ancak,
buna rağmen enflasyonda kıpırdama başladığını ifade eden Baykal,
şunları kaydetti: ''Hükümet, hiçbir söylediğini yapamamıştır.
Kamuda çalışan sayısı azaltılacak dendi, kamuda çalışan sayısı bu
dönemde 200 bin arttı. Lojmanlar azaltılacak dendi, şov uğruna
milletvekili lojmanları, milli servet çürümeye terk edildi ama
lojman sayısı 8 bin arttı. İç ve dış borç azalacak dendi tam tersi
arttı. Dış ticaret açığı küçülecek dendi, açık hızla büyüdü. Kayıt
dışı ekonomi kayıt altına alınacak dendi ama bu konuda hiçbir şey
yapılmadı. Özelleştirmeyi, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
KDV'yi indireceğiz dediler, bir tek burada kısmen sözlerini
tuttular ve zümrüt, pırlanta ve elmastaki KDV'yi sıfırladılar. Ne
mazot, ne çiftçiye destek verdiler.'' Baykal, İslam özel sektörünün
geliştirilmesine yönelik anlaşmanın kimseye bilgi vermeden
imzalandığını belirterek, ''Kimse uluslararası antlaşma yapıyoruz
diye Türkiye'nin hukukunu, anayasasını, rejimin özünü etkileyecek
arayışlara yönelmesin'' dedi. Baykal, anlaşmanın onaylanmasına
ilişkin tasarının TBMM'den geçmesi durumunda Anayasa Mahkemesi'ne
başvuracaklarını açıklayarak, Mahkeme'nin ''Kendine yakışan,
Cumhuriyet'e sahip çıkan, tarihi, hukuki bir karar alacağına
inandığını'' belirtti. Deniz Baykal, partisinin TBMM grup
toplantısında yaptığı konuşmada, geçtiğimiz hafta kamuoyunun
birdenbire Türkiye açısından önem taşıyan bir anlaşmanın
imzalandığını resmi açıklamalarla öğrendiğini belirterek, sözlerini
şöyle sürdürdü: ''Bu antlaşma hiçbir şekilde konuşulmadı,
tartışılmadı. İslami bir ekonomi oluşturmak üzere bir kurum
kurulmasına yönelik bir anlaşma imzalanmış. Bu antlaşmayı Türkiye
adına bir Hazine yetkilisi imzalamış. Bir ülkenin dış ilişkilerinin
tek elden, uyumlu, tutarlı ve tek elden götürülmesi bir temel
ihtiyaçtır. Son zamanlarda bu temel ilkeye yönelik farklılıklar
ortaya çıktığına tanık oluyoruz. Bir süre önce yine Hazine'den
sorumlu bir bakanın Türkiye'ye 8.5 milyar dolarlık bir yardım
karşılığı Irak'a hiçbir askeri hareket yapılmayacağına ilişkin bir
anlaşma imzalandığını öğrenmiştik. CHP'nin ortaya koyduğu tepki
sonucu bu anlamayı sonuçlandıracak girişimler askıya alındı.''
''ATTIĞIM İMZAYLA İFTİHAR EDİYORUM'' Türkiye'nin dünyadaki Müslüman
ülkelerle de ilişkisini ve dayanışmasını ileriye götürmesi
gerektiğini, bundan kimsenin tereddüdü olamayacağını belirten
Baykal, bu anlayışı gereği olarak 1974 yılında İslam Kalkınma
Örgütü'nün kurulması doğrultusundaki ilk adımı o dönemde iktidarda
olan CHP'nin attığına dikkati çekti. Dönemin Maliye Bakanı olarak
İslam Kalkınma Örgütü ve İslam Kalkınma Bankası'nın kuruluş
belgesinin altına imza attığını ve attığı imzayla iftihar ettiğini
kaydeden Baykal, şöyle devam etti: ''O anlaşma Müslüman ülkelerin
olanaklarını, güçlerini değerlendirerek kalkınmalarına yardımcı
olma anlayışıyla yola çıkılarak bir finans kurumu kurulmasını
sağlamıştı. Oraya bütün ülkeler katkı verdi. Yaratılan mali
olanaklarla ortak projeler yürütüldü. Şimdi önümüze getirilen
konunun bunun bir parçası olduğu bize söylenilmektedir. İşte bu
doğru değildir. Kimse müslüman ülkelerle ekonomik ve mali işbirliği
geliştirmeyelim demiyor. Ama burada her ülkenin kendi sistemi
içinde birbiriyle ilişki kurması anlayışı yok. Şimdi yeni bir
noktaya, bir ileri aşamaya geliniyor. Deniliyor ki 'artık dini,
İslami bir ekonomi yaratalım'... Bu dini ekonominin ne olduğu da
henüz belli değil. Ama birşey belli, bu ülkeler kaynaklarını
seferber ederek dini bir ekonomi sektörünün geliştirilmesi için
işbirliği ve dayanışma yapacaktır.'' Türkiye'nin din ile siyaseti,
eğitimi, hukuku, ekonomiyi belirli bir farklılaşma, ayrışma içinde
tututuğunu bunu gerçekleştirmiş başka bir Müslüman ülke
bulunmadığını anlatan Baykal, Türkiye'nin dünyadaki değerinin ve
öneminin Cumhuriyet tarihi boyunca bu konuyu çözmüş olmasından
kaynaklandığını söyledi. ''DİNİ EKONOMİ İÇİN KAYNAK AYRILAMAZ''
''Siz eğer dini, eğitimi belirler, hukuku tayin eder, siyasete
hükmeder, ya da siyasetin hükmü altına sokarsanız dine de topluma
da devlete de haksızlık etmiş olursunuz'' diyen Baykal, şöyle
konuştu: ''Devleti dini bir ekonomi geliştirmek için kullanacak
mıyız, kullanmayacak mıyız? Dinin yeri ayrı ekonominin yeri ayrı...
Bunu yapanlar bilmeyerek mi yoksa bilerek mi yaptılar gerçekten
anlamak mümkün değil. Oraya göstermelik birşey koymuşlar. Bizim
anayasamızla, hukukumuzla bağdaşmayan hükümleri itirazi bir kayıtla
değerlendirmek lazım diye bir hüküm koymuşlar. Bu itirazi kaydın
burda işlemesi mümkün değil. Bu projenin aslı, esası; dini bir
ekonomi yaratmaktır. Dini bir ekonomi yaratmak amacıyla bir kurum
kurmaktır. Türkiye buraya 13 milyon dolar para verecek. Nasıl olur
da dini bir ekonomi geliştirmek için Türkiye'nin parasını
harcayabilirsiniz? Devlet hiçbir zaman bir dini ekonomi kurmak için
kaynak ayıramaz.'' REJİMİN ÖZÜ Kimsenin demogoji yapmaması ve
CHP'nin bu konudaki itirazını bir din tartışması olarak
göstermemesi gerektiğini savunan Baykal, ''Herkes işini yapsın,
uluslararası anlaşma yapıyoruz deyip Türkiye'in hukunu,
anayasasını, rejiminin özünü etkileyecek arayışlara yönelmesin''
diye konuştu. Baykal, Anayasa'nın ''Uluslararası anlaşmaların iç
hukukun üstünde yer alacağına'' ilişkin hükmü gerekçe gösterilerek
tasarının çıkması halinde iç hukuk açısından bir itiraz yolu
bulunmadığına yönelik bir kaygı bulunduğunu belirterek, bunun
yersiz olduğunu söyledi. Deniz Baykal, ''Burada anayasamızın
anlayışıyla çelişki söz konusu. Din, inanç, mezhep ayrımcılığı
yaparak ekonomi politikası uygulanmasına nasıl Türkiye için de
cevaz yoksa, uluslararası bir anlaşmanın bunu yapmasına da cevaz
yoktur. Bu düzenlemenin Anayasaya aykırılığı ortaya atılabilir,
atılmalıdır. Eğer Bu Meclis'ten geçecek olursa hiç kuşku yok ki CHP
bir tarihi göre daha yapacaktır ve bu konuyu Anayasa Mahkemesi'ne
götürecektir'' dedi. Baykal, Mahkeme'nin de ''Kendisine yakışan,
Cumhuriyet'e sahip çıkan tarihi ve hukuki kararı alacağına
inandığını'' kaydederek, ''İktidarın bu noktada germemesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu yanlış bir iştir. Nasıl kendi
ülkemizde dini bir ekonomi yaratmak isteyenlere özel teşvik
veriyoruz diyemezsek, aynı şekilde uluslararası bir anlaşma
aracılığıyla başka ülkelere dini ekonomi geliştirilmesi için kaynak
aktarabilmemiz de mümkün değildir'' diye konuştu. 10 KASIM Baykal,
konuşmasında yarın Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 66. yıldönümü
olduğuna da anımsatarak, bugün dünyada yaşanan her olayın
Atatürk'ün önemi ve değerinin anlaşılması açısından bir fırsat
olduğunu kaydetti. Deniz Baykal, geçmişte Mustafa Kemal Aatürk'e
karşı çıkanların torunlarının bugün onun hedeflerine ulaşmaya
yönelik bir çaba içinde olduklarını söyledi. Grup toplantısına
CHP'nin konuğu olarak Türkiye'de bulunan Çin Komünist Partisi
Merkez Komitesi üyeleri de katıldı. Baykal, Çinli konukları
selamlarken, iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik
çabalarının devam edeceğini söyledi. Kaynak: Milliyet