Baykal'dan hükümete ince eleştiri
Abone olLozan'ı öven CHP lideri Baykal, "Bunları gözden düşürecek girişimlerden kaçınmalıyız'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Lozan Barış Anlaşması'nı
''Herkesin ortak iftihar kaynağı olması gereken büyük ulusal
dayanak noktası'' olarak değerlendirerek, ''Bugünkü sıkıntılarımızı
kabul ettirebilmek için bunları gözden düşürecek girişimlerden
kaçınmalıyız'' dedi. Baykal, TBMM'de düzenlenen ''Milli Egemenlik
ve Siyaset'' konulu sempozyumda yaptığı konuşmada, Lozan Barış
Anlaşması ile ilgili tartışmalara değindi. ''Lozan, al-ver
pazarlığı yapılan bir müzakere olmamıştır'' diyen Baykal, Lozan'ın,
''bir ulusun silah meydanında kazandığı bağımsız yaşama
mücadelesinin tescil edilip edilmeyeceği bir diplomatik tartışma
olduğunu'' belirtti. Toprak pazarlığının Lozan'da yaşanmadığını
vurgulayan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kapitülasyonlar sona
erdirilmiştir, Türkiye hukukunun işleyeceği orada kabul edilmiştir.
Türkiye'nin etnik bir parçalanmaya sürüklenmesinin kabul
edilemeyeceği tescil edilmiştir. Boğazlar meselesi ertelenmiştir.
Misak-ı Milli sınırları içinde yeralan her yer hiçbir ödün
verilmeden Türkiye Cumhuriyeti'nin bir parçası olarak kabul
edilmiştir. Bu durum hepimizin ortak iftihar kaynağımız olması
gereken büyük ulusal dayanak noktalarımızdır. Bugünkü
sıkıntılarımızı kabul ettirebilmek için bunları gözden düşürecek
girişimlerden kaçınmalıyız. Hepimiz bu noktada dikkatli olmalıyız.
Lozan bu anlamda bugünkü sıkıntılarımızla mukayese edilebilir bir
olay değildir, Türkiye'nin bağımsızlığının bütün dünyaya kabul
ettirildiği ulusal bir zaferdir. Lozan konusunda bir tartışmayı bu
açıdan uygun görmediğimi ifade etmek istiyorum.'' LAİKLİK ANLAYIŞI
Baykal, laiklik konusundaki görüşlerini açıklarken de laikliğin
bütün inançların devlet gözünde eşit ve aynı derecede saygıdeğer
olduğunun kabulü olduğunu ifade etti. Ancak laiklik anlayışının
sadece din özgürlüğü, hoşgörü, tolerans anlayışına indirmesi
durumunda laikliğin eksik anlaşılmış olacağını bildiren Baykal,
''Bütün inançlara aynı saygıyı gösterirken hiçbir inancın hiçbir
dinsel düşüncenin, teokratik kabulün eğitimi, hukuku ve devlet
yönetiminin şekillendirmesinin doğru olmadığı anlayışıdır,
laiklik'' dedi. Baykal, ''Türkiye modeli''nin; inançların hukuka,
eğitime, devlet yönetimine hakim olduğu toplum yaşamından,
inançlara saygı duyarak, onu eğitim, hukuk ve devlet yönetiminden
uzaklaştırmak olduğunu da söyledi. Ulusal egemenlik kavramının
önemli boyutlarından birinin ekonomi olduğuna da dikkati çeken
Baykal, dış borçların bunu olumsuz etkilemesinin önüne geçilmesi
gerektiğini ifade etti. Baykal, bunun için ülke ekonomisinin
''Kendi ayakları üzerinde tutmayı sağlamak'' gereğini vurgulayarak
bununla ilgili tarihten örnekler verdi. CUMHURİYET-DEMOKRASİ
İLİŞKİSİ CHP Genel Başkanı Baykal, bütün dünyanın saygı duyduğu
''Türkiye deneyimi''ne sahip çıkılması gerektiğini belirttiği
konuşmasında, Cumhuriyet'e ve demokrasiye birlikte sahip çıkılması
gerektiğini söyledi. Cumhuriyet ile demokrasi arasında bir
çatışmanın varlığından söz edilmesinin yanlış olacağını ifade eden
Baykal, ''Cumhuriyet deneyimini yaşamadan bir sandık ve oy
mekanizması ile demokrasiyi idame ettirmek mümkün değildir'' diye
konuştu. Cumhuriyeti azaltarak demokrasinin arttırılamayacağı
kaydeden Baykal, ''Cumhuriyet, demokrasiyi tehdit etmez,
etmemelidir. Demokrasi cumhuriyetten korkmaz, korkmamalıdır. Bugün
demokrasinin eksiklikleri vardır. Demokrasiyi daha ileri götürmek
cumhuriyet kazanımından vazgeçmek anlamına gelmez, gelmeyecektir''
diye konuştu. Baykal, ulusal egemenlik anlayışının Avrupa Birliği
ve uluslararası oluşumlar dikkate alındığında yeni bir yaklaşıma
gereksinimi olduğunu da söyledi. Baykal, bunun ulusal egemenlik
kavramına ihanet anlamına gelmeyeceğini de kaydetti. Baykal,
konuşmasında 23 Nisan 1920'yi, 1876'nın doğal sonucu olarak
görmenin, bunun bir organik sonucu olarak değerlendirmenin yanlış
olacağını ifade etti. ''1920 yepyeni bir başlangıçtır'' diyen
Baykal, bunun çıkış noktasının, amacının ve niteliğinin farklı
olduğunu belirtti. Baykal, 1876'daki egemenlik kavramı ile
1920'deki egemenlik kavramı karşılaştırıldığında ortaya büyük bir
farkın çıkacağını bildirdi. Türkiye'nin bir anda milli egemenliği
ilan etmediğini, milli egemenliği inşa ettiğini kaydeden Baykal,
sözlerini şöyle sürdürdü: ''Milli egemenliğini bir başlangıcını
arıyorsak bu başlangıcı 1876'da, 1908'de değil, bence Mustafa
Kemal'in 1919 Haziranında yaptığı Amasya Tamimi'nde bulabiliriz.
Çünkü ilk kez burada milli iradeden söz edilmiştir. (Türkiye'nin
sıkıntısını ne çözecek?) sorusuna cevaben dayanak bu açıklama ile
ilan edilmiştir; (Milletin iradesi) denilmiştir. Bu başlangıç bir
süre sonra kendisini bu anlayışın uygulanmasında göstermiştir.''
Baykal, 1920'de Ankara'da toplanan Meclis'in İstanbul Meclisinin
uzantısı olmadığını da vurguladı. Türkiye'de ordu kurulmadan
Meclis'in kurulduğunu belirten Baykal, ulusal mücadelenin bir
askeri proje değil, siyasi proje olduğuna dikkati çekti. ''Bu
yepyeni devrimci bir başlangıçtır'' diyen Baykal, şöyle konuştu:
''Çünkü milli irade dediğiniz zaman varolan hakimiyete şirk
koşuyorsunuz, saltanata şirk koşuyorsunuz, hilafete şirk
koşuyorsunuz, teokrasiye meydan okuyorsunuz. Varolan hakimiyet
uygulamalarını reddediyorsunuz. Milli irade yeni bir hakimiyeti
tanımlıyorsunuz.'' Baykal, milli egemenlik çerçevesinde, hiçbir
teokratik, dogmatik egemenliğin, zümresel farklılık ya da cinsiyet
ve inanç farklılığının kabul edilemeyeceğini de söyledi.