Baykal'dan diaspora önerisi
Abone olCHP lideri Deniz Baykal Ermeni iddialarına karşı harekete geçilmesini istedi. "Sadece belge ve arşiv açmakla olmuyor" diyen Baykal, suçlamalara karşı önerisini açıkladı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ermeni sorununun ''Yaptık deyip,
kabul edelim'' noktasına getirilmek istendiğinden kaygı
duyduklarını bildirdi. 1915'de yaşanan olayların 2005'de
keşfedilmesinin siyaset ile ilgisi olduğuna dikkati çeken Baykal,
''Niye siyasi şartlar mümkün? Çünkü Türkiye'de bu konular
karşısında gerekli tepkiyi gösterecek bir tablo yok. Rahatlıkla
hüküm veriliyor, ondan sonra siyaset de ticaret de yapılıyor''
dedi. Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya,
Kütahya'nın Gediz ilçesinde maden ocağında meydana gelen ve 18
işçinin ölümü ile sonuçlanan grizu patlamasından duyduğu üzüntüyü
dile getirerek başladı. CHP milletvekillerinin bölgede yaptığı
incelemenin sonuçlarını anlatan Baykal, bu olayı hiçbir şekilde
kaza olarak kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi. Baykal,
madende ''geliyorum'' diyen bir felaketin yaşandığını, sorumluların
riskin bilinmesine karşın önlem almadıklarını ifade etti. Bu
durumun ''Bu ülkede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yok mu,
hükümetin, yetkililerin sorumluluğu yok mu?'' sorusunu akıllara
getirdiğini kaydeden Baykal, madenlerle ilgili tam bir başıboşluk
yaşandığını bildirdi. Baykal, bakanlık raporlarının 44 ilde bulunan
madenlerde birçok sorunun bulunduğunu ortaya koyduğunu belirterek,
''Bu vurdumduymazlık hiçbir şekilde kabul edilemez. Ölen
işçilerimize milletçe üzüldük, şimdi yenilerini bekliyoruz'' diye
konuştu. Baykal, hükümeti sorumluluklarının gereğini yapmaya
çağırdı. ERMENİ SORUNU CHP Genel Başkanı Baykal, Ermeni sorunu
konusundaki gelişmeleri de değerlendirdi. Bu yılki 24 Nisan'ın
birçok çevrenin ''Türkiye'nin dışlanmışlığından, kuşatılmışlığından
yararlandığı'' bir dönem olduğunu ifade eden Baykal, sözlerini
şöyle sürdürdü: ''Anlaşılıyor ki bu konu, iki ayrı düzlemde
götürülmeli. Tarih ve belge ısrarımız sürdürülmeli ancak, olayın
siyasal boyutunu da ele almalıyız. Türkiye büyük bir ülke, büyük
bir pazar, büyük bir ekonomik üretim potansiyeli, yaygın ekonomik
ilişkilerimiz, Avrupa'da yaşayan 4 milyonun üzerinde vatandaşımız
var. Türkiye'de kurumların çok yönlü ilişkileri var. Bütün
bunların, Türkiye'ye yönelik siyasal suçlamaların kabul
edilemeyeceğini, haksız olduğunu göstermek için kullanılması lazım.
Tartışma ise tartışma, biz de varlığımızı ortaya koymalıyız.
Suçlayarak, yafta yapıştırarak, bütün lobilerini, medya üzerindeki
egemenliğini kullanarak geliyorlar. Türkiye'ye karşı olan ülkelerin
özlemlerini kullanıyorlar. Biz o planda da birşeyler yapmalıyız.
'Arşivleri açalım, gelin' demek yetmiyor, gelmiyorlar. Yürüttükleri
suçlama ve karalamaya karşı harekete geçmeliyiz, bunu organize
etmeliyiz. Hükümet konuyu yakından takip etmeli, anında tavır alıp,
anında tepki göstermeli. Bu konuda gerekenleri yaptığımız
söylenemez.'' Baykal, 1915'de yüzbinlerce Müslüman Türk'ün öldüğü
gerçeğinin, Türkiye'nin ASALA terörünün hedefi haline geldiğinin,
hiçbir suçu olmayan devlet memurlarının yakınlarının haince
saldırılara hedef yapıldığının dünyaya anlatılamadığını söyledi.
Teröre karşı evrensel duyarlılığın üst düzeye çıktığı bir dönemden
geçildiğini belirten Baykal, daha dün yaşanılan gerçek terörün,
suikastlar zincirinin dünyaya anlatılamamasının anlaşılamaz
olduğunu ifade etti. Baykal, madalyonun bütün yüzlerinin
gösterilmesi, tek taraflı suçlamalara teslim olunmaması gerektiğini
kaydetti. ''TÜRKİYE'NİN DİASPORASI'' Baykal, yurtdışındaki
Türklerin ağırlığının ortaya konulması, onların, ''Türkiye'nin
diasporası'' gibi etkinliklerini sergilemesi için hükümetin
duyarlılık göstermesi gerektiğini söyledi. Baykal, buna karşın
hükümetin hiç birşeyi izlemediğini, önlemler alınmadığını, zaaf
içinde olunduğunu savundu. Belçika'da ''Ermenilere soykırım
yapılmamıştır'' denilmesinin suç sayılmasını öngören bir yasa
teklifinin Parlamento'ya sunulduğunu bildiren Baykal, Türkiye'nin
buna karşı sessiz kalmasını anlamanın mümkün olmadığını kaydetti.
''İş, 'Yaptık deyip, kabul edelim' noktasına mı getirilmek
isteniyor?'' diye soran Baykal, bu yönde kaygılar taşıdıklarını
bildirdi. Baykal, 1915'de yaşanan olayların 2005'de keşfedilmesinin
siyaset ile ilgisi olduğuna dikkati çekerek, ''Niye siyasi şartlar
mümkün? Çünkü Türkiye'de bu konular karşısında gerekli tepkiyi
gösterecek bir tablo yok. Rahatlıkla hüküm veriliyor, ondan sonra
siyaset de ticaret de yapılıyor'' diye konuştu. RAKAMLARIN
GÜVENİLİRLİĞİ Baykal, Türkiye'de bir süreden beri açıkça
dillendirilmeyen ama yetkili çevrelerin kaygıyla izlediği bir
gelişme yaşandığını ifade ettiği konuşmasında, ''Ekonomik ve sosyal
konularla ilgili verilerin güvenilirliği ile ilgili ciddi kuşkular
ortaya çıkmaya başladı'' dedi. DİE'nin yaptığı araştırmaların
ortaya koyduğu verilerin giderek daha az güvenilir olmaya
başladığını kaydeden Baykal, bu rakamların daha çok tartışıldığını
söyledi. Baykal, hiç kimsenin Türkiye'de rakamların güvenilirliği
yönündeki gelenekleri bozmaya hakkı olmadığını ifade etti. Büyüme
ve enflasyon rakamlarını ölçemeye yönelik tekniklerde büyük
değişiklikler yapılmasının karşılaştırma olanağını ortadan
kaldırdığını bildiren Baykal, son olarak da işsizlikle ilgili
hesaplamalarla konusunda tartışmalar yaşandığına dikkati çekti.
Baykal, geçmiş yöntemlerle hesaplandığında işsizliğin büyük
boyutlarda olduğunun görüleceğini kaydetti. ''Cambazlıklarla
işsizlik oranının düşürüldüğünün iddia edildiğini'' savunan Baykal,
bunların hiçbir inandırıcılığının olmadığını söyledi. Van 100. Yıl
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Yüksel'in, ''13 bin
öğrenciden sadece 100'ü üç öğün yemek yiyebiliyor'' açıklamalarını
da kürsüden okuyan Baykal, çok önemli sorunlar yaşanırken toplumun
gerçekler gizlenerek avutulmaya çalışıldığını ifade etti. Baykal,
çok acı bir tablonun Türkiye'de şekillendiğini belirterek,
hükümetin bu sorunlara ilgi göstermesini, sahip çıkmasını
istedi.