Baykal yine aday olacak mı? Kılıçdaroğlu açıkladı!
Abone olCHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te gündemi değerlendirdiği canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CNN Türk canlı yayınında
gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Kılıçdaroğlu, gelecek
seçimlerde Deniz Baykal'ın tekrar aday olacağını
söyledi.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNN Türk canlı yayınında
soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Ankara'da düzenlenen programın
başında, Hürriyet Gazetesi'ne yapılan saldırı ve tehditlere atıfta
bulunarak 'Ankara'ya sağ salim geldiniz' dedi. 1 Kasım seçimlerinde
CHP listelerinde kimlerin olacağı sorularına yanıt veren
Kılıçdaroğlu, koalisyon çalışmaları ve terör olaylarına dair
çarpıcı açıklamalar yaptı.
İşte Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
CHP'NİN MİLLETVEKİLİ LİSTELERİ
Perşembe günü Parti Meclisi'ni topluyoruz. Konuyu görüşeceğiz, cuma
günü de YSK'ya listeleri teslim edeceğiz.
Merkez Sağ'dan partimize gelenler var. Merkez Sağ'dan geliyorlar
diye özel bir çabamız yok. Geçmişte kendisini orada konumlandıran
pek çok arkadaş, kendi konumunun CHP içerisinde olması gerektiğini
düşünüyor biz de kabul ediyoruz.
KORAY ÇALIŞKAN VE MEHMET ALİ BAYAR İDDİASI
Türkiye öyle bir noktaya geldi ki Cumhuriyet ve baskıyı savunanlar
karşı karşıya. Sağ-sol karşıtlığının yerini rejim kaygısı almış
durumda. (Mehmet Ali Bayar olacak mı?) Hayır. Kendisi son derece
birikimli birisi. Bizim listeler bir anlamda kilitlenmiş
durumda.
(Koray Çalışkan’ın danışman olacağı iddiası) Onları görüşeceğiz
yarın.
UMUT ORAN LİSTEDE OLACAK MI?
(Umut Oran, Burhan Şenatalar listede olacak mı?)
Yarın görüşeceğiz onları da. Partimizin kültüründe kararı Parti
Meclisi verir. Bu kültürü yaşatmak istiyorum. Ben şu olacak bu
olacak dediğim zaman Parti Meclisi'ne müdahale etmiş oluyorum. Son
sözü Parti Meclisi verecek.
Önseçimle seçilenlere özel bir saygı duymamız gerekiyor. Bunlar
kazandılar ve geldiler. Özel bir sıralama yapmamız sözkonusu
değil.
İHSAN ÖZKES'İN YERİNE KİM GELECEK?
(Yer değişmeler olabilir mi?) Önseçimle gelenlere
hiçbir biçimde müdahale etmeme gibi bir kuralımız var. Önseçim
yapılmayan iller var K.Maraş gibi, Tunceli, Ardahan, Kars gibi.
Oralarda eğer daha önce milletvekili adayı olup kazanamamışsa
oralarda değişiklik yapacağız.
(İlhan Özkes'in yerine kim gelecek?) Yarın
görüşeceğiz. Doğrusunu isterseniz herkes gibi beni de şaşırttı.
KILIÇDAROĞLU İZMİR'DEN Mİ ADAY OLACAK?
(Kılıçdaroğlu İzmir'den mi aday olacak?) Evet
(Özkes'in yerine bir din adamı mı aday olacak?)
Kendisi bir politikacı olarak gelmişti. Din adamını din adamı
olarak getirip siyasette kullanmayı doğru bulmuyoruz.
Sosyal-demokrat kültüre sahiptir gelir. Bekaroğlu'nun güzel
yayınları da var. Yarın akşam bakacağız.
DENİZ BAYKAL ADAY OLACAK MI?
(Baykal'ın adaylık durumu) Baykal seçimle geldi.
Seçimle gelenlere dokunmayı doğru bulmuyoruz. Parti üyeleri oy
verdiler. Dolayısıyla o gazetelerdeki yazıları da hayretle
okuyorum. Nasıl üretiyorlar ben de zorlanıyorum anlamakta. Neden
değiştirelim? Baykal'ın büyük hizmetleri var bu partiye.
7 Haziran seçimlerinin kendine has koşulları vardı. HDP'nin parti
olarak seçimlere girmesi, baraj sorunu olması, toplumun duyarlı
kesiminin HDP'nin barajı aşması yönündeki düşünceleri... Önseçim
yaptık diye oylarımızda artış olmadı. Birkaç istisna dışında.
VATAN PARTİSİ İLE İTTİFAK OLUR MU?
İttifak olmayacağını Perinçek'e de ifade ettik.
Eğer adaylık için başvuranlar olmazsa, başvurular olmazsa, özel bir
değerlendirme yapabileceğimizi kendilerine ifade ettik.
Vatan Partisi ile görüşlerimizin örtüşen de örtüşmeyen de kısımları
var.
ALİ TARAN KONUSU
Sayın Ali Taran’ın bize önerdiği kampanya güzeldi. Eksikleri
fazlalıkları olabilir. Buna da saygımız var. Daha sonra Sayın
Taran’ın dışında da belli kurumlardan görüş aldık. Onlar yeni
önerilerini getirdiler, başka bir kurumun çalışmalarını daha uygun
bulduk.
"ERDOĞAN'LA POLEMİĞE GİRMEYECEĞİM"
Erdoğan ile polemiğe girmeyeceğim. 7 Haziran'dan bu yana koşulların
değiştiğini biliyoruz. Seçim kampanyamız bunlar düşünülerek yeniden
hazırlandı. Erdoğan benim muhatabım değil. Benim muhatabım
Davutoğlu. O özellikle bana yanıt getiriyor ama onu muhatap
almayacağım. Ne yaparsa yapsın muhatap almayacağım.
Geçmişte kendisine oy veren vatandaş bile şu soruyu soruyor...
Tarafsız olman gereken yere seçtik seni, sen neden tarafsız
olmuyorsun? Benden çok bunu Davutoğlu'nun demesi lazım.
Davutoğlu'nun '1 dakika, sorumluluk bana ait' demesi lazım. Burada
bir terslik var. Çünkü tarafsız değil. Taraflı olduğu için sağduyu
çağrısı yapamıyor. Bunu kahvede oturan vatandaş da görüyor,
olmaması lazım diyor.
Tarafsızlığı konusunda gerekçe üretebilir. Ben tarafsız
davranmayacağım demesi, yemin etmemesi lazımdı. Şimdi namusu ve
şerefi üzerine 'ben tarafsız davranacağım' diye yemin etti. Herkes
bundan rahatsızlık duyuyor. Açıkça Anayasa'yı ihlal ediyor.
ERDOĞAN'IN MİTİNGLERE KATILMASI
Bana göre negatif etki yapmıştır. Çift başlı bir yönetim gerçeği
ortaya çıktı. Temel sorunlarından birisi bu Türkiye'nin. Sağlıklı
yönetilmiyor. Başbakan kim, Cumhurbaşkanı kim belli değil. AKP
Genel Başkanı kim o da belli değil. Bu tablo kaos yaratıyor. Bakan
ve Başbakan atlanıp Erdoğan'a bilgi veriliyor, muhatap
alıyorlar.
KOALİSYON GÖRÜŞMELERİNDE '2 BAŞLILIĞI' HİSSETTİNİZ Mİ"
SORUSU
Bir ortamda ifade ettim. O ayrıntıya izin verirseniz
girmeyeyim.
Gömleğin düğmesi önce yanlış iliklendi. Erdoğan, Davutoğlu'nu
alarak, kongre yapılmadan, Davutoğlu'nu ilan etti. 'Asla toz
kondurmam' dedi. Daha sonraki bütün aşamalarda, ana belirleyici
unsur olarak ortaya çıktı. 'Gerçek Genel Başkan benim' dedi. 'Fiili
başkanlığı getirdim, Anayasayı değiştirip uydurun' dedi
kendisi.
G20'ye bugüne kadar Başbakanlar katılmıştır. Şimdi Erdoğan diyor ki
'Ben katılacağım.' Neden Sayın Gül katılmıyordu? Başbakan
bildiğimiz Başbakan değil daha ne söyleyeyim.
MEDYAYA YÖNELİK BASKILAR
Medyayı ya da bazı yazarları 'terörist' diye suçlayınca onlara
'terör ne' diye sormak lazım. Askeri öldürene biz ne diyeceğiz? O
kültür onlarda var gerçi. 'Kitap bombadan daha tehlikelidir' diye.
Ama şu var, medya üzerindeki baskıları birden fazla incelemek
lazım. Devlet Bankaları'nın ve AKP'nin kontrolü altında olan
kurumların belli yerlere ilan vermemesi. Turkcell AKP'nin
kontrolüne geçtikten sonra sadece havuz medyasına ilan veriyor.
Ziraat, Halk Bankası'nın da reklamları oraya akıyor. Hükümetin
dolaylı olarak, finans baskısı bu.
İkinci olarak siyasal baskı. Mitingdeki konuşmalarda zorunlu olarak
otokontrol yapabileceği bir ortam oluşturmaya çalışıyor, bunu
yapmak istiyorlar. Bunda başarılı oldular ama istedikleri noktaya
gelemediler.
Üçüncü olarak bir gazeteyi susturacağız. O gazeteyi, sahibini
terörist ilan edelim. Bir algı. Bunu da yapmaya başladılar.
Gerçekten ilk iki aşamada başarılı olamayınca üçüncü aşamaya
geçtiler.
O SAVCIYA SAVCI DEMEK BİLE TARTIŞILIR
(Doğan Grubu'na açılan soruşturma) O savcıya savcı demek bile
tartışılır. Hukuk Fakültesi'nden mi mezun ondan da şüphem var.
Şimdi özel olarak da Hürriyet'in mercek altına alındığını
görüyoruz. Hürriyet'in şöyle bir özelliği var: Herkesin okuduğu bir
gazete.
Herhangi bir gazeteyi vatandaş okurken, o vatandaşın düşüncelerini
okuyabilirsiniz. Ama Hürriyet'i herkes okuyabiliyor. Zaten Hürriyet
üzerine bu kadar baskının nedeni de o. Kendi tabanı da okuyor,
havuz medyasının gazetesindeki sürece getirmek istiyorlar. Savcının
pespaye iddiası, gerçekten demokrasi adına da hukuk adına da,
adalet adına da, savcılar adına da felaket bir tablo, asla doğru
değil.
Toplumun duyarlı kesimlerinden tepki var. Ama bazı kesimler var ki
suskunluklarını koruyorlar. Onların da konuşması lazım. Tüm
baroların açıklama yapmasını isterdim. Normalde HSYK'nın göreve
geçmesi lazım. Savcı başka yerde bir gün bile kalamaz. Savcı değil,
gerçekten. Savcının görevi nedir? Cumhuriyet Savcısı denir.
Cumhuriyet'in üstünlüğünü, anayasal düzeni korumak... Bu kadar açık
ve net.
HAVUZ MEDYASININ İFTİRALARIYLA SORUŞTURMA AÇTIĞINIZ
ANDA...
Havuz medyasının iftiralarıyla ‘biz soruşturma açtık’ dediğiniz
andan itibaren yargıya gölge düşürüyorsunuz.
Ortada yargı, hukuk kalmadı.
(Nokta Dergisi'ne baskın) Her alanda susturulmak isteyen baskı
alına alınmak isteyen bir toplum var.
Saray'da oturan Zat'ın ülkeyi ne hale soktuğunu herkes biliyor. O
fotoğraf aslında toplumun bildiği ilginç bir fotoğraflardan
birisi.
7 HAZİRAN'DA NE OLDU DA ŞEHİTLER GELMEYE
BAŞLADI?
7 Haziran'dan sonra ne oldu da şehitler gelmeye başladı? Ne
oldu?
Çözüm’e bir şey olmasın diye susarsanız Türkiye’yi ateşe atmış
olursunuz. O görmemezlik toplumu bu hale getirdi. PKK neden 7
Haziran’dan sonra harekete geçti? Bunları sorgulamamız lazım.
PKK silah yığarken hangi nedenle ses çıkarmadınız? 7 Haziran’da
beklediğiniz sonucu alamadığınız halde neden sert söylemlere devam
ettiniz? Başbakan’ı yok muydu bu ülkenin. Bir kişi kendisi ve
ailesinin çıkarlarıyla devleti yönetmeye kalkarsa ülke bu hale
gelir. 13 yıldır tek başlarına yönetiyorlar. Her zaman bir düşman
buldular, ‘Bunun yüzünden oldu, bu kandırdı bizi’ dediler. En
sonunda da ‘PKK bizi kandırdı’ dediler. Siz çocuk musunuz? Emin
olun çocuklar daha akıllı.
Devleti yöneten kişi 3 adım ötesini göremiyorsa, bunlar devleti
nasıl yönetecekler? Çift başlı bir yönetim var. Kimin ne söylediği
belli değil. Şuan Türkiye ateşin içine atılmış durumda.
O kadar kötü yönetiliyor ki Türkiye, faturayı yine biz
ödüyoruz.
YOKSUL AİLELERİN ÇOCUKLARI ŞEHİT OLUYOR
Ankara'daki şehit ailelerini ziyaret ediyorum. Hepsinde gördüğüm
bir şey var. Hepsi yoksul gariban Anadolu insanı. Hiç zengin bir
ailenin çocuğunun şehit olduğunu gördünüz mü? Hepsi yoksul
çocukları. Sabahat Akkiraz'ın Yemen ile ilgili söylediği bir satır
var: 'Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir.'
Türkiye bunu hak etmiyor. Bu tablo kime ait? Elbette ki Türkiye'yi
yönetenlerin. Biz bunları söylemeyip ne söyleyeceğiz?
SÖZDE SAVCI SORUŞTURMA AÇTI
PKK’yı lanetledik. Teröre karşı bu toplum ortak mücadele verirse
PKK’nın yapabileceği hiçbir şey yok. 30-35 yıldır çatışmanın tüm
koşullarını denedi. Ama şimdi Türkiye bu noktaya taşındı.
Medyaya baskıda dördüncü aşama… Medya organını terörist ilan edip
onun üzerine gitmek. Şimdi bunu deniyorlar. Savcı ve yargıçları
devreye sokacaklar. Sözde savcı soruşturma açtı ya da açacak. Hiç
dikkate almaması önemliydi ama o treni kaçırdı.
Milletvekili eşliğinde gazetelere saldırıyorlar. Ben hemen şunu
söyleyeyim. Sabah Gazetesi’ne yapılan da Star Gazetesi’ne yapılan
da yanlıştır. Medyayı beğeniriz ya da beğenmeyiz. Ama onların
özgürce çalışacağı ortamı sağlamalıyız. Star Gazetesi’ni de,
kurşunlanan Genel Yayın Yönetmeni’ni de aradım, Sabah Gazetesini de
aradım, Hürriyet Gazetesi’ni de aradım.
"UYARI YAPANLAR VATAN HAİNLİĞİYLE SUÇLANDI"
Bunun adı ileri demokrasiyle olmaz olsun böyle demokrasi.
Gazeteciye neden bu fotoğrafı çektin, neden bunu yazdın diyorlar. O
savcı da bilmeli ki haber alma hakkım kısıtlanamaz. TV izleyerek,
gazete okuyarak haber almalıyım. Siz sansürleyerek bu kanallarımı
kapatıyorsunuz. Cumhuriyet Gazetesi’ne de yapılıyor. İnternete
erişimi kısıtlanıyor. Sansür tüm boyutlarıyla çalışıyor. Böyle bir
ortamda yabancı sermaye durmaz. Şimdi çıkış süreci başladı. Kimse
Türkiye’ye güvenmiyor. Bu noktaya geldik, bu noktaya kim getirdi
bizi? Bu soruyu sormuş değil vatandaş. PKK, Paralel… Başka kim
vardı? Askerler… İyi de kardeşim siz ülkeyi yönetiyordunuz neden
sessiz kaldınız. Hata varsa önlemini alsaydınız. Bizim
uyarılarımızın hiçbiri dikkate alınmadı.
Uyarı yapanlar vatan hainliğiyle suçlandı. TÜSİAD mesela… Onları da
vatan hainliği ile suçladılar.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
İktidarda olsaydık, daha önce yapılan görüşmeleri ortaya koyardık.
Neler vaadettiler, neleri konuştular? Oslo tutanaklarından
başlayarak bunlara bakardık. Her şey yüzde 90 oranında
saklanmıştır.
Topluma hesabını veremeyecekleri angajmanlara girdiler ki
ayrıntıları açıklayamıyorlar. Öyle olmasaydı süreç bu noktaya
taşınmazdı. PKK açıkça 'Söz verdiniz yapmadınız' diyor. Siz PKK'ya
hangi sözleri verdiniz? Söz verdiniz ki sizleri eleştiriyorlar.
Dolmabahçe Mutabakatı'nın arkasında başka şeyler de olabilir. Sayın
Cumhurbaşkanı neden 'bunlar olmaz' dedi. Şimdi tam tersi bir tablo
var. Bu gerçeklerin hiçbirisi bilinmiyor. Biz önce bunları
öğrenirdik.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Geçmişte yapılanları masaya yatırırdık. Olabildiğince olayı
toplumsallaştırmak. Bu sorun yani sadece benim değil Türkiye'nin
sorunu. Ne görüşüldü bu güne kadar, Akil İnsanlar onu da
anlatamadı. Bu sorun nasıl çözülecek? Doğru ya da yanlış, bize göre
bunun adresi TBMM. Orada çözülmesi lazım.
Terörle sorunun çözümünü ayırmamız lazım. Kim eline silah aldıysa
kusura bakmasın. AKP gibi yapmayız biz. Kürt vatandaşlar var mı,
temsilcileri var mı? Oturup konuşuruz. HDP de var Diyarbakır'da
geniş bir sivil toplum oluşumu var. Sizin muhatap alacağınız yapı
var zaten. Fakat bunlar PKK'yı muhatap aldı, ona söz verdi.