Baykal, Van raporunu açıkladı
Abone olCHP Genel Başkanı Baykal, Van'daki uyuşturucu vakası ve sonrasındaki gözaltı olayı ile ilgili hazırlanan raporu açıkladı. Baykal raporu açıklarken yine hükümete yüklendi.
Olayı 'skandal' olarak yorumlayan Baykal ilginç iddialarda
bulundu. Deniz Baykal, uyuşturucu trafiğinin beraberinde getirdiği
karaparanın güvenlik güçlerini, idareyi zaafa uğratmaya başladığını
belirterek, ''Van'da uyuşturucu ticaretine dayalı yerel iktidar
odakları yerel meşru birimleri etkisi altına almaya başlamıştır. Bu
etki sadece yerel düzey de mi kalmıştır, merkezi hükümete yansımış
mıdır?'' dedi. Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın
toplantısında, CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi
başkanlığındaki milletvekilleri Kemal Kılıçdaroğlu, Orhan Eraslan
ve Tuncay Ercenk'in eski milletvekili Mustafa Bayram'ın oğlunun
polis merkezinden kaçırılışıyla ilgili hazırladıkları rapora
ilişkin bilgi verdi. Bu konuyu çok önemsediklerini ve günlük
tartışma konuları içinde kaybolmasına izin vermeyeceklerini ifade
eden Baykal, ''Bu, Türkiye'nin kalıcı sorunudur'' dedi. Türkiye'nin
uyuşturucu trafiğindeki konumuyla sadece Türkiye'nin değil,
dünyanın ilgilendiğini belirten Baykal, şöyle konuştu: ''Terör
nasıl uluslararası bir tehditse ve buna karşı nasıl uluslararası
dayanışma içinde önlem alma ihtiyacı kendisini gösteriyorsa, teröre
teslim olan ülkeler nasıl uluslararası kamuoyunda etkinliklerini,
saygınlıklarını kaybediyorsa, uyuşturucu açısından da böyle bir
tablonun ortaya çıkmakta olduğuna dikkati çekmek istiyorum. Bugün
bir ülkenin, 'Uyuşturucu benim iç işimdir' diyerek sırtını dünyaya
dönmesine olanak yoktur.'' Afganistan ve Irak üzerinden gelen
uyuşturucunun batı pazarına Türkiye üzerinden ulaştırıldığını
anlatan Baykal, şöyle devam etti: ''Uyuşturucu trafiği beraberinde
büyük karapara getirir, karapara etrafında kara iktidar oluşturur,
meşru iktidara nüfuz eder, etkisi altına alır. Bir süre sonra
sürekli uyuşturucu trafiği yaşanan toplumlarda uyuşturucu
zenginleri, baronları ortaya çıkar. Türkiye'de de bunun işaretleri
ortaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye'de uyuşturucu baronlarının
ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kesinlikle göz yumulmaması gereken
bir konudur. Parasal gücün, devletin ve toplumun çeşitli
kademelerine yansıdığı görülmektedir. İdarenin, güvenlik
güçlerinin, siyasetin, bunun etkisi altına girmesi kaçınılmaz
olabilir. Etki altına girmek bazen olayları görmemezlikten gelmek
şeklinde kendisini gösterir.'' Baykal, Türkiye'nin hassas bir
bölgesinde güvenlik güçlerinin hiçbir şekilde kabul edilemez bir
muameleye maruz kaldıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Eroin ticaretinden dolayı sanık olan ve gözaltında bulunan bir
kişi, polis merkezinden bir grup insanın orayı basması sonucunda
çıkarılmıştır. Merkezdeki polisler darp edilmiştir. Devletin polis
merkezi bu baskına boyun eğmiştir. Bunun çok doğru yorumlanması
lazım. Böyle bir manzaranın yaşanabiliyor olması Türkiye'nin
güvenlik açısından en kritik yerlerinden birisi olan Van'da, bir
polis merkezinin bu kadar rahatlıkla, yaptırımsız, tepkiye muhatap
olmadan basılabilmesi ve bu işlem yapılırken, hiçbir meşru tepkinin
ortaya çıkamamış olması görmezlikten gelinecek bir konu değildir.
Bu manzara çok ağır bir tabloyu ortaya koymaktadır.'' ''PAZARLIK
İŞLEMEDİ'' ''Bu manzara karşısında idari yetkililerinin durumu
toparlayabilmek için baskını düzenleyenlerle pazarlık
yaptıklarını'' ve ''oğlunu iade et, yoksa seni tutuklarız''
denildiğini anlatan Baykal, ancak iadenin gerçekleşmediğini,
pazarlığın işlemediğini söyledi. ''Pazarlık hangi düzeyde yapıldı,
düzeyi Van mı Ankara mı? Van'da yapılan pazarlık Ankara'nın bilgisi
dışında mıdır?'' diye soran Baykal, bütün bu süreç içinde
''Ankara'nın, anlamlı sükutunun, rahat, vurdumduymaz tavrının''
yorumlanması, sorgulanması gerektiğini kaydetti. ''Van'da bu olay
içinde disiplin cezasına tabi tutulması gerektiği İçişleri
Bakanlığı müfettişlerince de kabul edilen emniyet görevlilerinin
terfien Ankara'da uyuşturucuyla mücadele birimlerinde etkin
konumlara atandığını'' belirten Baykal, ''Bu durum, iktidarın bu
konuları nasıl laubali, ciddiyetsiz, dikkatsiz bir şekilde ele
aldığının somut kanıtıdır'' dedi. Olaydan sonra AK Partili bir
milletvekilinin ''Bu konulara el atmanın çok ciddi tepkiler
getireceği' yönünde açıklamalarda bulunduğunu belirten Baykal, bu
açıklamanın, sorunun sadece bu polisiye olayda adı geçenlerle
kalmadığını, bunun uzantılarının daha başka bazı kesimlere doğru
yansıdığını ortaya koyması bakımından önemli olduğunu söyledi.
Baykal, ''Orada oluşan eroin baronlarından nemalanmak isteyen,
onların etrafında saf tutmaya hazır başkaca unsurlar da bekleyişe
geçmişlerdir'' dedi. Konunun bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi
gerektiğini ifade eden Baykal, ''Oradaki karapara etkinliğinin
güvenlik güçlerini zaafa uğratmış olması, oradaki karapara
etkinliğinin idareyi zaafa uğratmaya başlamış olması, idarenin çok
başka kesimlerine bu zaafiyetin sirayet etmeye başlaması üzerinde
önemle durulması gerekir. Bu olay nereye kadar sıçramıştır?
Güvenlik güçlerinin polis dışındaki unsurlarına da sıçramış mıdır,
ne ölçüde sıçramıştır? Bunlar sorgulanması gereken önemli
konulardır'' diye konuştu. RAPORDA NELER VAR? Daha sonra raporu
hazırlayan milletvekilleri raporu okudular. Raporda, ''İçişleri
Bakanı ve hükümetin tutumunun uyuşturucu baronlarını
cesaretlendirdiği'' savunuldu. Şiddete maruz kalan polislerin
hiçbir karşı güç kullanmamalarının gerçekten dramatik olduğu ve
mutlaka sorgulanması gerektiği belirtilen raporda, ''Bu tür bir
sessizliğin politik baskı olmaksızın gerçekleşmesi olanaksızdır''
denildi. Bu olayla Van'da ''devletin onurunun açıkça ayaklar altına
alındığı, devletin adeta işgal edildiği'' ifade edilen raporda,
''hükümetin suskunluğunun bu olayın arkasındaki politik desteğin en
önemli kanıtı'' olduğu öne sürüldü. Raporda, ''Bu olay aysbergin su
üstünde kalan bölümünün sadece bir kısmıdır'' denildi. ''BAKAN,
'GEÇMİŞ OLSUN' DEDİ'' Baykal, daha sonra gazetecilerin sorularını
yanıtladı. Bir gazetecinin, Van'daki bürokratlar hakkında suç
duyurusunda bulunup bulunmayacaklarına ilişkin sorusu üzerine
Baykal, şöyle konuştu: ''Biz, sadece, siyasi değerlendirme yapmak
istedik. Olaydan sonra, Milli Eğitim Bakanı yanında vali varken, bu
baskını düzenleyen eski milletvekiliyle telefonda konuşuyor ve ona
'Geçmiş olsun' diyor. Neden dolayı 'Geçmiş olsun' diyor anlamak
mümkün değil. Diyen Cumhuriyet hükümetinin bakanıdır. Vali de
bakanın yanındadır. Eski milletvekilinin yanında da emniyet müdürü
vardır. Böyle bir ilişkiler ağının bulunduğu ortamda anlamlı bir
soruşturmayı gerçekleştirmek gerçekten olanaklı değildir. Burada
olay 1-2 emniyet görevlisine disiplin cezası verilmesi şeklinde
bağlanmak istenmektedir. Tıpkı, tren kazasında iki makinistin
sırtına bu işin yıkılmak istenmesi gibi... Yani, soruşturulması
gereken soruşturma yaptı mı sonuç bu oluyor.'' Baykal, bir soruyu
yanıtlarken, konuyu TBMM gündemine taşıyacaklarını söyledi. Bir
soru üzerine de Baykal, şöyle konuştu: ''Orada uyuşturucu
ticaretine dayalı yerel iktidar odakları ortaya çıkmaya
başlamıştır. Yerel meşru birimleri etkisi altına almaya
başlamıştır. Bu etki sadece yerel düzey de mi kalmıştır, merkezi
hükümete yansımış mıdır? Bütün bunların ayrıca ele alınıp
incelenmesi gerekir. Milli Eğitim Bakanı geçmiş olsun diyor,
İçişleri Bakanı ağzını bile açmıyor, bunun bir anlamı olmalı.
Bunlar ne anlama gelir, bunu herkesin incelemesi lazım. Uyuşturucu
parasına dayalı iktidar geliştikçe etkisi altına aldığı çevre ona
bağlı olarak genişler. Bu tehlikeli, yanlış bir şeydir. Bunu
ortadan kaldırmak lazımdır.'' TREN KAZASI CHP Genel Başkanı Baykal,
toplantının sonunda, Pamukova'daki hızlandırılmış tren kazasından
sonra İstanbul-Ankara arasındaki tren seferleri başlarken,
hızlandırılmış tren seferlerinin başlamadığını belirterek, bu
konuda değerlendirme yapmak istediğini söyledi. Baykal, şöyle devam
etti: ''Bu neyi ortaya koyuyor? Bunun bir anlamı var. Bu,
hızlandırılmış tren projesinin yanlış olduğunun itirafıdır,
kabulüdür. Niye o başlatılmıyor, eğer doğruysa hızlandırılmış tren
uygulaması haydi şimdi başlatın. Sayın Başbakan kazadan hemen sonra
yol tamir edilecek ve hızlandırılmış tren uygulamasına devam
edilecek demişti. Yol tamir edildi, ancak hızlandırılmış tren
seferleri başlamadı. Efendim, incelensin de bakalım, ne
incelenecek. Yani, inceleme hızlandırılmış tren yapmaya müsait olup
olmadığı mı? Bu konu incelenmeden mi başlattınız hızlandırılmış
tren seferlerini... Bu tam bir dağınıklıktır.''