Baykal sert konuştu
Abone olCHP lideri Baykal ağır konuştu. Baykal'a göre hükümet bu kez "iş üstünde" yakayı ele verdi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Şemdinli olaylarının ardından
düzenlenen "tertibin" geri teptiğini belirterek, "Bugün artık
Başbakan, Kara Kuvvetleri Komutanı özel olarak çağırarak,
duygularını anlayışını anlatma zorunluğu duymuştur. Bu operasyon
tam geri tepmiştir. Yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardır. Bu
tertiplerin altında kaldılar" dedi.
CHP Genel Başkanı Baykal, CNN Türk’teki Ankara Kulisi programında
Merkez Bankası Başkanı atamasını ve Şemdinli iddianamesinin
ardından yaşananları değerlendirdi. Merkez Bankası’na ilişkin
yaşanan gelişmeleri kriz olarak görmediğini belirten Baykal, "Kriz
insanların iradesi dışında tamamen öngörülümeyen dinamiklerin
gelişmelerin ortaya koyduğu bunalımlardır. Ama Türkiye’de
üretiliyor, kendimiz yapıyoruz. Anlık, yöneticilerin bir tercihiyle
yanlış kararlarıyla, insan eliyle üretilmiş yanlışlar ve
olumsuzlaklar. Anlamakta mümkün değil" dedi. Baykal, Merkez
Bankası’nın başına "kendim adamımı getireceğim" anlayışının yanlış
olduğunu vurgulayarak, "Ne senin adamın olsun ne benim adamım olsun
işinin adamı olsun" dedi.
Baykal, bir soru üzerine AKP iktidarının kadrolaşmayı amacını
aşarak Cumhuriyet’in temel hedeflerini "kuşatmaya" yöneldiğini
söyledi. Baykal şöyle dedi:
KUŞATMA AŞAMASINA GEÇİLDİ
"Bunlar işbaşına
geldiği zaman artık partizanlık ötesinde bir kelimeye ihtiyaç oldu.
Yapılan masum partizanlık uygulamalarını aşan bir tablo o zaman
kadrolaşma dedik. Kadrolaşmanın arkasında siyasi bir felsefe
var.
Kişeye göre mi kadrolaşma o partizanlık. Bir siyasi idelolojik
anlayışa göre kadrolaşma, yer tutma, alt yapı hazırlama, kadrolaşma
da artık aşılmıştır. Şimdi gelinen nokta kuşatma noktasıdır. Şimdi
söz konusu olan Türkiye’nin Anayasası’nda, Merkez Bankası
başkanında, yargıda, hatta TSK’da olduğu gibi devletin,
Cumhuriyetin temel kurumlarında artık kadrolaşma arayışları bile
yer yer yetmez olmaya başlamıştır, şimdi kuşatma ve kontrol altına
alma çabası ortaya çıkmıştır. Şimdi bunlar kuşatma
aşamasındalar.
Kurumların kimliğini özünü kökten değiştirme göze alacak şekildi."
Baykal, iktidarın "Cumhuriyetin Türkiye’deki birikimlerini
kazanımlarını" kuşatma çabasında olduğunu yinelerek, "Bunu içine
sindirememiş, bunu tersine çevirmeyi amaçlayan bir anlayışın bugün
iktidarın ilan edilmemiş programı olduğundan hiç kuşku duymuyorum,
çok net olarak ifade ediyorum" dedi. Baykal, Başbakanlık Müsteşarı
Ömer Dinçer’in geçmişte yazdığı makaleler ile bugünkü
uygulamalarının buna örnek olduğunu kaydetti.
AŞKIN DAVASI'NIN SİYASAL BOYUTLARI VAR
Baykal,
Başbakanlık Müsteşarı Dinçer’in Şemdinli iddianamesinin arkasında
olup olmadığı yönündeki soru üzerine de bunu söylemek için somut
belgelerin olması gerektiğini ancak kanaatinin Şemdinli
iddianamesinin siyasal bir nitelik taşıdığı yönünde olduğunu
söyledi. "Van’daki iddianame hukuki bir belge değildir, siyasal
amaçları, hedefleri olan bir iddianamedir" diyen Baykal, Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yücel Aşkın’a ilişkin yargılama
süreçlerinin siyasal boyutları olduğunu vurguladı.
Baykal, "Van’daki bu siyasal nitelikli iddianamenin yeterince
deneyimi olmayan, genç bir savsının kendi iyi niyetli duygu,
düşüncelerin, tercihlerinin onu çektiği bir siyasallaşmadan ibaret
olduğunu da özür dilerim ben kabul etmiyorum. Bir Rektör’e karşı
bir Kara Kuvvetleri Komutanı’na bu kadar ağır iddiaları yapmaya
kalkan savcının belli destekler, himayeler, korumalar kollamalar,
yönlendirmeler yapmış olacağına inanmak safdilliğin ötesinde geri
zekalılıktır" diye konuştu.
Baykal, Şemdinli iddianamesinin ardından yaptığı açıklamalara
Başbakan Erdoğan’ın tepki gösterdiğini belirtirken, açıklamalarının
daha sonra Başbakan Erdoğan tarafından da yapılan ikili
görüşmelerde kabullenildiğini söyledi. Baykal, "tertip" olarak
adlandırdığı gelişmelerin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri
Uzun’un görevinden alınmasıyla yeni bir boyuta geldiğini
belirterek, şöyle dedi:
"Hükümet tuttu İstihbarat Daire Başkanı’nı görevden aldı bu neyi
ifade eder. Niçin aldı bu konuyla ilgili aldı.
’İstihbarat Daire Başkanı rastlandı olarak ve sadece O bu işin
içinde başka hiçbir kamu görevlisi, siyasetçi bu işin içinde değil’
buna mı inanacağız. Olay sadece Van’da değil diye düşünüyordum, bir
süre sonra İstihbarat Daire Başkanı görevinden alındı. Daha
iddianame hazırlanmadan bütün gazete bürolarına bir takım bilgi
notları gönderilmişti. Bir bağlantı olduğu gözüküyor. Bir savcı
olayından ibaret olmadığını söylüyordum. Şimdi şunu sormak lazım
’İstihbarat Daire Başkanı yalnız mı?’ Hiç kimseye bilgi vermeden
herkesi atlatarak, Başbakan’a, Başbakanlık bürokrasisine tertip
yaparak, İçşileri Bakanı’na tertip yaparak, kendi inisiyatifiyle
yaptı buna mı inanmamız lazım." Baykal, TBMM’deki Şemdinli
olaylarını araştıran komisyonun da tertibin bir parçası olduğunu
vurgulayarak, Komisyon Başkanı’nın tutumunun tertibin siyasal
parçası olduğuna işaret etti. Baykal, bu tür komisyonların başına
Başbakan ile yakın ilişkisi olan kişilerin getirileceğini
belirterek, "Bugükü Karar Kuvvetleri Komutanı ve yarınki
Genelkurmay Başkanı hakkında böyle bir iddialı açılım söz konusu
olduğu zaman bu ifadeleri Savcı’ya intikal ettirme tercihini,
komisyon üyelerine sormuyorsun komisyondan karar almıyorsun, peki
seni oraya getiren siyasi iktidarın yetkilerine de bu konuyu
bildirmiyor musun? Böyle bir olay bir komisyon başkanının üstelik
de Başbakan ile dostluğu var ise ona bilgi vermeden tam bir
sürpriz, oraya gönderiverdi" dedi.
Baykal, gelinen aşamada Şemdinli iddianamesiyle Türk Silahlı
Kuvvetleri’ne yapılmak istenen "darbe"nin geri teptiğini
belirterek, "Bugün artık Başbakan, Kara Kuvvetleri Komutanına özel
olarak çağırarak, duygularını anlayışını anlatma zorunluğu
duymuştur. Bu operasyon tam geri tepmiştir. Yüzlerine gözlerine
bulaştırmışlardır, pek çok konuda olduğu gibi ve beklenenin tam
tersi bir sonuç çıkmıştır. Bir daha da bunu yapmayın, bunları
yapıyor almamız çok tehlikeli bir iştir. Bu tertiplerin altında
kalırsınız, kaldılar" dedi.