Baykal Ersoy'a böyle cevap verdi
Abone olCHP Lideri Deniz Baykal, sanatçı Bülent Ersoy'a kozlarını yargıda paylaşacak. Baykal, Ersoy'a yüklü miktarda tazminat davası açarken iddialara karşı böyle cevap verdi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçen ay kendisiyle ilgili
ortaya atılan iddiaların ''kuyruklu, hatta hormonlu yalan''
olduğunu belirterek, Bülent Ersoy hakkında 300 bin YTL'lik manevi
tazminat davası açtığını söyledi. Baykal, parti genel merkezinde
düzenlediği basın toplantısında, kendisine yönelik iddialara
ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ağustos ayının ortalarından
itibaren, Türkiye'nin, ''üretilmiş skandal olayı'' ile karşı
karşıya bırakılmak istendiğini savunan Baykal, olayın bir dizi film
gibi aşama aşama, dalga dalga köpürtülerek gündeme taşındığını
söyledi. Aile gazeteleri ve televizyonlarının, 70 milyonu ''bu
üretilmiş skandal ve olmayan ayrıntılar ile bilgilendirdiğini''
ifade eden Baykal, özel yaşamının medya kuşatmasına tabi
tutulduğunu, en özel anlarını 70 milyon ile paylaşmak durumunda
kaldığını anlattı. Baykal, ''15 gün boyunca bu yayınlar niçin
yapıldı? Nerede o manşetler? Çok çarpıcı televizyon anonsları...
Nerede bunlar?'' diye sordu. Olayın, ''başında neyse, şimdi de
kendisi açısından aynı'' olduğunu dile getiren Baykal, ortada bir
skandal yaratma ihtiyacının bulunduğunu öne sürdü. Baykal,
Türkiye'nin bu skandalı benimseme noktasına çekilmek istendiğini
belirterek, ''Bu kadar iddia ortaya atılacak, sonra unutulacak.
Hiçbir şey olmamış gibi davranılacak. Bunun altında ne yatıyor?''
dedi. -''HAYATIMIN EN BÜYÜK ÖDÜLÜ''- Baykal, olayın ilk aşamasından
itibaren savunma yapma ihtiyacı duymadığını, bu aşamadan sonra da
bunun söz konusu olmayacağını söyledi. ''Sistemli, yaygın ve planlı
olarak hazırlanan'' bu kampanyayı vatandaşların ciddiye almadığını,
önemsemediğini kaydeden Baykal, vatandaşların, bu iddiaların
kendisiyle ilgili olduğuna ihtimal vermediğini, sergilenen tavrı
yadırgadıklarını ve ayıpladıklarını vurguladı. Baykal,
vatandaşlardan dayanışma ve destek mesajları aldığını anlatarak,
destek gönderenlere, bu saygın tavır nedeniyle şükranlarını iletti.
Türkiye'nin, bu senaryoyu, skandalı elinin tersiyle çevirdiğini
belirten Baykal, vatandaşların desteğinin hayatının en büyük ödülü
olduğunu, bunu, ''halkın kendisine verdiği bir madalya gibi''
göğsünde taşıdığını söyledi. -''YAZIHANE BULUŞMASI YOKTUR''-
Konuşmak zorunda bırakıldığı andan bu yana söylediklerinin hiçbir
tanesinin yanlış olmadığını, doğruların tümünün, kendisinin
söylediklerinden ibaret olduğunu kaydeden Baykal, şöyle konuştu:
''Yazıhane buluşması yoktur, olmamıştır. İnci Baba yoktur. Şükrü
Balcı yoktur. Dedeman'ın arka tarafında bana ait yazıhane ya da
bana ait olmayan, gittiğim bir yazıhane yoktur. Bir cuma günü beni
böyle bir yazıhanede kimse ziyaret etmemiştir. Ben kimseye kola,
soda ikram etmemişimdir. Cuma günü gri bir elbise giyip giymediğimi
hatırlamıyorum. Şık giyindiğim hakkındaki tespite ise itiraz
etmiyorum.'' Çevresindekilerin, ''böyle bir olay olmuşsa ne olur''
dediğini aktaran Baykal, böyle bir olayın bulunmadığını, bunun
olması halinde kendisinin çıkıp ''Yazıhanede buluştuk'' diyeceğini
kaydetti. Kendisinin kimseye başvuruda bulunmadığını, başvurunun
kendisine yapıldığını anlatan Baykal, o dönemde siyasi yasaklı
olduğunu ve avukatlık yaptığını söyledi. -''BÜTÜN BİLDİKLERİNİ
BÖYLE BİLİYORSA...''- Baykal, avukat olarak kendisine başvuruda
bulunulduğunu ancak garanti veremeyeceğini söylemesi üzerine
vekaletnamenin düzenlenmediğini ve para müzakeresinin yapılmadığını
bildirdi. Olayla ilgili bir tanığın bulunduğunu ve onun
söyleyeceklerini çok merak ettiğini ifade eden Baykal, bu kişiyi
hiç tanımadığını vurguladı. Baykal, ''Bunların tümü yalandır, yalan
değil kuyruklu yalandır, kuyruklu değil hormonlu yalandır. Gerçekle
hiçbir ilişkisi yoktur'' diye konuştu. Baykal, başkalarının gönlünü
yapmak için doğru olmayan bir şeyi kabul edemeyeceğini dile
getirdi. Adının rüşvet kelimesi ile yan yana getirildiğini, rüşvet
dağıtmakla itham edildiğini, bu yönde yayınlar yapıldığını
anımsatan Baykal, bir siyasi parti genel başkanının, ''rüşvet alan
genel başkanı biliyorum'' dediğini kaydetti. ''Bütün bildiklerini
böyle biliyorsa yazıklar olsun'' diyen Baykal, sözlerini şöyle
sürdürdü: ''Bu olayı benim hiçbir şey yapmadan noktalamam mümkün
değil. Bu olayın arkasında ne var, kim, neyin peşinde? Bunu ortaya
koymak benim işim değil, herkesin kendine göre bir hesabı olabilir.
Hesaplar tek olmak zorunda değildir. Çünkü çok yaygın, kapsamlı bir
işbirliği ile böyle bir skandal ortaya konulabilir. Bir kişinin
sadece kendi kasetini satmak için böyle bir skandal üretme ihtiyacı
içine girmiş olması, bu boyutta bir skandalın ortaya çıkmasını izah
etmeye yetmez. Onun hesabı o alabilir, başka hesaplar olmasa bunlar
nasıl manşete çıkar? '' -''MASUM OYUNCUK DEĞİL''- Baykal, toplum
adına yargıdan bunu, kabul edilemez ve yanlış olduğunu ortaya koyan
bir değerlendirme bekleme hakkına sahip olduğunu ifade etti.
''İddiaların sahibi olarak ortaya çıkan kişiye yönelik'' tazminat
davası açtıklarını bildiren Baykal, olayı sahiplenen, değerlendiren
ve oğru gibi yansıtan kurum ve organlar ile ilgili de çalışma
yapacaklarını söyledi. Bir gazetecinin, ''Bülent Ersoy'un kendisine
şimdi başvurması halinde hakkını savunup savunmayacağını'' sorması
üzerine, Baykal, şu anda avukatlık yapmadığını, ancak her mağdurun
hakkını savunduklarını kaydetti. Deniz Baykal, ''Bu olaydan siyasi
bir sonuç alma ihtimalinin olup olmadığının'' sorulması üzerine,
daha önceden CHP'ye yönelik tertiplerin hızlanmakta olduğunu
söylediğini anımsattı. Kendisine bu olayda komplo olup olmadığının
sorulduğunu, kendisinin de komplo görmediğini söylediğini anlatan
Baykal, ''Çünkü artık herkes komployu görüyor. Benim söylememe
gerek yok. Durum ortada, bunu sadece yaz aylarının rehaveti içinde
ortalığı biraz renklendirmek için yapılmış bir masum oyuncuk olarak
anlamak, bana çok gerçekçi gelmiyor'' diye konuştu. Bir soruyu
yanıtlarken de Baykal, olayların kafasında net olduğunu, bu nedenle
merak konusu olmaktan çıktığını dile getirdi. Baykal, ayrıca
Türkiye'nin çok ciddi sorun ve konularla karşı karşıya bulunduğunu,
terörün yeni bir nitelik kazanmaya başladığını,
toplumsallaştırılmak ve meşrulaştırılmak istendiğini söyledi.