Baykal da Kürt sorunu demiş
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın 'Kürt sorunu' söylemini eleştiren CHP Lideri Deniz Baykal'ın geçmişte aynı ifadeleri kullandığı ortaya çıktı. İşte Baykal'ın geçmişteki sözleri...
Gümrük Birliği'ne imza atan; ancak daha sonra bunu unutup ilgili
protokolü eleştiren CHP, "Kürt sorunu" konusunda da bir unutkanlık
yaşıyor. "Kürt sorunu var" diyen ve çözüm olarak da
"demokratikleşmeyi" gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı
"Teröristlerle siyasi flört içinde olmakla" ve "Ham hayal peşinde
koşmakla" suçlayan CHP'nin, konuyla ilgili olarak 1998 yılında
hazırladığı raporunda aynı temelde görüş bildirdiği ortaya çıktı.
Raporda, ''Kürt sorununa yönelik olarak 'demokratikleşme' ve
'bölgesel sosyo-ekonomik kalkınma' politikalarının, kararlılıkla
uygulamaya konulması, ülkede sorunların kalıcı olarak aşılmasının
ve iç barışın kökleştirilmesinin tek çıkış yoludur" deniliyor.
CHP'nin 2002 yılında hazırladığı 'Demokratikleşme Paketi'nde ise
isteyenlere ana dillerini, devlet denetimindeki özel kurslarda
öğrenme olanağı sağlanacağı, üniversitelerde enstitü kurulacağı ve
köy koruculuğunun kaldırılacağı vaadinde bulunuluyor. CHP'nin temel
konulardaki unutkanlığı devam ediyor. Kamu Yönetimi Reformu
konusunda hükümeti eleştiren; ancak geçmişte benzer bir yaklaşım
içinde olduğu ortaya çıkan, Gümrük Birliği konusunda da atılan
imzayı unutan CHP, son olarak Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarıyla
ilgili olarak bir unutkanlık sergiledi. CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın onayının ardından 5 Ağustos 1998 tarihinde Diyarbakır'da
kamuoyuna açıklanan 'Doğu ve Güneydoğu Raporu'nda, Güneydoğu
sorunundan 'Kürt sorunu' diye bahsediliyor. Raporun girişinde
sorunlar sıralanırken, "Çok kültürlü toplum, Kürt sorunu ve çoğulcu
demokrasi" başlığı yer alıyor. Raporda, 'terör ve demokrasi
sorunlarına çözüm getirilmemiş olmasının Türkiye'yi krize taşıdığı'
savunuluyor. Kürt sorunun çözümü için demokrasinin adres
gösterildiği raporda şöyle deniliyor: "Bu temel sorunlar arasında
yer alan; ancak giderek tüm sorunları aşan boyutlara tırmanarak, iç
barışta kanamanın, toplumda ayrışım ve yabancılaşmanın, siyasal,
ekonomik ve sosyal dengelerde istikrarsızlığın temel nedenini
oluşturan terör ve demokrasi sorunlarının varlığı, laik demokratik
sosyal hukuk devletinin gereğince yaşama geçirilmemiş olması,
Türkiye'ye son 10 yıldır Cumhuriyet tarihinin en önemli krizini
yaşatmakta; bu sorunların bugüne değin aşılamamış olması ülkemizin
geleceğiyle yurttaşlarımızın gönenç ve esenliğini çok ciddi olarak
tehdit etmektedir. Ülkemizin çok kültürlü toplum olmasından
kaynaklanan, 'etnik duyarlılıklara demokratik çözüm' genel anlayışı
çerçevesinde çözümlenmesi gereken Kürt sorunu ise Türkiye'nin bir
iç sorunudur. Ülkemizde çoğulcu demokrasinin yetersizliğinden
kaynaklanan bir ülke içi demokrasi sorunudur." "DEMOKRATİKLEŞME,
SORUNDAN ÇIKIŞ İÇİN TEK YOLDUR" Sorunların tespitinden sonra
çözümler başlığı altında ise tamamen Başbakan Erdoğan'ın
yaklaşımıyla aynı çizgi çiziliyor. "Çözüm: Demokratikleşme ve
Sosyo-Ekonomik Kalkınmadır" başlığı altında şu ifadelere yer
veriliyor: "Ülkemizin bütünlüğünün ve iç barışının, insanlarımızın
huzurunun ve refahının önünde mevcut temel sorunlar, ancak sosyal
demokrat duyarlılık ve sosyal politikalarla aşılabilir. Bu kapsamda
Doğu ve Güneydoğu sorununun temel unsurları olan 'terör sorununa'
karşı 'yeni güvenlik' politikalarının, 'Kürt sorununa' yönelik
olarak da 'demokratikleşme' ve 'bölgesel sosyo-ekonomik kalkınma'
politikalarının, kararlılıkla uygulamaya konulması, ülkede
sorunların kalıcı olarak aşılmasının ve iç barışın
kökleştirilmesinin tek çıkış yoludur. Bu temel ilkelerin, sivil
iradenin öncülüğü ve hükümetin sorumluluğu altında kararlılık ve
süreklilikle, şeffaf ve diyaloglara açık katılımcı süreçler içinde,
cesaret ve özgüvenle uygulamaya konulması halinde Doğu ve Güneydoğu
sorunu terör ve Kürt sorunu boyutlarını da kapsayan genişlikte
çözümlenebileceğinden, ülkemizin bu krizden hızla çıkabileceğinden
hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır." Raporda, bu önerinin hayata
geçirilebilmesi için 'Demokratikleşme ve Yerinden Yönetim Projesi'
ile 'Bölgesel Sosyo-Ekonomik Kalkınma Projesi' olarak adlandırılan
2 mega projenin gerçekleşmesinin şart olduğu savunuluyor. Raporda,
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş olan CHP'nin, bu anlayış ve 'çok
yönlü strateji' çerçevesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da
yaşanmakta olan sorunların topyekun çözümüne, 'terörün
bitirilmesine, sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanmasına, Kürt
sorununun çözümlenmesine' öncülük etmeyi 'sosyal demokrat
kimliğinin' ertelenemez bir temel sorumluluk alanı olarak gördüğü
anlatılıyor. Raporda ayrıca ekonomik öneriler de yer alıyor.
Bölgede hala 345 sanayi tesisinin kurtarılmayı beklediğinin
anlatıldığı raporda şu görüşlere yer veriliyor: "Bu tesislerin
bitirilmesi halinde 15 bin 300 kişiye doğrudan iş imkanı
sağlanabilir. Yıllardır bu tesislerin yatırım ve işletme kredisi
talepleri karşılanamamaktadır. Bu tesislere yönelik hükümet
tarafından sonuçlandırılamamış toplam 33.2 trilyon lira düzeyinde
kredi talebi vardır. Terör hareketinin temel sebepleri arasında
bölgenin bu fukaralığı ve feodal yapısı vardır. Bu geri sosyal
düzenin temeli, mantığı ve kendini devam ettirmesi, ırk ve kanbağı
gibi değer ölçülerine sahip çıkılmasıyla bağlantılıdır. Benzer
feodal değerleri paylaşan ve kullanan terör hareketi, gücünü önemli
ölçüde bölgenin feodal özelliklerinden almaktadır." CHP'NİN
DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ CHP Genel Sekreter Yardımcısı Algan
Hacaloğlu, tarafından 2002 yılında hazırlanan Demokratikleşme
Paketi'nde ise isteyenlere ana dillerini, devlet denetimindeki özel
kurslarda öğrenme olanağı sağlanacağı ve üniversitelerde enstitü
kurulacağı vaadinde bulunuluyor. 'Kürt sorunu' ve 'Güneydoğu
sorunu' ifadelerinin yerine 'etnik duyarlılıklara demokratik çözüm'
ve 'kültürel çoie'nin bir iç sorunudur. Ülkemizde çoğulcu
demokrasinin yetersizğulculuk' kavramlarının tercih edildiği
pakette, bölgede çatışma döneminin bittiği, işsizlik ve yoksullukla
mücadelenin önemli olduğunun vurgulanıyor. Merkezi Diyarbakır'da
olacak Ekonomik Kalkınma Kurumu aracılığıyla işsizliğin
azaltılacağı, bölgesel kalkınmaya öncelik verileceği anlatılan
paketteki düzenlemelerden bazıları ise şöyle sıralanıyor: "-
'Devletin ırkı olmaz' anlayışı temelinde tüm yurttaşlar, 'TC
yurttaşlığı' üst kimliğinde buluşacak. - Türkiye'nin taraf olduğu
Avrupa İnsan Hakları, BM Çocuk Hakları, ILO sözleşmeleri ile Avrupa
Sosyal Şartı, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi ve Kopenhag
Kriterleri ülkemiz hukukuna idari ve iç güvenlik uygulamalarına
yansıtılacak. Bu kapsamda köy koruculuğu uygulamasına son
verilecek. - Köye Dönüş Projesi başlatılacak. 'Gönüllü' uygulanacak
projeye göre, 'zorunlu' olarak boşaltılan köylere dönüş imkanı
verilecek, 'terörden' mağdur olan köylülere tazminat ödenecek." Öte
yandan, geçmişte bu tür tanımlamalar yapan ve sorunun çözümü için
demokratikleşmeyi gösteren Baykal, Başbakan Erdoğan'ın aydınlarla
yaptığı görüşmenin ardından sert bir değerlendirme yapmıştı.
Baykal, başbakanın ilk kez "Kürt sorunu"ndan bahsetmesiyle ilgili
olarak, "Etnik kimlikten yola çıkarak adım atmak, bütünleşmeye
değil, parçalanmaya götürür" demişti. Türkiye'nin Cumhuriyet
Projesi çerçevesinde demokratikleşme yolunda çok önemli adımlar
attığını belirten Baykal, "Sorunun demokratikleşmeyle
çözülebileceğini düşünmek; ham hayal peşinde koşmak demektir.
Sorunlar üzerinde Türkiye'nin düşünmeye ihtiyacı var.
Demokratikleşme etnik parçalanmanın çerçevesi olarak anlaşılamaz.
Devletle vatandaş arasına etnik kimlik katılamaz. Başbakan, siyasi
flörtüyle terörü etkisizleştirmeye çalışıyor. Başarılar dileriz;
ama bu yöntem , Türkiye'nin terörle mücadele azmine, kararlılığına
zarar vermemeli. Ancak konunun böyle bir yolla çözüleceğini de
hayal etmemek lazım" diye konuşmuştu.