Baykal ABye şikayet mi etti?

Abone ol

Baykal, Türkiye döndü dönmesine ama söyledikleri kafa karıştırdı. Baykal'a göre AB, Erdoğan ve Türkiye'den endişeli.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Türkiye bugün AB'nin standartlarına daha yaklaşmış bir toplum, siyaset ve hukuk düzeni içinde değildir'' dedi. Baykal, Brüksel'in endişelerini dile getirerek, "Biz araya girdik ve bazı şeyleri netleştirdik" dedi.

Belçika'nın başkenti Brüksel'deki temaslarını tamamlayan Baykal, Türk Hava Yolları'na (THY) ait uçakla Türkiye'ye döndü. Baykal, Ankara'ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında, Brüksel'deki temasları hakkında bilgi verdi.

İşte Baykal'ın Atatürk Havalimanı'nda söyledikleri;

AB İÇİN CHP DEVREYE GİRMİŞ

Çok yoğun ve yararlı bir ziyaret yaptık. Çok yararlı oldu. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin bir tıkanıklık içine girmekte olduğunu, belki bu sonbaharda daha ciddi tıkanıklıkların ortaya çıkabileceği noktasında olduğumuzu gördük. 2004 yılında Kıbrıs konusunda Hükümet'in yaptığı taahhüdün gereği yerine getirilmezse müzakerelerde bir sıkıntının ortaya çıkacağı da konuşuluyor. Böyle bir ortamda biz devreye girdik.

Görüşmelerde Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin kesintiye uğramadan sürdürülmesinin taşıdığı büyük önemi vurguladık. Herhangi bir kesintinin çok sakıncalı olduğunu ifade ettik. Ve temponun hızlandırılmasının bir zorunluluk olduğunu söyledik.

"AB İKTİDARI DEĞİL CHP'Yİ İSTİYOR YORUMU"

AB'nin Türkiye'ye artık daha gerçekçi biçimde bakma ihtiyacını hissedeceğini umut ediyoruz. Türkiye'de artık sadece iktidarla değil, özellikle CHP ile daha yakın işbirliği içine girme ihtiyacını hissettiklerine tanık olduk. Bunu memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye'yi daha doğru bir şekilde algılama noktasına gelmekte oldukları kanısındayım. Bunlara biz katkı yapmaya devam edeceğiz. Görüşmeler çok iyi oldu. Yeni görüşmelerin de alt yapısı hazırlandı.

[PAGE]

TÜRKİYE GERİYE GİDİYOR

Türkiye-AB ilişkilerine ilişkin tespitlerimizi yansıttık. Bu tespitlerin altındaki temel nokta şudur; geride bıraktığımız son 10 yılda Türkiye AB hedefleri doğrultusunda çok önemli açılımlar yaptı, önemli adımlar attı, ciddi bir yasama faaliyeti içine girdik. Avrupa ile benzeşmeyi yakalamak için çalıştık, ama bugün geldiğimiz noktada demokratikleşme, hukuk devletini güçlendirme, insan hakları ve özgürlüklerini kökleştirmek isteyen bütün bu faaliyetleri hızla gerçekleştirdik. Bugün geldiğimiz noktada insan hakları, demokratik hak ve özgürlükler açısından 6-7 yıl öncesine göre insanımızın kendisini daha özgür, daha demokratik bir toplumda yaşayan, daha güvenli bir toplumda yaşayan insanlar olarak hissetmediklerine dikkati çektik.

Türkiye'nin son 7 yılda daha ileri bir noktaya gelebilmiş olmadığını ifade eden Baykal, şunları kaydetti:

''Bugün yüzbinlerce insanın telefon dinlenme kaygısı var. Yargı bağımsızlığı çok ciddi şekilde askıya alınmıştır. Yargı siyasal amaçlarla tehlikeli bir biçimde kullanılmaktadır. Kadınlar kendilerini toplumda eskisi kadar özgür hissedemiyorlar. Mahalle baskısı denilen toplumsal baskının (ki onun altında son tahlilde iktidar zihniyeti yatar) insanlarımızın yaşam biçimine ciddi bir etki getirdiğine hepimiz tanığız. Bir yandan bunlar, bir yandan yolsuzluklar yaygınlık kazanmıştır, siyasi himaye altına girmiştir. Bunları ortaya çıkarmak neredeyse fiilen imkansız. Deniz Feneri'nin Türkiye'de gereği yapılmamaktadır.''

[PAGE]

MEDYANIN DURUMU

Medyanın yapısının siyasi baskıya açık hale getirildiğini savunan Baykal, ''Bugün medya kendisini 7 yıl öncesine göre daha özgür hissedemez, baskı altındadır. Bütün bunlar sorgulanması gereken paradoksal bir tablo ortaya koyuyor. AB ile ilişkilerimizi ileri götürmek istiyoruz. Bu doğrultuda demokrasiyi kökleştirecek adımlar attık, ama geldiğimiz noktada insanlar daha özgür, daha güvenli, basınımız daha özgür, yargımız daha bağımsız ve özgür hissedemez haldedir. Bu bir paradokstur. Bunun altında neyin yattığını ayrıntılı bir şekilde konuştuk'' diye konuştu.

''ERGENEKON'' DAVASI

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Baykal ''Görüşmelerinizde Ergenekon ile ilgili soru geldi mi?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:

''Soru gelmez mi? Biz anlattık. Çok açık. Onlar da görüyor burada ciddi hukuk ihlalleri olduğunu. Uluslararası hukuk standartlarının kesinlikle ihlal edildiği açık bir gerçektir. Bunu herkes biliyor. Telefon dinlemeye dayalı bir dava sürecinin kabul edilemez olduğu ortadadır. Onlar da biz de herkes de ortada var olabilecek suç örgütlerinin en ciddi şekilde incelenip, irdelenip ortaya çıkartılmasını istiyoruz. Bu konuda bir tereddüt yok, ama bunun çok ötesinde bir yaygın suçlama kampanyasının yapılması insanların alınıp aylarca tutulduktan sonra delil yetersizliğinden tahliye edilmesi bir hukuk skandalıdır.

Delil yoksa niye alıyorsun? Aldıktan sonra o kadar süre delil mi beklediniz? Böyle bir şey olabilir mi? Sanıktan delile gidemezsiniz. Çağdaş hukuk anlayışının temel dayanağı delilden sanığa gideceksiniz. Öyle olmadığı ortaya çıkmıştır bu davada. Son tahliye de bunu net, açık bir şekilde ortaya koymuştur. Telefon dinlemelerinin delil olmayacağı konusunda yargı kararları olayı iyice ortaya çıkarmıştır. Bütün bunları dikkatle izliyorlar. Biz de bu konuda anlayışımızı ortaya koyuyoruz. Türkiye bugün AB'nin standartlarına daha yaklaşmış bir toplum, siyaset ve hukuk düzeni içinde değildir. Son 7 yıl Türkiye'yi AB'ye daha çok benzeşir hale getirmiş değildir. Bu çok temel bir konu. Bunun etrafında değerlendirmelerimizi yaptık.''

[PAGE]

KIBRIS SORUNU

Baykal, ''Kıbrıs sorunu Türkiye'nin AB ile müzakerelerinde bir engel olarak görülüyor mu, bu konuda yeni tavizler istenebilir mi?'' sorunu şöyle cevaplandırdı:

''Bu konuda Hükümet'in yaptığı bir taahhüt var 2004 yılında. O taahhüt Türkiye'yi çok ciddi şekilde bağlıyor. O zaman da konuşulmuştu. Başbakan o zaman da tereddüt etmişti ve ben de kendisine (imza atma dön geriye) demiştim, ama imzayı attı. Şimdi o taahhüt Türkiye'yi sıkıntıya sokuyor. Onun gereğini yerine getiremiyor, yapacağını da söylemiş bulunuyor. Bu, Türkiye'nin AB ilişkisini daha karmaşık hale getirdi. Bir hata olduğu bugün ortaya çıkmıştır. CHP'nin üstünde durduğu noktanın ne kadar haklı, ne kadar yerinde olduğu bugün ortaya çıkmıştır. Şu anda yaşanan tartışmaların altında büyük ölçüde bu konu vardır. Kıbrıs konusunda bir müzakere süreci işliyor (müzakere sürecini rahat bırakın, bunu bir engel haline getirmeyin, falan tarihine kadar verilen söz yerine getirilemez diye sakın ha Türkiye ile müzakereleri kesmeyin) diyoruz. Yani Hükümet'in yaptığı hatayı düzeltmeye çalışıyoruz ve onlara (o taahhüt yapılmıştır, ama o taahhüt yerine getirilemiyor diye sakın ha müzakere sürecini askıya almayın, bu Türkiye'ye çok büyük haksızlık olur) dedik. Bunu anlayacaklarını umut ediyorum. Bunu bu sonbaharda göreceğiz.''

Günün Önemli Haberleri