Bir gün önce... Ahmet Türk'ün uğradığı saldırıyı yazdım diye,
daimi "sanal kabadayım"dan en ağır azarı
işittim:
-Aşağılık herif!
Bir gün sonra... Osman Baydemir'in ağzından çıkan küfürleri
eleştiren bir yazı yazdım diye, Kürtler'in yüz karası olduğuna
inandığım "sanal kabadayılar" intikam yemini
ettiler:
-Kana kan, dişe diş...
Öyle ki...
Okuma özürlü olduğu için, daha mürekkebi kurumayan yazıyı es
geçip, ağzına geleni sayıyor. Arşivi gözüne sokuyorsun, sonra da
utanıp geri dönüyor:
-Affedersin, başlığa bakıp kızgınlıkla
yazdım.
Her neyse!
Ben bu konuda şerbetlendim artık.
Asıl mesele şu...
Bazen bir şeyler karalamak iyi oluyor.
Kimin ne olduğunu, kimin kimden ne kadar nefret
ettiğini, kimin ne kadar sevildiğini görebiliyorsun.
Fanatikleri bir kenara bırakıyorum.
Onların yazdıklarının veya söyleyeceklerinin bir ehemmiyeti yok.
Adam gibi yazan, adam gibi eleştiren ve eleştiri sınırını aşmayan,
aşsa bile adam gibi özür dilemesini bilen insanlar için, Osman
Baydemir'in ne kadar önemli olduğunu gördüm dünkü yazımdan
sonra.
Baydemir'in duygularına tercüman olduğunu söyleyenler çok
fazla.
Diyorlar ki:
-Baydemir konuşmasa, taş atılır, olay olur, kıyamet
kopar.
Osman Bey, sessiz çoğunluğun sesi olup, aslında öfke duyanların
gazını alıyormuş.
Diyorlar ki:
-AK Parti'nin Tayyip Erdoğan'ı varsa, bizim de Osman
Baydemir'imiz var.
İlginç!
Biri "Al ananı da git" diyor...
Biri, "Hass....r" çekiyor.
İkisi de lafını esirgemiyor.
Biri "Şerefsiz" demekten imtina etmiyor, biri gazeteciye "Leş
gibi kokuyorsun" diyor... Ortak yönleri ise, aynı
dili konuşuyorlar. Yani "ikisi de "barış"tan yana.
Ben olayın bu tarafından bakmamıştım.
Uyarıları dikkate aldım ve bir de yıllardır suskunluğunun
cezasını çeken bir kesimin penceresinden baktım Baydemir'in
çıkışlarına.
Hayır!
Baydemir'in Samsun'daki o soytarı ile bir farkı
olmalı.
Dünde yazmıştım...
Biri profesyonel oyuncu...
Öteki tribündeki holigan...
Baydemir sebep ne olursa olsun asla
holiganlaşmamalı!
Erdoğan'a gelince...
O'na alıştık artık.
Allah'tan kükrüyor.
Ya küfür etseydi?