Geçen hafta, İmran Khan'ın
CIA tarafından bir
darbeyle Başbakan olarak görevden alınmasının ve
Khan ve destekçilerine yönelik acımasız şiddetin ardından, Khan'ın
resmi hediyeleri zimmetine geçirme iddiasıyla
üç yıl hapis ve beş yıl siyasetten men
edildiği haberini gördük.
Bu olayın ardından Birleşik Krallık veya ABD hükümetlerinden
herhangi bir protesto gelmemesi şaşırtıcı. Khan, batıya göre
Pakistan tarihindeki en yolsuzluğa bulaşmış üst düzey
politikacılardan biri olarak öne çıkıyor. Ülkenin siyasi
atmosferi, batıya göre kelimenin tam anlamıyla feodal bir yapıya
sahip. Oysa ki gerçek öyle değil.
Şerifler ve Buttolar gibi hanedanlar, dönüşümlü olarak iktidara
gelirler, bazen ölümcül bir rekabet içinde olmuş ve siyaseti
yönetmişlerdir. Ancak ideolojik veya politik açıdan belirgin bir
farkları bulunmuyor. Pakistan'da iktidarı aslında seçmenler değil,
genellikle ordu belirlemiştir. Son gelişmeler ile birlikte Şerifler
yeniden iktidara döndü. Ama bu seferki seçimi ABD yapmıştı. Çünkü
Khan’ı istemiyorlardı.
İmran Khan'ın 2018 Ulusal Meclis seçimlerindeki başarısı,
ülkenin siyasi manzarasını kökten değiştirdi. Partisi, oyların
%1'inin altında olduğu 2002 yılından, 2018'de %32'ye çıkarak büyük
bir ilerleme kaydetti. Batıya karşı sert duruşu ve ABD'nin
Pakistan'ı üs olarak kullanmasına karşı çıkışı, onun popülaritesini
daha da arttırdı.
Ancak iktidardaki döneminde Khan, beklenenden daha
radikal kararlar alarak CIA, İngiliz Muhafazakârları ve Pakistan
ordusunu rahatsız etti. ABD'nin insansız hava aracı programını
durdurdu ve ülkesini petrodolardan uzaklaştırmak için adımlar attı.
Bunun sonucunda Amerikan Darbesi'ne maruz kaldı.
Ve şimdi de hapis cezasına
çaptırıldı.
Batı basınının bu olaya sessiz kalması dikkat çekici. Ancak
ingiltere ve ABD’nin önceki dönemde Khan’ı manşetlerde kötü bir
şekilde sunduğu da unutulmamalı.
Örneğin; Khan’ın en yozlaşmış ve CIA’den maaş alan generalleri
görevden alma veya kenara itme çabaları, Guardian tarafından şöyle
tanımlanıyordu: “Üst düzey askeri atamaların kontrolünü ele
geçirmeye çalıştı ve silahlı kuvvetlerin siyasetteki etkisine karşı
sövüp saymaya başladı.”
Khan'ın siyasi partisinin kelimenin tam anlamıyla binlerce
üyesi, yeni bir siyasi partiye katılma suçundan şu anda hapiste.
Batılı müesses nizam tarafından bu kararlara kınama hiç bir zaman
olmadı.
Pakistan dışında, büyük ölçüde orta sınıftan binlerce insanın
neredeyse hiç kınama görmeden birdenbire siyasi tutuklular haline
gelebileceği bir ülke düşünmek zor. Bu durumun tek sebebi
İngiltere'nin Khan'a karşı yapılan darbeyi desteklemesidir.
Ancak bunun kısmen İngiliz siyasi sınıfının Pakistanlı göçmen
topluluğuna karşı gösterdiği ırkçılığı ve küçümsemeyi de
yansıttığından eminim ki bu, İngiliz bakanların Modi'nin
Hindistan'ına yönelik coşkusuyla taban tabana zıttır.
Şimdi ise tüm batı hükümetleri Pakistan'ın General Müşerref
yönetimindeki son açık askeri diktatörlüğünden son derece
memnun.
Zamanında askeri darbeleri kınayan, anti-demokratik
atılımları yaptırımlarla baskılayan batı, şimdi aynısına karşı
sessiz durumda. Çünkü batı, istediğini başa getirirse ona karşı tüm
medyalardan sempati duyduracak, istemediğine karşı da sessiz olacak
kadar iki yüzlüdür.
Kısacası, İmran Khan'ın yaşadıkları, Pakistan
siyasetinin hali hazırdaki karmaşıklığına ve dış müdahelelerine
işaret ediyor. Batının yaşanan tüm bu olaylara tepki vermemesi
Pakistan’ın geleceği için düşündürücü.
Selametle..