ODTÜ'de son yaşanan başörtüsü olayını takip
etmişsinizdir.
İki genç kız, kayıt esnasında orada bulunan başörtülü
başka kızları protesto ediyor.
Tuttukları pankartlarda "ODTÜ'de Cemaat
İstemiyoruz" yazılı.
İçeriği itibariyle anti-demokratik bir protesto
elbette.
Özgür mekanlar olması gereken üniversitelerde,
cemaatçisi de olacak, ateisti de.
Din, dil, etnisite, cinsiyet üzerinden ayrımcılık
yapan kurumların çatırdadığı 21. yüzyılda artık böyle şeyleri
tartışmak bile abes.
Böyle kurumlar ve yapılar artık günümüzde fikir
güçleriyle değil kaba kuvvetle, baskıyla ayakta durabiliyorlar, o
da uzatmaları oynayarak.
Çünkü fikirler kurşunlardan daha güçlüdür.
* * *
Fakat, protestonun "başörtüsüne
karşı", ve hatta bazı medya organlarının bariz
çarpıtmasıyla "kayıt yaptırmaya gelen başörtülü
öğrencilerin kovulması" şeklinde kamuoyuna aktarılmasını
da kabul edilemez buluyorum.
Her şeyden evvel, gerçeğin çarpıtılması olduğu için
kabul edilemez.
Yanlışa ve yalana, sırf yanlış ve yalan olduğu için
karşı çıkmazsak, dürüstlüğü nasıl tanımlayacağız?
Dürüst olduğumuzu nasıl iddia edebileceğiz?
* * *
Pek muhtemel ki, bu yaşanan ODTÜ olayı seçimler
esnasındaki pek çok konuşmaya ve köşe yazısına malzeme teşkil
edecek.
CHP zihniyeti, falan filan denilerek ölü atlar
tekmelenecek ve saflar sıklaştırılacak.
Peki, içeriği "başörtüsü
mağduriyeti" olan konuşmaların yapılacağı bu seçimlerde,
acaba kaç tane başörtülü aday gösterilecek?
Seçim kazanılamayacağı sosyolojik açıdan bariz olan
illerde göstermelik olarak son sıralara koyulacak adayları kast
etmiyorum.
Seçilebilecek yerlerde ve sıralarda kaç tane
başörtülü aday olacak?
Önümüz yerel seçim, hep birlikte göreceğiz bunu.
Muhtemel cevapları duyar gibiyim, gene içinde "CHP
zihniyeti, statüko, dengeler" ifadeleri geçen.
Ama bu cevapların hiçbirini kabul etmiyorum,
inandırıcı da bulmuyorum.
Bu ülkede büyük bir ilki başararak TSK generallerini
içeri tıkarken dengeler sarsılmıyor da, başörtülü aday gösterince
mi sarsılacak?
* * *
Hadi ilk iki seçim döneminde bu bahaneler makul
görülebilirdi.
Fakat üç dönem iktidarın ardından eğer halen bu
konuda isteksiz davranılıyorsa, davranılacaksa, artık
"Oynamaya niyeti olmayan gelin, yerim dar dermiş"
demekten başka bir açıklama bulamıyorum buna.
Başörtüsü sorununu sadece "eşleri başörtülü
erkeklerin mevki sorunu" olarak görenler, artık böyle bir
sorun kalmadığını düşünebilirler.
Ama gerçek öyle değil.
O yüzden, artık ölü atları tekmelemekten vazgeçip, bu
sorunun çözülmesini gerçekten istiyor muyuz istemiyor muyuz diye
ciddi ciddi sorgulamanın zamanı gelmiştir.
Yoksa sorunların devam etmesinin yol açtığı
mağduriyetler, varlığımızı devam ettirebilmenin de garantisi
olduğundan; ötelemeye, "henüz zamanı gelmedi",
"inşallah bir sonraki seçime", "inşallah
yeni anayasayı yapınca" demeye devam mı edilecek?
ODTÜ'lü o protesto eden kızlara sinirlenirken, hatta
küfrederken biraz da bunları düşünün derim...