Baskın Oran, Obama-Erdoğan görüşmesinin gerçek metnini açıkladı
Abone olUluslararası İlişkiler uzmanı Baskın Oran, Radikal'deki yazısında Obama ve Erdoğan'ın IŞİD görüşmesinin gerçek metnini açıkladı.
Dünyanın gözü, ABD Başkanı Barack Obama ve Erdoğan'ın IŞİD planı
görüşmesinin üzerindeydi. Amerikan yönetiminin örgüte karşı oluşan
çekirdek koalisyonda aktif rol almasını talep ettiği Türkiye’de ise
özellikle Irak merkezi hükümetine ve IŞİD’e karşı savaşan peşmerge
başta olmak üzere gruplara silah verme planına, “Silahlar yanlış
ellere geçebilir” gerekçesiyle mesafeli duruyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Baskın Oran da bugünkü yazısında bu
görüşmeyle ilgili flaş bir yazı kaleme aldı. Oran, görüşmenin tam
metnini açıklayacağını "Cumhurbaşkanı adayı ilan edildiği törende
Erdoğan’ın okuduğu nutkun aslını “Paralel” dostlarım sayesinde ele
geçirip yayınladıktan sonra (link), şimdi de, Beyaz Saray’daki üst
düzey dostlarım sayesinde, Erdoğan-Obama görüşmesi hakkında yapılan
tek paragraflık resmî açıklamanın esas metnini elde etmiş
bulunmaktayım." sözleriyle ilan etti.
İşte Baskın Oran'ın Radikal'de yayınladığı
o Erdoğan-Obama görüşmesinin gerçek metni:
Malum, böyle metinler kurum-içi kullanım amacıyla önce rahatça
yazılır, ama resmen açıklanacağı zaman diplomatik dile “tercüme”
edilir, adeta kriptolanır. Önce o rahatça yazılmış esas Amerikan
metnini açıklayacağım, yazının sonunda da resmen yayınlanmış
paragrafı vereceğim.
IŞİD’E KARŞI ORTAK MÜCADELE VE
MİLİTANLARIN SAVAŞA ALANINA GİRİŞ-ÇIKIŞLARININ
ÖNLENMESİ
“Başkan [Obama], Türkiye’nin IŞİD’le mücadeleye fiilen ve etkili
biçimde katılmasını talep etmiştir. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan,
IŞİD’in Türkiye içinde sabotajlar yapabileceğini ve 49 vatandaşının
Musul Başkonsolosluğu’nda rehin alındığını ileri sürerek ayak
diremiştir.
“Barzani’nin bu insanları kurtarmayı önerdiği fakat Türk tarafınca
geri çevrildiği malumdur (link). Mayıs 2013 Reyhanlı
bombalamalarını kimin yaptığı da hâlâ açığa çıkarılmamıştır. Bunlar
bir kenara bırakıldığında dahi, bu iki konunun Erdoğan rejimi için
kaçamak bahanesi olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü:
"TÜRKİYE YILLARDIR LOJİSTİK ÜS OLARAK
KULLANILIYOR"
“Bir defa, daha ortada rehineler olayı yokken başta IŞİD olmak
üzere İslamcı militanlar yıllarca Irak-Suriye ile Türkiye arasında
serbestçe mekik dokumuşlardır. Bu durum, sınırda denetimin zor
oluşundan değil, Erdoğan yönetiminin, Ortadoğu’da kendisini
güçlendirecek olan Müslüman Kardeşler’i engelleyen Esad’ı düşürmek
amacıyla, IŞİD dahil İslamcı savaşçılara Türkiye’yi yıllardır
lojistik üs olarak kullandırmasındandır.
“Bu politika dahilinde Erdoğan, MİT koordinasyonunda İslamcı
militanları silahlandırmıştır. Nitekim, yakalanan IŞİD
militanlarının silah ve bombalarının Türk resmî sanayi kuruluşu MKE
damgalı olduğu görülmüştür. MİT’in Suriye’ye silah taşıyan TIR’ları
yolda Türk güvenlik güçlerince birden fazla defa yakalanmış, ama
yakalayan savcı, polis ve jandarmalar görevden alınarak casusluk
suçlamasıyla mahkemeye verilmiştir. Hükümet bu TIR’larda insani
yardım malzemesi bulunduğunu ilan etmiş olduğu halde duruşmalar
halen gizli yapılmaktadır.
“Bu silah desteğinin yanı sıra, İslamcılar yaralanınca derhal
Türkiye’ye geçmekte ve resmî yardım görmektedir (link). Bunlar
dinlenince/tedavi edilince tekrar savaşmaya dönmektedir.
“Giriş-çıkış” teriminden kasıt budur.
“Başkan, bu durumların derhal ve kesinlikle sona erdirilmesinin çok
önemli olduğunu Erdoğan’a iletmiştir.
"ERDOĞAN ŞU ANDA KENDİSİNİ DESTEKLEMEYEN
HERKESİ DIŞLIYOR"
“Erdoğan şu anda başta Medya ve Yargı olmak üzere, kendisini gözü
kapalı desteklemeyen herkesi ve her kurumu dışlanmakta, banka
batırmaya bile çalışmakta, bu gidişe seçmen desteği sağlamak için
de Sünni İslam’a sürekli vurgu yapmaktadır.
“Biz ülkelerin iç rejimine karışamayız; nitekim S. Arabistan rejimi
ortadadır. Bizim açımızdan Türkiye’deki bu sürekli vurgunun
tehlikesi şuradadır ki, bölge lideri olma iddiasındaki bir Türkiye
iç politikasında temel özgürlükleri baskılayan Sünni İslamcı bir
rejim uyguladığı sürece, dış politikada Sünni İslamcı IŞİD’in
şiddet politikasına karşı çıkmamaktadır. Böylece, mezhepler
karmaşası Ortadoğu’daki Sünni İslamcı ve kutuplaştırıcı düzenin
hızlandırıcısı olmaya devam etmektedir. Çünkü Erdoğan rejimi,
rahatlamak için çevresinde İslamcı rejimler görmek istemiştir,
istemektedir.
Bunun kimi kaçınılmaz sonuçları tahmin edilebilir:
“Bir kere Erdoğan, Esad’ı düşürme fiksasyonu yüzünden, IŞİD’i
desteklemek dahil çok tehlikeli şeyler yapmaya devam edebilir.
İkincisi, IŞİD’le mücadelede çok önemli olan Şii ağırlıklı Bağdat
yönetiminin güçlendirilmesine karşı çıkabilir, ki çıkmaktadır, ama
kendisi elini taşın altına koymadan. Üçüncüsü, Türkiye’nin dengeyi
bulması için bir önkoşul olan Kürtlerle Barış Süreci’ni çok
baltalayabilir. Çünkü IŞİD Kürtleri öldürürken Erdoğan, yine taşın
altına elini koymadan, onların da IŞİD’e karşı silahlandırılmasına
karşı çıkmaktadır. Dördüncüsü, IŞİD’i terörist ilan etmekten
dikkatle kaçınmak ama her resmî cümlede birkaç kere ‘Allah’
kelimesi geçirmek gibi durumlar, IŞİD’e gönüllü giden çok sayıda
dindar Türk gencini teşvik ediyor olabilir.
“Bu meyanda, bu İslamcı politika İsrail’le mevcut kutuplaşmayı daha
da koyulaştırmakta ve İsrail’i aşırılığa yöneltmekte rol
oynamaktadır. Yeni Akit gibi İslamcı yayınlarda İsrail’in yanı sıra
Türkiye’deki Yahudi toplumuna büyük bir nefret söylemi mevcuttur. O
kadar ki, Türkiye tarihinde ilk defa Yahudi vatandaşlar bir bildiri
yayınlayarak, İsrail’in yaptıklarından Türkiye Yahudi cemaatini
sorumlu tutmanın ırkçılık olduğunu dile getirmişlerdir (link).
‘Benim için Gürcü dediler. Çıktı bir tanesi, affedersin, çok daha
çirkin şeylerle, Ermeni diyen oldu’ türünden konuşmaları ve
eğilimleri bilinen Erdoğan, bu İslamcı yayınları ‘fikir özgürlüğü’
olarak sınıflandırmaktadır (link)
"Bütün bu nedenlerle Başkan, 1,5 yıldır görüşmek istemediği
Erdoğan’la buluşmasında, Batı’nın Türkiye’de kapsayıcı, kucaklayıcı
bir iç politika görmeyi arzu ettiği mesajını açık biçimde vermek
istemiştir; basın bildirisinin sonuna bu konuda bir not koymak
önemlidir.
“Tabii, Birleşik Devletler’in Ortadoğu’da yakın geçmişte güttüğü
kimi yanlış politikaların da katkıda bulunduğu bugünkü ortam,
bölgede IŞİD’i doğrudan vurmamızı çok zorlaştırmakta, bölgedeki
müttefiklerimizle işbirliği yapmayı zorunlu kılmaktadır. Türkiye de
bunların en önemlisidir. Bu nedenle, basın bildirisi hazırlanırken,
bu yazdıklarımızın münasip ifadeler haline sokulacağı
tabiidir.”
GELELİM RESMÎ AÇIKLAMANIN
KENDİSİNE
Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) sözcüsü Caitlin Hayden tarafından 5
Eylül 2014’te açıklanan resmî basın bildirisini aynen
veriyorum:
Başkan [Obama] ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün, iki liderin
NATO Zirvesi münasebetiyle bulundukları Newport, Galler’de
buluşmuşlardır. İki lider; IŞİD’e ve Irak ile Suriye’deki şiddetli
aşırılıklara karşı en iyi nasıl işbirliği yapılacağı, ve savaş
alanına giriş-çıkış yapan yabancı savaşçılara karşı güçlendirilmiş
tedbirler uygulama konularını görüşmüşlerdir. İki lider; Ukrayna ve
Libya’daki çatışmaları bitirmeye yönelik etkili baskı ve
diplomasiye duyulan acil ihtiyacı konuşmuşlardır. Başkan [Obama] ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca, hoşgörülü ve kapsayıcı toplumlar
kurma ve antisemitizm afetiyle mücadele etmenin önemini
görüşmüşlerdir