AKP İstanbul milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı
Burhan Kuzu, “Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı
yoktur” diyor ve ekliyor; “Meclis diye bir şey
yoktur. Açık söylüyorum sadece ve sadece bir başbakan var. Onla
çalışan bir hükümet var. Biz de onlara yardımcı olan bir organız,
onlar ne derse onu yapmak zorundayız”
Burhan Kuzu’nun bu konuşması; AKP’nin lider sultasında
yapılandığına dair çok açık ve net ifadeler ve itiraflar olarak
hafızamızda yer aldı.
Bu açıklamanın ardından, demokratik olmayan bir siyasi partinin
yönettiği ülkede, demokrasiden ya da yeni adıyla ileri demokrasiden
bahsetmek ne derece inandırıcı olabilir?
Neyse ki (şimdilik) parlamenter sistem var. Buna bağlı olarak,
hükümet eden partinin milletvekilleri gibi başbakanın ağzından
çıkan her sözü emir telakki etmeyecek, yanlışlar karşısında itiraz
eden muhalefet partileri bulunmakta.
Aynı konuşmasında Türkiye’nin normalleşmesinden dem vuran Sayın
Kuzu’nun, başbakanın, başkandan daha güçlü olduğu yönündeki
açıklamasını neye yormalı?
Başbakanın kendi yetkilerini bir hayli aşıp, kuvvetler
ayrılığını hiçe sayarak diktatörleştiğine mi?
....
O halde normalleşme neyin nesi?
Yoksa;
Beklenmedik bir gelişme karşısında topu başbakana atarak kenara
çekilmek için gerektiğinde sığınılacak bir liman olsun diye mi bu
açıklama?
Bir başka olasılık da; sadece gereksiz tartışmalarla kamuoyunu
oyalamak için mi bütün bu söylemler?
Sayın Kuzu, “Türkiye’den biri çıkıp başkanlık modelinde
diktatörlük geliyor dediğinde adamı boğasım geliyor.”
diyor.
Soru;
İçinde muhalefetin de bulunduğu parlamenter sistemde dahi güçler
ayrılığı ilkesini yerle yeksan eden bir parti liderinin her
dediğini desteklemek zorunda kalıyorken, tüm güçlerin tek elde
toplandığı bir sistemde kim nasıl itiraz edebilecek?
Ya da;
Madem başkanlar da seçimle gelip seçimle gidecekler, terör
örgütünün siyasi uzantısı olduğunu bildiğimiz isimlerden biri
başkan seçilirse?
twitter.com/serhatitamer