Başkanlığını, çocuklarla kutlayacak!
Abone olMehmet Artunay, kendisini Sarıyer Belediye Başkanı olmaya iten sebepleri Barış Yarkadaş'a anlattı.
BARIŞ YARKADAŞ
Soğuk bir İstanbul gününde,
Sarıyer'in belki de rüzgara en açık caddesinde
birlikte dolaştığımız ve soğuğu iliklerimize kadar hissettiğimiz
kişi, daha birkaç gün öncesine kadar, gece-gündüz demeden bu
sokakları arşınlayan, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı
Mehmet Artunay'dı.
2002 yılında Sarıyer Emniyet
Müdürü koltuğunda oturan Artunay,
2003'e, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olarak
girmişti. Sarıyer'den, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı'na
getirilen Artunay, bir yıl görev yaptığı bu
bölgeden ayrılırken, çok üzülmüş.
Ancak onu teselli eden tek şey ise, "Sarıyer ve
Beşiktaş'tan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı" olarak
görevlendirilmesi olmuş...
Artunay bu yüzden, "Görev ayrımı yapmam, ancak Sarıyer
benim için başkaydı. Gece-gündüz demeden koşturduğumuz, hizmet
ettiğimiz, halkıyla kaynaştığımız bir bölgeydi" diyor.
Sarıyer sokaklarında dolaşırken, 29 Aralık
2003'te, Emniyet Müdürlüğü'ndeki görevinden istifa eden ve
politikaya atılan Artunay'a, "Görev ayrımı yapmam
diyorsunuz, peki nereden çıktı belediye başkan adaylığı?"
diyorum.
Yürüdüğümüz sokak, Sarıyer'in ihmal edilmiş bölgelerinden biri...
Artunay, o sırada önümüzden geçen paçası çamura bulanmış bir çocuğu
işaret ediyor: "Bu çocuğun oynayabileceği bir park olsaydı
ve bu sokaklar böyle çamur içinde kalmasaydı, daha iyi olmaz
mıydı?"
Artunay, "İşte bu yüzden belediye başkan adayı olmak istedim.
Çünkü, polislikte yapabileceklerimle, belediyede
yapabileceklerim çok farklı. Her iki hizmet de kutsal...
Ancak belediyede çok daha fazla olanak var hizmet için..."
diyor.
Sarıyer'de görev yaptığı süre içinde, halkla tam
anlamıyla kaynaştıklarını da ifade eden Mehmet
Artunay, "Bölge halkı, yerel seçim sürecine girilmesiyle
birlikte, bir sohbetimizde bana da teveccüh gösterdi. Sarıyer'li
arkadaşlarım, (Eskiden müdürümüzdün, şimdi başkanımızı olmanı
istiyoruz) dediler. AK Partili arkadaşların da desteğini
aldığımı gördüğümde, kolları sıvadım" diye anlatıyor,
"siyaset macerası"nı...
Bölgeyi çok iyi tanıdığını ve sorunlarını bildiğini anlatan Mehmet
Artunay sözlerini "Az önceki çocuk için bir park yapalım istiyorum.
Ayrıca, madde bağımlısı çocukları sokaktan kurtaracak ve onları bir
çatı altında toplayacak bir ÇOCUK KÖYÜ projem var"
diyerek sürdürüyor.
Sarıyer'in en temel sorununun
"İMAR" olduğuna da dikkat çeken
Artunay, "Bunlar çözülemeyecek sorunlar değil.
Kimseyi üzmeden, uzlaşma halinde imar-mülkiyet sorunu çözülebilir.
Göreve başladığımız andan itibaren, gerekli bakanlık ve kurumlarla,
bu kangrenleşmiş soruna neşter atmayı düşünüyoruz" diyor.
Sarıyer'in bir marinaya da ihtiyacı olduğunu
belirten Artunay, şöyle devam ediyor: "Zaman zaman
dalgıçlık yaparım. hatta tek yıldız bile aldım dalgıçlıktan. Bu
yüzden deniz tutkum vardır. Denizciliğin gelişmesi
için de Sarıyer'de adım atmak gerektiğini düşünüyorum."
Deniz kenarında yürüyerek yaptığımız bu sohbet esnasında,
Artunay üşümüş olduğumu farketmiş olacak ki;
"Şurada bir kahvehane var. Oraya gidip bir çay içip ısınalım.
Güzel türküler de çalar orada..." diyor. Bu
teklifi, "hiç düşünmeden" kabul ediyorum. Çünkü,
Sarıyer'in o keskin soğuğu, iliklerime kadar
işlemiş.
Kahvehaneye girer girmez, çaylarımız önümüze geliyor. Kahveci,
"Müdürüm, çaylar tavşan kanı" diyor. Belli ki;
esnaf Artunay'ı tanıyor. Ben bunu düşünürken, kulağıma bir Sivas
türküsü ilişiyor. Artunay, "Bizim Sivas türküsüdür, biz de
okulda koroda söylerdik" diyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, sert mizaçlarıyla tanınan polislerin
koro kurduğunu bilmiyordum. Bu yüzden, siyaseti bir kenara bırakıp
sözü müziğe getiriyorum. Artunay'a, "Müzikle aranız nasıl,
galiba türküleri seviyorsunuz" diyorum.
İstanbul Emniyet Müdür eski Yardımcısı
Mehmet Artunay,
sorumu şöyle cevaplıyor: "Kolejde bir koro kurmuştuk. Orada türkü
söyler, bağlama çalardık. Hatta TRT'de üç kere programa çıkmıştık.
Benim müziğe ilgim hep olmuştur. Yunanistan'da görev
yaptığım sıralarda da hep Türk müziği
dinler, vatana olan hasretimizi gidermeye çalışırdık."
Çaylarımızı içip biraz kendimize geldikten sonra, sohbet esnasında,
eski polis müdürünün, Ud, Cümbüş ve birçok sazı
çalabildiğini öğreniyorum. AKP'den Sarıyer
Belediye Başkan adaylığına soyunan Artunay'a "Peki
Sarıyer'de müzikle ilgili ne gibi çalışmalar
yapacaksınız?" diyorum.
Artunay konuşmasını yöyle sürdürüyor: "İlk işimiz belki de
bir kültür merkezinin kurulması için adım atmak olacak.
Çünkü, çocuklarımız kültürden-sanattan uzak bir yaşam tarzıyla
büyüyor. Az önce sokakta gördüğümüz çocuk, sıcak bir yuvada müzik
dinlese, bağlama çalsa, ud dinlese, güzel olmaz mı? İşte bunu
yapmaya çalışacağız. Evde oturan ve üretime katılmayan
kadınlara istihdam olanağı yarattığımızda, çocuklarını
rahatça bırakıp gidebilecekleri bir yer olacak bu kültür
merkezleri..."
Sohbetin sonuna yaklaştığımız anlarda, Artunay'a bir soru daha
soruyorum: "O halde çocukların müzik dinlemisini çok istediğinize
göre, başkan olduğunuzda onlara türkü de
söylersiniz herhalde" diyorum.
Artunay, belli ki bu konuda daha önce de düşünmüş. Bu yüzden, hiç
düşünmeden ve soluklanmadan cevap veriyor: "Nasip olursa, seçim
sonuçları açıklandığında, ilk işim çocuklara bir müzik
ziyafeti çekmek olacak. Türküleri onlar için söyleyeceğim.
Onlar güzel bir müzik gibi yaşamayı hakediyor. Benim de üç çocuğum
var. Ülkemizin geleceğimi çocuklarımızdır. Başkanlığımızı
da çocuklarla, şarkıyla, türküyle kutlayacağız bu
yüzden..."