Bu sefer tam
hayallerindeki gibi bir ev… Her şeyi senin istediğin gibi… Yepyeni
eşyalarla donatacaksın her yerini…
Eskileri kaldırıp
atacaksın, yıllardır hayalini kurduğun gibi…
Bazı eşyalar vardır
atılmaz… Saraylara da taşınsan bile hiç vazgeçilmez
olanlar…
Kitaplar gibi… Aile
yadigârları gibi…
Başka bir yüreğe
taşınırken atamayacağın, değiştiremeyeceğin, kimselere bırakamayacağın kendi
yüreğin gibi…
İlk günkü gibi değil ne
yazık ki, defalarca okunmuş kitaplar gibi…
Kaçıncı el değmiş tertemiz
yüreğe…
Ve kaç kişi hoyratça
kullanmış sen izin verdin diye…
İsteye isteye…
Yürekler de birer eşya
gibi…
Büyük hevesle aldığınız,
üzerinde en tatlı saatlerinizi geçirdiğiniz, uyuduğunuz, kitap
okuduğunuz, ağladığınız kanepelerin başka bir eve taşınması gibi
taşınır başka gönüllere…
Ama ilk seferki gibi
değildir ki artık…
Taşınırken oraya buraya
çarpıp ilk günkü sağlamlığını yitiren eşyalar gibi…
Her seferinde biraz hasar,
her seferinde biraz tamirat…
Düzeldi
sanılır…
Sonra bir başka
ev…
Mutlu, huzurlu dakikalar,
tatlı sözcükler…
Bilirsin bilirsinde yine
uğrayacağın çarpışmaları görmezden gelirsin…
Tırnaklarını içine
çekersin, boylu boyunca uzanıverirsin sevdanın kucağına…
Masumca…
……
Uzaktan kumandası elinde,
bir küçük araba gibidir bazen yürek…
Gideceği yönü sen tayin
edersin…
Ama her seferinde gider
gider duvara çarparsın…
Manevrayı yapmak cesaret
ister, eşyayı değiştirmek gibi…
En rahat koltuk odur ya
hani!
Sonra bakarsın kovulmuşsun
evden…
Ne eski eşyalar ne bir
sağlam yürek…
Çarpa çarpa dağılmış,
kırıla kırıla tamir edilemez hale gelmiş olduğunu hissedip en
acıyan yerinle sevmeye başlarsın tekrar…
Çürüklerle, yara
berelerle…
Hiç
akıllanmadan…
Akıl mı?
Sahi aşk varken o
nerede?
nsrnylmz@gmail.com