Basınımızdan utanç kareleri!
Abone olCan Dündar'ın yazısında anlattığı olaylar Türk Basınının utanç dönemleri olarak tarihe geçecek. İşadamı kılığına giren gazeteciler, yalvaran muhabirler, onursuz davrananlar.
Can Dündar'ın "Basın adına utanç verici sahneler" isimli
köşesinde anlattığı olaylar, gazetecilik mesleğinin kimler
tarafından lekelendiğini en iyi şekilde bizlere gösteriyor.
Gazetecilikte onur, şeref, terbiye, dürüstlük gibi olmazsa olmaz
nitelikleri;ticari amaçla işadamı kılığında dolaşan patronlar,
başbakanla görüşmek için yalvaran yakaran muhabirler, iş bağlantısı
yapmak için hertürlü suistimali deneyen temsilciler (aracılar)
v.s. yüzünden sarsılıyor. Dündar, köşesinde bu durumu tüm
çıplaklığıyla gözler önüne seriyor...
Bir gazete yöneticisi... Her gün Başbakanlığı arıyor.
"Bizimkine bir randevu ayarlamamız lazım..."
"Bizimki" dediği patronu...
Verilmiyor randevu...
Çünkü niyet biliniyor:
"Bizimki", bir televizyon kanalını ucuza kapatmak istiyor.
Randevuyu koparamayınca, "genç işadamı" kılığında Başbakan'ın
yurtdışı gezisine yazdırıyor adını...
Uçak kalkar kalkmaz, "Kemerleri çözün" anonsunu bile beklemeden
Başbakan'ın bulunduğu ön sıraya koşuyor.
Başbakan atlatıyor.
Bir süre sonra "Bizimki"nin yöneticisi de geliyor.
Kuşatma o kadar yoğun ki, danışmanları Başbakan'a not iletiyorlar;
"Tehlike arka koltukta" diye...
"Bizimki" sonunda söylüyor talebini:
"Biz sizi zor günde destekledik, şimdi siz de bize destek vermek
zorundasınız".
Ve Başbakan'ın uçağı iner inmez ilk uçakla Türkiye'ye dönüyor.
Onun için "resmi gezi" bitmiş oluyor.
***
Bir başka sahne:
Gazetenin Ankara temsilcisi Başbakan'dan randevu alıyor.
Gündeme ilişkin sorular soracak sanarak veriyorlar.
Temsilci, makama girip önünü ilikliyor ve "Emirlerinizi bekliyorum
Sayın Başbakanım" diyor.
Başbakan da yanındakiler de şaşkın...
Temsilci hiçbir soru sormuyor. Koltuğa oturur oturmaz "Patronum
telefonuna çıkmadığınız için çok üzgün" diyor ve ekliyor:
"Lütfen şuradan benim yanımdan bir arasanız da görüşseniz."
***
Bir muhabir...
Gazetecisinin temsilcisi Başbakan'dan kendisi için randevu almasını
istemiş, "Mazeret dinlemem" demiş.
Neredeyse yalvarıyor.
"İmkân yok" diyorlar, gözleri doluyor.
Bunun üzerine herkes üzülüyor, randevu ayarlanıyor.
Ve temsilci, Türkiye'de iş yapmaya çalışan bir yabancıyla birlikte
geliyor randevuya...
Ayrıcalıklı muamele istiyor.
***
Erdoğan, Fatih Altaylı'ya "Benden gazeteci gibi randevu alıp gelen,
başka işler için konuşanlar, aracılık yapanlar var" deyince
onlardan birkaç örnek yazmak istedim.
Daha neler neler var:
"Başbakan beni heyette görmezse merak ediyor" diye hava atan
muhabirler...
Bir asansör karşılaşmasından demeç uyduran temsilciler...
İsim vermek istemiyorum. Çünkü virüs, isimleri aşmış bütün mesleğe
bulaşmış durumda...
Başbakan'ın "basın barikatı" biraz da bu yüzden...
Tabii güvenilirlik anketlerindeki "medya tahribatı" da...
Bu manzara "Gazeteciyim" diyen herkesi utandırmalı...
Ve bu rezalete acilen bir çare bulunmalı...
Yazı:Can DÜNDAR
MİLLİYET