Basında çocuk istismarı
Abone olİstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi avukatı Aşkın Yaşar Topuzoğlu, çocukların bekaret kontrolüne götürülmesi ile ilgili basında çıkan haberlere dikkat çekti.
Topuzoğlu, Basın Kanunu ve Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde (ÇHS) 18
yaşından küçüklerin mağdur da fail de olsalar kimliklerinin
açıklanmasının yasak olduğunu hatırlatıp "Bu yasal düzenlemeye
uyulmaması da istismar olarak görülebilir hatta en ciddi istismar
budur" dedi. "Çocuğun oturduğu mahalleyi, okulunu sınıfı yazıp
adını baş hafleriyle verince gizlilik ilkesine uyulmuş olmuyor.
Gizlilik ilkesinin ihlal edildiğini düşünüyorum". İstem dışında
bekaret kontrolünün çocuklarda tecavüze benzer bir travmaya yol
açabileceğini belirten Akçan da, psikolojik etkinin kalıcı
olabileceğini vurguladı. Urla Cumhuriyet Savcısı, Barbaros Çocuk
Köyü'nde istismara uğradığı iddia edilen tüm çocukları bekaret
kontrolüne yollamadığını; olayda adı geçen üç kızın Adli Tıp'a
sevkedildiğini açıkladı. "Çocuğun muayene için rızası alınmalı"
Basında yer alan haberlerden yola çıkarak yorum yapamayacağını
belirten Topuzoğlu bekaret kontrolü ile ilgili varolan
düzenlemeleri şöyle özetledi: * "Vücut muayenesi, suç izi ve
emarelerin tespiti amacıyla, çocuğa karşı işlenmiş bir suç söz
konusu olduğunda çocuğun kendisi, velisi, mahkeme kararıyla ya da
gecikmenin sakıncası olan hallerde savcı tarafından istenebilir. *
Muayene sırasında çocuğun hakları var. Çocuğun ve velisinin rızası
alınmalı. Çocuk muayene ile ilgili bilgilendirilmeli; muayene
anlayacağı bir dille yapılmalı; çocuk doktorla başbaşa kalmalı ve
rapordan bir örnek alabilmelidir. * Muayene konunun uzmanı
tarafından yapılmalıdır. Raporda, muayene yapanın ismi, uzmanlığı,
muayene sırasında hazır bulunan kişilerin kimlikleri, muayene
sırasında kullanılan yöntem belirtilmelidir". Devlet toplum ve
birey olarak herkesin birlikte oluşturduğu bir çocuk bakışının ve
politikanın olması gerektiğini vurgulayan Topuzoğlu, "Hiçbirimiz
kişisel savunmalar yaparak bu sorumluluktan kurtulamayız.
İstismarın önlenmesinde herkes zincirin bir parçası; kurumlar
arasısı, disiplinler arası işbirliği şart" dedi. "Eğitime devam
etmeliler" Köyde kalan erkek ve kız çocukların birbirlerinden
ayırılmasının ya da çocukların başka kurumlara gönderilmesinin kısa
vadeli çözümler olacağını belirten Akçan "Asıl yapılması gereken
etkilenen çocuklara yönelik uzun süreli bireysel psiko-terapi ve
sosyal destek programlarının düzenlenmesi" dedi. Çocukların
eğitimlerini sürdürmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Akçan,
çocukların duygularını açıkça ifade edebilecekleri, sevgi ve güven
duyabilecekleri bir ortamın yaratılması gerektiğini de vurguladı.
"SHÇEK'e sivil denetim getirilmeli" Akçan çocukların cinsel
sömürüsünün toplum için çok hassas bir konu olduğunu ve yüksek
sesle tartışılamadığı düşüncesinde: "Amacı muhtaç çocukları korumak
olan kurumlarda bu olayların yaşanması sosyal devletin gerektiği
gibi işlemediğinin kanıtı" dedi. Akçan'a göre, bu gibi kurumlarda
hizmet ağını kurarken çok yönlü düşünmek, örneğin işe alınacak
personeli kapsamlı psikolojik değerlendirmelerden geçirmek
gerekiyor. "Çalışacak olanların cinsel tercihi, cinsel istekleri,
cinsellikleri de ayrıntılı olarak sorgulanabilmeli fakat Türkiye'de
bu değerlendirmeler yanlış anlaşılıyor ve tepki görüyor. Oysa
pedofilik eğilimleri olan insanlar bu kurumlarda çalışmak için
başvurabiliyor". Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun
(SHÇEK) istismar ve taciz konularıyla ilgili olarak çok
yıprandığını belirten Akçan, "Onun için, bu kurumların
denetlenmesi, hizmetin sürekliliği boyunca sivil toplum
kuruluşlarına açık olmalı" dedi. Koruyucu aile, evlat edinme
uygulamalarının yaygınlaştırılması gerektiğini belirten Akçan,
"İstismara uğrayan çocuklar etraflarında kendisini ifade
edebileceği kimse olmadığı için yalnız kalıyor ve susuyorlar" dedi.
Kaynak: BİA