Basına itidal mesajı
Abone olSabah'ın genel yayın yönetmeni, özellikle son günlerde yoğunlaşan olaylar üzerine basının dikkatli bir dil kullanması gerektiğini söylüyor. Birkaç örnekle de...
Ergun Babahan, basının hiçbir grubun yönlendirmesine karşı daha dikkatli olması gerektiğini yazıyor. Babahan, rakip gazetenin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün kendisine verdiği bir kitaptan örnekle sürdürüyor...
Yazı: Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com.tr
Toplumun gerilimlere gebe olduğu dönemlerde iktidarın daha hoşgörülü ve bilgilendirici bir tutum içinde olması lazım.
Ertuğrul Özkök'ün hediye ettiği "1968: Dünyayı Sarsan Yıl" isimli kitabı büyük bir keyifle okuyorum. Mark Kurlansky'nin yazdığı kitapta, Martin Luther King'le ilgili çarpıcı bir anekdot var.
Barışçıl eylemleri seçen King, gösterilerin şiddet ağırlığını artıran Siyahi örgütler karşısında zemin kaybetmeye başladığını fark eder. Çünkü, gazete ve televizyonlar şiddete başvuran örgütlere daha fazla yer vermektedir.
Dönem televizyon haberciliğinin yıldızının parlamaya başladığı dönemdir ve vurdulu-kırdılı eylemler insanları ekran başına kilitlemektedir.
Bu yüzden 1965'te Alabama eyaletinin Selma kentinde yapılan bir gösteri yürüyüşünde Life dergisi fotoğrafçısının davranışı King'i çileden çıkarır. Life'ın foto muhabiri Flip Schulke, polisten dayak yiyen bir Siyah'ı kurtarmaya çalışınca King çok öfkelenir ve ertesi gün foto muhabirini şöyle uyarır:
"Biz senden göstericilere yardım etmeni beklemiyoruz. Senin görevin bize neler yapıldığını fotoğraflamak."
Bu medyanın belli bir hedefe yönelik olarak örgütlenmiş gruplar tarafından nasıl yönlendirilmek istendiğine çarpıcı bir örnek. Üstelik unutmayalım ki, King Siyah-Beyaz eşitliği gibi soylu bir davaya soyunmuş, şiddetten özenle kaçınan bir liderdi.
Yıllar içinde her grup medyayı kendi amaçları doğrultusunda kullanma çabasını artırdı. Toplumda yılgınlık yaratmak, kendini olduğundan güçlü göstermek, toplum içinde çatışma ortamı yaratmak veya sadece kendi sesini duyurabilmek için...
Olaylara bu açıdan baktığınızda neyin haber olup olmadığı veya ne kadar haber olduğu konusunda karar verirken çok seçici olmanız gerekiyor. Zaman zaman kendinizi sadece haber veriyorum zannederken aslında bölücü, İslamcı bir grubun propagandasına alet olmuş bulabilirsiniz.
Bu nedenle, özellikle büyük medya gruplarının işi günümüzde giderek güçleşiyor. Toplumun haber alma hakkını kısıtlamadan, ama bölücü veya dinci ve anarşist bir grubun propaganda aracı haline de gelmeden yayın yapmak büyük bir hüner ister hale geliyor.
Biz SABAH'ta bu dengeyi tutturmaya çalışıyoruz. İnsanları hem olan bitenden haberdar etmek, hem de başkalarının oyunlarının hoparlörü olmamak çabası içindeyiz.
Aksi halde, habere karar verme yetimizin çok kolay elden gidebileceğini biliyoruz. Son dönemdeki yayın anlayışımızın özünde bu tavır yatıyor. Elbette toplumun başta kurucu ilkeleri olmak üzere temel değerlerine bağlı yayın yaparken herkesi memnun etmeniz mümkün değil.
Ancak eleştirileri değerlendirirken göze aldığımız önemli bir kriter var. Haberciliğimizden ödün vermemek, toplumun barış içinde bir arada yaşama arzusunu yaralamamak ve kimsenin borazanı durumuna düşmemek. Bundan böyle de bu çizgiden sapmayacağız.
Yazı: Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com.tr
Toplumun gerilimlere gebe olduğu dönemlerde iktidarın daha hoşgörülü ve bilgilendirici bir tutum içinde olması lazım.
Ertuğrul Özkök'ün hediye ettiği "1968: Dünyayı Sarsan Yıl" isimli kitabı büyük bir keyifle okuyorum. Mark Kurlansky'nin yazdığı kitapta, Martin Luther King'le ilgili çarpıcı bir anekdot var.
Barışçıl eylemleri seçen King, gösterilerin şiddet ağırlığını artıran Siyahi örgütler karşısında zemin kaybetmeye başladığını fark eder. Çünkü, gazete ve televizyonlar şiddete başvuran örgütlere daha fazla yer vermektedir.
Dönem televizyon haberciliğinin yıldızının parlamaya başladığı dönemdir ve vurdulu-kırdılı eylemler insanları ekran başına kilitlemektedir.
Bu yüzden 1965'te Alabama eyaletinin Selma kentinde yapılan bir gösteri yürüyüşünde Life dergisi fotoğrafçısının davranışı King'i çileden çıkarır. Life'ın foto muhabiri Flip Schulke, polisten dayak yiyen bir Siyah'ı kurtarmaya çalışınca King çok öfkelenir ve ertesi gün foto muhabirini şöyle uyarır:
"Biz senden göstericilere yardım etmeni beklemiyoruz. Senin görevin bize neler yapıldığını fotoğraflamak."
Bu medyanın belli bir hedefe yönelik olarak örgütlenmiş gruplar tarafından nasıl yönlendirilmek istendiğine çarpıcı bir örnek. Üstelik unutmayalım ki, King Siyah-Beyaz eşitliği gibi soylu bir davaya soyunmuş, şiddetten özenle kaçınan bir liderdi.
Yıllar içinde her grup medyayı kendi amaçları doğrultusunda kullanma çabasını artırdı. Toplumda yılgınlık yaratmak, kendini olduğundan güçlü göstermek, toplum içinde çatışma ortamı yaratmak veya sadece kendi sesini duyurabilmek için...
Olaylara bu açıdan baktığınızda neyin haber olup olmadığı veya ne kadar haber olduğu konusunda karar verirken çok seçici olmanız gerekiyor. Zaman zaman kendinizi sadece haber veriyorum zannederken aslında bölücü, İslamcı bir grubun propagandasına alet olmuş bulabilirsiniz.
Bu nedenle, özellikle büyük medya gruplarının işi günümüzde giderek güçleşiyor. Toplumun haber alma hakkını kısıtlamadan, ama bölücü veya dinci ve anarşist bir grubun propaganda aracı haline de gelmeden yayın yapmak büyük bir hüner ister hale geliyor.
Biz SABAH'ta bu dengeyi tutturmaya çalışıyoruz. İnsanları hem olan bitenden haberdar etmek, hem de başkalarının oyunlarının hoparlörü olmamak çabası içindeyiz.
Aksi halde, habere karar verme yetimizin çok kolay elden gidebileceğini biliyoruz. Son dönemdeki yayın anlayışımızın özünde bu tavır yatıyor. Elbette toplumun başta kurucu ilkeleri olmak üzere temel değerlerine bağlı yayın yaparken herkesi memnun etmeniz mümkün değil.
Ancak eleştirileri değerlendirirken göze aldığımız önemli bir kriter var. Haberciliğimizden ödün vermemek, toplumun barış içinde bir arada yaşama arzusunu yaralamamak ve kimsenin borazanı durumuna düşmemek. Bundan böyle de bu çizgiden sapmayacağız.