Basına baskı uygulanıyor
Abone olGazetecilerin en fazla yakındığı konu şüphesiz "iktidar basıkısı". Dünyanın hemen her yerinde bu durum söz konusu. Peki Türkiye'de bu durum nasıl?
Yalçın Doğan, basının uğradığı baskıları "Bizim
farkımız: Açık Toplum" başlıklı yazısında şöyle
özetledi:
KOSOVA'da araba hızla gazetecinin üstüne gidiyor ve ağır biçimde
yaralıyor. Arabadan inen yüzü maskeli adam, ‘İsteseydik, seni
öldürürdük, ama ders vermek istedik’ diyor. Gazeteci o sırada bir
yolsuzluk olayını araştırıyor...
Romanya'da Başbakan gazetecileri fena azarlıyor, ‘Olmayan yolsuzluk
haberleri yazarak, halka yanlış bilgi veriyorsunuz’ diyor. Kısa
süre sonra, aynı Başbakan Meclis'te yolsuzluk nedeniyle düşürülüyor
ve mahkemeye veriliyor!..
Viyana'da iki gün süren ‘Medyanın Yolsuzluk, Cinayet ve Ekonomik
Gelişme Yayınları’ ile ilgili gazetecilik seminerinde, 23 ülkeden
çok farklı örnekler var. Bu örnekler tek bir noktada kesişiyor:
‘İktidarlar basını müthiş baskı altında tutuyor.’
Değişik yöntemlerle uygulanan baskıya, gazeteci cinayetleri
ekleniyor.
PUTİN NEREYE?
Bu baskıların en yoğun olduğu ülkelerin başında Rusya geliyor. Öyle
ki, Putin, Stalin dönemini aratmayacak uygulamalar içinde. Yöntem
daha çağdaş!..
Yazılı basın ve TV'ler tam anlamıyla devletin denetiminde. Önceden
bağımsız yayın yapan kurumlar kapatılıyor. Özel TV ve radyolar var,
ama dostlar alış verişte görsün!..
Asıl baskı, başkanlık seçimlerinde yaşanıyor. Meclis ve Putin'in
yeniden seçildiği başkanlık seçimlerinde, TV'lerin bütçeleri
artırılıyor. Ek kaynağın bir bölümü bankalardan, bir bölümü
devletten.
Özel TV ve çok TV var ya... Başkanlık seçimlerinde tüm TV'lerde
Putin ile ilgili yayınlar yüzde 40, diğer adayların yayınlanma
oranı yüzde 2-6 arasında!..
Rus meslekdaşlar, ‘Rusya'da basın özgürlüğü için mucize gerek’
diyor.
GAZETECİ KOÇLUĞU
Viyana'daki seminer sadece gazeteci koçluğu yapmıyor!.. Bütün
kötülüklerin anası olarak, sadece iktidarları görmüyor.
Gazetecilere de çağrıda bulunuyor:
-Hele de, yolsuzluk haberi yazan gazeteciler, bu yönde iyi bir
eğitimden geçmeli.
-Ele aldıkları olayın, olumlu ve olumsuz yönlerini aktarmalı. Tek
yanlı olmaktan kendini korumalı.
-Tek kaynağa bağlı kalarak haber yazmanın, dolayısıyla yanlış
yönlendirilmenin risklerinden kendini kurtarmalı.
BİZİM FARKIMIZ
Gazetecilerle siyasal iktidarlar kaçınılmaz olarak, birbiriyle
çatışıyor.
Bu çatışmada, önemli olan gazetecinin bağımsızlığını ve
saygınlığını koruması. Bir gazeteci ne kadar bağımsız ise, o kadar
saygın!.. Ne kadar saygın ise, o kadar bağımsız!.. Gazetecinin
bağımsızlığını sağlayan sadece kendi tutumu değil, aynı zamanda ve
belki daha çok, çalıştığı kurumun bağımsızlığı!..
Viyana'da tartışmaları izlerken, benim ülkemi düşünüyorum. Dile
getirilen örneklerden çoğu, Türkiye'de de yaşanmış ya da yaşanıyor.
Gazeteci cinayetleri, siyasal iktidarlara yaltaklanmalar, basın
özgürlüğünü uygulamada aksaklıklar, gazetecilere baskılar, sorulan
soruya sinirlenip fırça atmalar, çıkar ilişkileri, sayısız
yolsuzluk olayları benzerlikler taşıyor. Hatta, yolsuzlukta önde
gelen ülkelerden biri. Yine de, bir farkla:
Türkiye, AB ülkeleri kadar açık bir toplum!.. AB'ye son giren on
ülkede olmayan saydamlık ve açık tartışma, Türkiye'de var!..
Cumhuriyet'in, etki-tepkiyle gelişen birikimi sonucunda...
Bir ileri iki geri, iki ileri bir geri derken, Türkiye açık toplum
olma yolunda ciddi adımlar atıyor. Viyana'da bu farkı
görüyorum.
Ağızları açık kaldı
VİYANA'da her gazeteci kendi ülkesini anlatıyor. Benim verdiğim bir
örnek onların ağzını açık bırakıyor:
‘Yolsuzluk iddiasıyla, bir eski başbakan ile yedi eski bakan şu
anda yargı önüne çıkıyor!..’
22 ülkeden gelen gazetecilerin şaşkınlıktan ağzı açık!.. Ben
sürdürüyorum: ‘Şimdiki iktidarın bakanları ve milletvekilleri ile
ilgili de yolsuzluk iddiaları var, ama onlar araştırılamıyor, çünkü
dokunulmazlıkları var. AKP seçimde dokunulmazlıkları kaldıracağına
söz verdi, ama yapmadı.’
Yabancı meslektaşlarımın ağzı bir kez daha açık kalıyor!..
YAZI:Yalçın DOĞAN