Basın yasasındaki sakıncalar
Abone olSabah'ın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, yeni basın yasasını değerlendirdi. Babahan, yeni yasayla basında yepyeni bir dönemin başlayacağını söyledi.
Sabah Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, başlıklı
yazısında Cumhurbaşkanı Sezer'in önünde imza bekleyen yeni basın
kanununu değerlendiriyor.
Yeni yasadaki iki maddeye dikkat çeken Babahan, bu maddelerin
sakıncalarını da şöyle kaleme alıyor:
Yeni Basın Yasası
Yeni basın yasasıyla, basın tarihi çok da eski olmayan ülkemiz için
gerçekten demokratik bir içerik ve anlam taşıyan hükümler yürürlüğe
girecek
Türk Basını, Cumhurbaşkanı Sezer'in önünde bekleyen yasayı
onaylaması halinde yepyeni bir döneme girecek.
Bu yasanın devreye girmesiyle 5680 sayılı yasa tarihe karışacak.
Onunla birlikte, ek maddeler de yürürlükten kalkacağı için basılmış
eserlerin toplatılması, basım aletlerine el konulması, yayının
durdurulması, yayın organlarının kapatılması gibi maddeler de Basın
Kanunu'na veda etmiş olacak.
Ayrıca, gazeteciler artık haber kaynaklarını açıklamaya
zorlanamayacak, tanıklık etmek istemezse bu hakkını
kullanabilecek.
Basın tarihi çok da eski olmayan ülkemiz için gerçekten demokratik
bir içerik ve anlam taşıyan hükümler yürürlüğe girecek.
Bu taslağın hazırlanmasında emeği geçen herkese, başta Devlet
Bakanı Beşir Atalay olmak üzere bu hükümlerden dolayı teşekkür
etmek gerekir.
Ancak, yasanın iki önemli sakıncası var. Yasaya başından beri
destek olanlar da sürekli bu iki noktanın altını çizdi. Bunlar
cevap ve düzeltme hakkının kullanılması ve diğeri mahkeme
işlemlerinin haber yapılmasıyla ilgili.
Türkiye'de cevap ve düzeltme hakkının kullanımıyla ilgili sorunlar
olduğu biliniyor. Geçen hafta Murat Belge, Orhan Pamuk ve Perihan
Maden hakkında yapılan absürd bir haberden yola çıkarak bu konuya
değindi.
Gazeteler ne yazık ki, bu konuda başarılı bir örnek
sergileyemedi.
Ancak bu ülkede bir başka gerçek daha var. Mahkemelerin yükü çok
ağır ve basına karşı oluşmuş bir önyargı var. Bu nedenle, yargıçlar
cevap ve düzeltme hakkında hükümlerini, haberi ve başvurucu
dilekçesini yeterince incelemeden verebiliyor. Bu da, cevap ve
düzeltme hakkının kötüye kullanılması sonucunu doğuruyor.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın yasanının bu yönüne bakmasında büyük yarar
var. Çünkü, yeni yasanın 18'inci maddesi, bu kurala uymayan yerel
basına en az 10 milyar, yaygın basına da 50 ile 150 milyar lira
arasında para cezası verilmesini öngörüyor. Bu özellikle, küçük
gazetelerin ölüm ilanı anlamına geliyor.
Diğer madde ise hazırlık soruşturması aşamasında yapılan haberlerin
cezalandırılması ile ilgili. Bu madde, dava sürerken köşe
yazarlarının konu ile ilgili yorum yapmasına da yasak
getiriyor.
Bu hüküm, özellikle yolsuzluklardan çok çekmiş ülkemizde,
yolsuzluklara bulaşanların ödüllendirilmesi anlamına geliyor.
Yolsuzluğa bulaşanların çok fazla mahkolması örneğini görmediğimiz
ülkemizde, bu işleri yapanlar için en ağır ceza basın yoluyla
teşhir edilmeleri. Basın Yasası, gazetecilerin elinden bu hakkı
tamamen alıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın yasayı onaylamadan önce bu iki maddeyi özel
bir biçimde incelemesinde yarar var.
Aksi halde, Türkiye'de habercilerin cezalandırılmasının yolu
açılacak. Bu iki madde, demokratikleşme adı altında basının önünün
kesilmesi sonucunu doğuracak hükümler içeriyor.
Yasa bu haliyle haberci ve yorumcuyu fazla hedef yapıyor görünüyor.
Yasa uygulamaya girdiğinde, isyan ve öfke çıkışlarının daha fazla
olacağı kesin.
Yazı :Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com